Burak Tozkoparan ile Röportaj

Burak’la ilk tanıştığımızda Paramparça dizisinde rol alıyordu, arkasından ilk filmi Hesapta Aşk’ı çekti, sonra Kırgın Çiçekler’deki Komiser Ali rolüyle çıktı karşımıza. Tüm bunlar büyük bir hızla olup biterken o biraz ara vermeyi seçti, askerliğini yaptı, çok sevdiği, oyunculuğa başlamasının arkasındaki asıl sebep olan müziği ise hiç bırakmadı. Şimdi hem Tek Yürek’le ekranlara dönüyor hem de Dört X Dört ile başladığı müzik serüvenini yepyeni albümleri Belki ile taçlandırarak sahne performansları ve konserlere hız kesmeden devam ediyor. Kilyos sahilinde yaptığımız çekimimiz hava şartlarına meydan okurken Burak’la sohbet her zamanki gibi doğal ve kendiliğindendi.
 

  • Müzikle başlıyor hayatın, ilk göz ağrısı demek yanlış olmaz sanıyorum. Eski bir grup olan Dört X Dört’le yollarınız nasıl kesişti? Ne zaman çıktınız bu yola?

Evet, ilk göz ağrım müzik, hatta babamın bunda çok etkisi var. Dört X Dört’ün solisti Deniz Abi’yle (Deniz Tuzcuoğlu) bir yarışmada karşılaştık, Vodafone FreeZone Liselerarası Müzik Yarışması’nda o jüriydi, ben yarışmacıydım, o yıl birinci oldum. Deniz Abi ilk günden beri desteğini esirgemedi benden, yarışma sonrasında da fikirlerime çok açıktı, onunla paylaştım düşüncelerimi… Yarışmadan sonra biz Pervane adlı grubu kurduk ve birlikte çaldık. Ardından Dört X Dört’ün eski davulcusu Arbak Abi (Arbak Refik Dal) işlerinin yoğunluğu nedeniyle konserlere gelemeyince, bir gün benden rica etti, ben de, “Tabii seve seve gelirim,” dedim, o günden bu yana altı yıldır Dört X Dört ile beraberiz.

  • Nasıl mekanlarda sahne almayı seviyorsun?

Ben seyirci olan her yeri çok seviyorum. Seyircinin desteğini ve eşliğini gördüğüm her yerde çok mutlu oluyorum. O yüzden çok fazla mekan ayırmıyorum. Dört X Dört’ü dinlemeye gelen insanları görmek
beni çok mutlu ediyor.

  • Geride bıraktığımız altı yıl içinde Dört X Dört ile pek çok yere gittiğinizi duydum, en coşkulu izleyicilerle nerede karşılaştınız?

Gaziantep’ten Eskişehir’e, Bursa’dan Tekirdağ’a birçok yere gittik. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi ve Eskişehir çok keyifliydi, Gaziantep çok güzeldi, tek bir yer söyleyemem gerçekten. Kadıköy’den zillerimi almaya giderken yolda biri beni durdurup, “Abi ben seni tanıyorum.” demişti. Diziden tanıyor sandım ama “Dört X Dört’ün davulcusu değil misin abi sen?” dedi, ben çok mutlu oldum. Müzik sayesinde de insanlara ulaşabildiysem ne mutlu bana!

  • Müzik konusunda kendine koyduğun hedefler vardır mutlaka, nedir bunlar?

Kırgın Çiçekler‘de oynarken, diziden kazandığımla bir oda yaptım kendime; gitarlar aldım, davul aldım, mini bir stüdyo oluşturdum. Boş vakitlerimde, daha doğrusu günde bir, iki saat kayıt alıyorum, besteler yapıyorum, sözler, riff’ler, cümleler yazıyorum. Ben de söz, beste, aranjesiyle tamamı bana ait bir albüm yapmak istiyorum.

  • Kimle aynı sahneyi paylaşmak isterdin?

