Ottoman Chic by Serdar Gülgün

Sizin “Ottoman Chic” dediğiniz nasıl bir stil?
İstanbul, 3 imparatorluğa başkentlik yapmış, çok kültürlü, çok dinli dünyanın en önemli şehirlerinden biri… Baharat Yolu ve İpek Yolu’nun sonu olması sebebiyle çok kozmopolit bir şehir. Ama bu kozmopolitliği bugünden değil, 16, 17, 18, 19. yüzyıllarda bile kozmopolit.Düşünsenize; Osmanlılar, Boğaz kenarındaki ahşap yalılarında list dinliyorlar, duvarlarında Osmanlı hatları, tavanlarında Venedik avize asılı, bunu dinlerken içtikleri kahve bir Çin porseleni içinde bulunuyor. İster istemez çok kültürlü, çok dinli, çok kozmopolitan bir atmosfer ve bunu da üst sınıftan alt sınıfa kadar herkes normal kabul ediyor. Bu da stil olarak, çok kültürlülükten doğmuş uluslar arası kıymeti olan bir şıklık oluşturuyor.
(Röportajın devamı için fotogaleri`ye tıklayın.) 

Ottoman Chic kitabı, bize bu şıklığı nasıl anlatıyor?

Kitabın hikaye anlatıcısıyım ben, bahsettiğim şıklığı anlatmak için, sizi iyi bir örnek olan evime davet ediyorum. Bu ev, İstanbul’a sığınmış bir Macar soylusu için yapılmış, adam sonradan Müslüman ve Osmanlı olmuş. Bizans etkili haç planlı bir salonu, Osmanlı Türklerin Çin’den getirdiği bir etki olan 9 odalı bir yapısı var. Türklerin Orta Asya’dan Yörük kökenlerinden getirdiği bir etki olarak; tavanında oval çadır formu var. Ama iç dekorasyonunda Çin porselenleri, Fransız koltukları, Venedik aynaları, Osmanlı nakışları olan bir dünya burası. Gerçek ‘füzyon’ için yüzyılların geçmesi ve bütün bu kültürlerin eriyip bir bütün olarak çıkması gerek… Osmanlı kültürü de bunu yaratabilmiş gerçek bir imparatorluk kültürüne sahip. Öncelikle bu evin içini anlattıktan sonra Osmanlı Sanatı Uzmanı olarak kendi ilham kaynağım Topkapı Sarayı’nın mütevazi ve şahane şıklığına değiniyorum.

(‘Ottoman Chic by Serdar Gülgün’ kitabına, Assouline’in Bebek, City’s Mahalle ve Zorlu Center Butik’lerinden ulaşabilirsiniz.)

 

Size “Osmanlı stili şık bir ev düzenlemesi için ne yapmalıyım” diye sorduklarında ne yanıt veriyorsunuz?

Kitabın son bölümünde bundan bahsediyorum, insanlar bu soruya benden ‘şu renkle bu rengi yan yana kullanın, şuradan yastık alın, bu tarz bir halı alın’ gibi cevaplar bekliyorlar. Halbuki benim anladığım şıklık çok farklı! Şunu tavsiye etmek istiyorum, sergilere gidin, kitaplar okuyun, güzel filmler görün, enteresan insanlarla sohbet edin… Zaten siz bunu yaptığınızda, kafanızın içinde bir oluşum gerçekleşiyor. Bu da sizin ister istemez doğru yastığı almanızı, saçınızı doğru şekilde yapmanızı, konuşurken doğru lafı söylemenizi sağlıyor. Kafanın içi şık olunca, oradan çıkan her şey şık oluyor. Ayrıca benim mekansal şıklıktan anladığım, duyulara da hitap eden bir mekan olması. Görsellik kafi değil, girdiğimde güzel bir koku burnuma gelmeli, güzel müzik duymalıyım, güzel dokulara dokunmalıyım. Daha da önemlisi bu odaların içinde ne konuşuluyor? Kötü lafların konuşulduğu şık bir oda, şık olamaz! Kusursuz güzellik de sevmiyorum! Mükemmel güzellikleri, insana yakın bulmuyorum. Ufak kusurların, insana da mekana da yaşanmışlık ve karakter adına katkıda bulunduğunu düşünüyorum.

(Evinin çatı katındaki tavan süslemeleri, Topkapı Sarayı’ndaki yemiş odasından ilham alınarak tasarlanmış.)

Serdar Gülgün, en sevdiği dönemlerden biri olan Lale Devri’nden esinlenerek, kaplumbağa figürünü yarı değerli taşlar, bronz ve gümüşle bir araya getirerek şamdanlar, mumluklar, sahanlar, şampanya kovaları, büyüteçler gibi objeler tasarlıyor. Bu zengin koleksiyona, Assouline’den ulaşabilirsiniz.

“Günlük hayatımızda hiç fark etmediğimiz, Türkçe’ye adapte olmuş İtalyanca, Rumca, Fransızca kelimeler kullanıyoruz, çaya bile Çince’den gelen Chai diyoruz; bu da çok kültürlülüğün doğal sonucu olarak evlere de yansıyor.”

(Sedefli bir kıyafet dolabının desen kullanımı ve renk tercihleri göz önüne alınarak tasarlanmış çok şık bir oda yorumu.)

SERDAR GÜLGÜN

Kitabın kuvvetli görsel anlatımı, bize ne veriyor?

Kendi evim ve dekorasyonunu yaptığım mekanlarla ilgili, ilham kaynaklarımı anlatıyorum. Bir rengi, deseni, dokuyu kullandıysam, “Ayasofya’da bir kubbeden mi, bir camiinin duvarındaki İznik’ten mi etkilendim”i görsel olarak anlatıyoruz. Mesela, evdeki çatı katının meyve ve çiçek resimleriyle süslü tavanın fotoğrafı var; bir sonraki sayfada bu tavanın Topkapı Sarayı’nın yemiş odasından ilham almış olduğumu gösteriyorum. Mesela; Osmanlı stili sedefli bir dolap deseninden yola çıkarak nasıl bir oda yarattığımı gösteriyorum. Geçmiş ve günümüzden örneklerle Osmanlı stilinin tercümesini yaparak bugüne nasıl adapte edilebileceğini anlatıyorum. Reto Guntli gibi çok başarılı bir fotoğrafçıyla çalışmamız da kitabın görselliğine çok büyük katkıda bulundu.

(Serdar Gülgün’ün Çengelköy’deki köşkünden, kozmopolit Osmanlı şıklığını temsil eden bir köşe.)

İlgili Makaleler