Chanel Sahilde

Modayı ciddiye almak ya da almamak; geride bıraktığımız sezonlarda endüstrinin bu ikilemi sorgulama, yorumlama ve sonucunda da adeta yeniden yapılanma evrelerine tanıklık ettik. Değişim ve sosyal farkındalık dalgası sektörün baştan ayağa her alanına uzandı; yüksek modanın öncü isimleri sokağın nabzını tutmaya başladılar, couture ve hazır giyim arasındaki çizgi tıpkı cinsiyetler arasında olduğu gibi inceldi, influencer’lar ve dijital dünyanın öncü isimleri eskiden tabu olan birçok fikrin yeniden gündeme gelmesinde etkin rol üstlendiler.

Modanın kendini sürekli tekrarladığı fikrini doğrular şekilde, 90’ların ortasında bayıldığımız, birkaç sene önce ise, “Asla” diyerek gardıroplarımızda bile tutmadığımız parçaların küllerinden doğuşuna, markaların müşterilerin taleplerine bire bir cevap verdiği diyaloglar kurmalarının elzem hale gelişine şahit olduk. Ve konumuzun öznesi, moda piramidinin en üstünde yer alan Chanel’in tasarım dili bile çok daha uyarlanabilir, ilişkilendirilebilir ve uygulanabilir hale geldi. Zamanın ötesine geçebilen, hayran olduğumuz moda evinin, mirasına sahip çıkarken kendini sürekli güncelleyebilmesinde en büyük pay kuşkusuz geçen şubat ayında kaybettiğimiz Karl Lagerfeld’e ait. Vizyonu, yaratıcı zekası ve cesaretiyle 30 yılı aşkın süre Chanel’in başında olan kreatif önderi saygıyla anıyor ve izleyicileri selamladığı son koleksiyonuna geçiyoruz.

Ekim ayında, Paris Moda Haftası kapsamında tanıtılan Chanel İlkbahar-Yaz 2019 koleksiyonu modadaki bahsettiğimiz bu köklü değişimin bir yansımasıydı. Geçmişte uzay istasyonundan süpermarkete, gösterişli bir ormandan Paris replikasına kadar sayısız konsepte bürünen Grand Palais, o gün bembeyaz kumlar, masmavi bir gökyüzü ve uçsuz bucaksız sahiliyle davetlileri kısa süre de olsa uzaklara götüren harika bir plaj görünümündeydi. Şehrin içinde böyle bir vahaya kaçma fikri kulağa gerçek olamayacak kadar güzel gelse de, o gün orada Chanel ruhunu yansıtan ama ayakları da fazlasıyla yere basan bir koleksiyonla tanıştık.

Güneş sarısı, altın ve bej tonları, pembe, mavi, mint ve inci beyazından oluşan bir renk paletine sahip tasarımlar, lacivert ve siyahın güçlü dokunuşuyla buluşuyor. Moda evinin imzası niteliğindeki tüvit her yerde; tüvit elbiseler, takımlar ve ceketler şifondan krep, dantel, denim ve deriye uzanan sofistike kumaşlarla tamamlanıyor. Ceketler deneysel formlara bürünüyor; uzun ve kısa, geniş omuzlu modeller; A kesim mini etekler ya da tayt ve bisiklet şortlarıyla tamamlanıyor.

Özellikle scuba kumaşlı bisiklet şortlarının ‘athleisure’ trendine hoş bir Chanel yorumu olduklarını söyleyebiliriz. Natürel tonlardaki bol paçalı tulumlar payet ve işleme detaylarıyla hareketlenirken, eteklerde de gördüğümüz önden açma ve kapamalı fermuar stili, bu parçalara sportif bir dokunuş ekliyor. Payet ve tüvit yaz elbiselerinin yanı sıra, koleksiyonun sürpriz unsuru paraşol deseni de hem uzun şifon elbiseleri hem de etek ve bluz takımlarını süslüyor.

Sade ama güçlü parçalar arasında beyaz gömlek-siyah tayt ikilisi ve bej, üzerinde Chanel adının hecelenmiş halde yer aldığı cool etek bluz takımı öne çıkıyor; ki defilenin ardından onları birçok yıldızın üzerinde görme fırsatımız oldu. Bol paça dantel pantolon ve jean’lerin mini hırkalar ya da asimetrik kesimli mayolarla tamamlanması da defiledeki çarpıcı styling örnekleri arasında yer alıyor. Son bölümdeki siyah gece elbiseleri transparan, işleme, origami ve şifon kurdele detaylarıyla Chanel kadınının yazı sadece plajda geçirmeyeceğini vurguluyor.

Giyim parçalarından rol çalan aksesuarlara da ayrı bir parantez açmak gerek. Chanel logolu kemer, kolye ve küpeler, deniz kabukları ve işlemelerle süslü çoklu kolyeler, püsküllü hasır şapkalar, güneşlikler ve XL cuff bileklikler seyir zevkini yükseltiyor. Modeller plajda yürürken, ellerindeki pleksi ya da mantar topuklu şık terlikler göze çarpıyor. İkili kullanılan çantaları sezon podyumlarında sık görmüştük ama moda evi onlara iki taraftan çapraz şekilde yer vererek yeni bir styling yöntemine, “Merhaba” diyor. Tüvit dokulu, boncuk işlemeli saplar, denim ve hasır plaj çantaları ve renkli filelerden oluşan geçit törenine deniz kabuğu ve plaj topu formlarındaki minaudiere’ler neşeli bir hava katıyor.

Şovun styling’inden bahsetmişken; geçen ay Mandarin Oriental Bodrum’da kapılarını açan sezonluk Chanel butiğini ziyaret edip orada koleksiyondan hazır giyim parçaları ve aksesuarlarla harika styling’ler yapan moda direktörümüz Nazlı Kayran’a da selam vermeden geçemeyiz. Eylül sonuna kadar açık olacak butikte, sezon koleksiyonundan parçaların yanı sıra Paris-New York Metiers d’Art koleksiyonunun nadide parçaları, Coco Beach de Chanel beachwear ve moda evinin ikonik çantaları da satışa sunuluyor.

Meraklısına bir de not; Karl Lagerfeld, mirasını endüstrinin parlayan isimlerinden biri yerine senelerdir başarılı bir kreatif ortaklık sürdürdüğü sağ kolu ve yakın arkadaşı Virginie Viard’a bıraktı. Cruise 2020 defilesiyle moda evi için ilk solo koleksiyonunu sergileyen Viard risksiz tasarımlar sunsa da, ilerleyen zamanlarda nasıl bir yol izleyeceğini merakla bekliyoruz.

Hazırlayan: Eylül Solakoğlu 

İlgili Makaleler