Bu benim için dünyanın en zor sorusu olabilir. O kadar çok şarkıcı ve grup var ki çalmak istediğim… En çok çalmak istediğim festival Rock in Rio herhalde.
Temmuz ayında sizi dinleyebileceğimiz yerleri de sayabilirsen sevinirim.
12 Temmuz’da Kadıköy Ağaç Ev’deyiz, temmuz sonu da Zeytinli Rock Festivali’nde sahne alacağız ama şu an tarihi netleşmedi. Her ay mutlaka üç veya dört konserimiz oluyor.… Instagram, Facebook ve Twitter hesaplarımızdan dortxdortrock konser programımızı takip edebilirsiniz (gülüyor).

  • Şarkı da söylüyor musun?

Müziğe çok yatkınım. Hem gitar hem davul çalıyorum. Aslında evde şarkı söylüyordum ancak son filmimde yönetmenimiz Osman Taşçı’nın, “Sesini duyalım Burak,” demesi üzerine bir denemeyle başladı her şey. Ardından sesimin güzel ve karakteristik olduğunu söylediler, “Emin misiniz? Bakın, ben pek emin değilim,” diyordum. Kurduğumuz yeni bir grup var orada vokalistliği üstleniyorum, elimden geldiğinde söylemeye çalışıyorum, zaman gösterecek. O noktaya geldiğimi düşünürsem neden olmasın.

  • Hayatımıza Paramparça gibi izleyicisinin kalbinde büyük yer etmiş bir diziyle girdin. Oradan hem anı hem de tecrübe anlamında neler kaldı sende?

Paramparça benim ilk göz ağrım. Bu sektöre, oyunculuğa başladığım iş. Çok güzel dostluklar edindim orada. Çok büyük tecrübe kazandırdı, 100 bölüm bir dizide çalışıyorsun. Cevdet Mercan, Altan Dönmez gibi büyük yönetmenlerle çalışıyorsunuz, Erkan Petekkaya, Civan Canova, Ebru Özkan gibi çok iyi ve çok tecrübeli oyuncularla birlikte sahne çekip vakit geçiriyorsun, doğal olarak çok büyük tecrübeler sağlıyor. Her şey bir yana, Paramparça, Civan Canova, Leyla Tanlar, Ceyhun Mengiroğlu gibi insanları kazandırdı bana. 

  • Kırgın Çiçekler de uzun soluklu bir iş oldu. Arada hep esler veriyorsun sanki, bunu planlı yaptığını düşünüyorum. Bu seçimlerinden bahsetmeni isterim.

Çok keyif aldığım ve mutlu olduğum bir projeydi. Benim 27 bölüm içinde bulundum. Baktığımızda çok ciddi bir rakam. Hayran kitlesi çok sadıktı. Verdiğim esler ise evet planlı, çünkü hem müzisyenlik hem oyunculuk yapıyorum. Aileyle alakalı işlerim var. Hepsine aynı anda vakit ayırmam imkansız. Hem spor hem de kendime yatırım yapmam gerekiyor tüm bu süreçte. Bazen yüzünün özlenmesi iyi bir şey gibi geliyor bana. O dönemde çok içime sinen bir iş gelmiş olsaydı belki kabul ederdim ancak o da denk gelmedi. Şu sıralar hem filmim çıkıyor, hem diziye başladım, ardından Mercedes ile bir reklam projesine girdik derken bir maraton başladı. Böyle olması daha çok hoşuma gidiyor.

  • Şu anda iki tutkunu birlikte yürütüyorsun, zor oluyor mu?

Bu soru çok geliyor, ama hayır, zor olmuyor. İkisini de çok sevdiğim için bir arada yürütebiliyorum. Onun yorgunluğu bana çok tatlı bir yorgunluk olarak kalıyor.

  • Tek Yürek için buz hokeyi antrenmanına gideceksin birazdan. Sevdin mi bu sporu?

Her gün antrenmana gidiyorum. Çok yorucu, saatte 1500 kalori kadar yakıyorsun ve inanılmaz efor gerektiren bir spor. Hem kaymaya çalışıyorsun hem elinde sopa var hem bir yandan puck’ı kontrol etmeye çalışıyorsun, ayrıca üstündeki ekipmanlar terledikçe daha da ağırlaşıyor. Hocam Barış Coşkun’un büyük katkısından söz etmeden geçemeyeceğim. Buz hokeyi sandığımdan çok daha keyifliymiş.

  • Kendin spor yapıyor musun?

Spor hayatımın her noktasında, her gün var. Zaten köpeğim Crash ile beraber sabah-akşam mutlaka iki saat yürüyoruz. Onun haricinde Eray Öztatar ve Çalkan Algün hocalarımla düzenli olarak fitness derslerim oluyor, bunun dışında yüzüyorum, halı saha maçları yapıyorum.

  • Daha önce hiç buzun üstüne çıkmış mıydın? Zorlanıyor musun?

Biraz zorlandım ilk başta. Daha önceden piste çıkmamıştım açıkçası, hala da zorlanıyorum.
Dizinin kadrosuna sonradan dahil oldun, bize gelişim sürecinden bahseder misin?
Biraz Kırgın Çiçekler kıvamında oldu, hızlı gelişti, devam eden bir diziye katılmış oldum ne de olsa. Cem karakterini sevmem en büyük etkendi, bir de yepyeni bir şey katacak olmak hayatıma beni heyecanlandırdı.

  • Tek Yürek‘te nasıl bir karaktere hayat veriyorsun?

Cem karakterini oynuyorum. Buz hokeyi kaptanı, zengin ama züppe bir karakter değil. Bunun haricinde matematikten çok iyi anlıyor, motor kullanıyor, araba tutkusu var, zevkli bir çocuk, sanattan anlıyor, klasik müzik dinliyor. Geniş yelpazeli bir karakter olması hoşuma gidiyor.

  • Sosyal medyada aktif biri değilsin. Sadece izleyici misin bu platformda? Ne kadar vakit geçiriyorsun Instagram’da?

Sosyal medyada çok da kötü değilim. Elimden geldiğince, paylaşmaya değer bulduğum şeyleri paylaşıyorum. Bazen yeri geliyor bir haftada 20 paylaşım yapıyorum, bazen iki ay inzivaya çekiliyorum. Bunları kasıtlı yapmıyorum, o an içimden nasıl geliyorsa öyle davranıyorum. İzleyici değilim bu platformda. Mesela kendi köpeğimin sayfasını açtım çünkü bir noktada artık fan’larım sıkıldı galiba köpeğimi görmekten… Paylaşımlarımı oradan yapıyorum. Bence takipçilerim beni gerçekten sevdikleri için anlayışla karşılıyorlardır.

  • Sinemaya henüz uzak durduğundan bahsetmiştik, aradan zaman geçti, Hesapta Aşk geldi, nasıl bir tecrübe oldu senin için?

 Hesapta Aşk ilk film tecrübemdi. Güzel bir deneyimdi, bir filmde oynamak özel bir durum. Hala TV’de yayınlanıyor. Görünce, “Ne kadar güzel bir iş yapmışsız,” diye düşünüyorum.

  • Sesinde Aşk Var geliyor şimdi de. Heyecanlı mısın?

Çok daha mutlu olduğum bir iş oldu. Bir müzisyeni canlandırıyorum. Bence çok güzel bir film ortaya çıktı. Benim oyunculukla, kostümlerle, çekimlerle, ekiple ilgili her noktası içime sinen ve çok mutlu olduğum bir iş oldu.

  • Yakın zamanda izlediğin, kalbine dokunan filmler hangileri oldu?

Birçok film sayabilirim, bizim dört kişilik bir arkadaş grubumuz var. Dört X Dört’te bas çalan Burhan, kuzenim Uğur ve canımız, dostumuz Fırat. Bohemian Rhapsody‘ye dört kere gittik. Ben Türkiye galasına da gitmiştim hatta beş olmuş sayınca.

  • Bir müzisyen olarak senin filmle ilgili hislerin nelerdi? Nasıl okudun, değerlendirdin filmi?

Tarihsel olarak birkaç atlama var ama müzik bu kadar kötüye giderken, bu kadar saydamlaşmışken, Queen gibi dünya devi bir grubun anlatılması çok güzel duygular yaşattı bana. Çok mutlu oldum. Çok güzel bir filmdi.

Röportaj: Deniz Tokgöz 
Fotoğraflar: Kerem Çobanlı 
Styling: Seray Denk 

İlgili Makaleler