Daha Anlamlı Daha Sürdürülebilir ve Hiç Olmadığı Kadar Şık

Sürdürülebilirlik dünya üzerindeki yaşamın devamlılığı açısından oldukça önemli ve son yıllarda karşımıza en çok çıkan kavramlardan bir tanesi. Vintage kavramı ise bu noktada doğal kaynakları korumak açısından oldukça önemli bir yer tutuyor; çünkü satın alınan her ürün kişilerin bireysel karbon ayak izini arttırıyor. Arzuların ihtiyaçları gölgede bıraktığı bu dönemde vintage parçalar doğal yapıyı korumak anlamında önemli bir rol oynuyor.

Hikayesi olan bir parça kullanmak stilinize yaptığı dokunuşun yanı sıra dönüşüme açık ve uzun ömürlü olmasıyla da büyük bir önem taşıyor. Aynı zamanda vintage ürünler kişileri hem satın alma tercihlerini hem de kullanılmayan eşyaları değerlendirme yöntemlerini sorgulamaya yönlendiriyor. Özge Tan Özbek tarafından 2013 yılında kurulan Vintage İstanbul ise, dünyanın dört bir yanından topladığı çok özel parçalarla insanları bilinçli tüketime yönlendirmeyi amaçlıyor. Marka aynı zamanda ileri dönüşüme de dikkat çekiyor ve ister eksik bir parçası olan bir kolye, ister sadece teki olan değerli bir küpe olsun, özenle buldukları bu parçaları ileri dönüşüm sayesinde orijinal kalitesini bozmadan tekrar kullanıma sunuyor.

İleri dönüşüme anlam katmak için yapılan projelerin yanında Vintage Istanbul’u farklı kılan özelliklerinin arasında showroom’da yer alan ürünlerin hepsinin vintage statüsünde yani en az yirmi yıllık parçalar olması. Günümüzde eski görünümlü birçok parça vintage olarak sunulurken, birçok tasarımcı da koleksiyonlarında bu akımdan esinleniyor. Bu nedenle showroom’da yer alacak parçalar seçilirken eski kalıplar veya desenler kullanılarak yeniden üretilmiş olmamasına özen gösteriliyor.

Kendi deyimiyle hazine avcılığı yapan Özge Tan Özbek ile favorilerini ve vintage giyimin sürdürülebilirlikle ilişkisini konuştuk. 
 

  • Vintage kıyafet ve aksesuarlarla ilgilenmeye ne zaman başladınız?

Oldukça erken bir yaşta başladım diyebiliriz. Ortaokuldayken hiç etek giymeyen bir çocuktum, sürekli olarak bol pantolonlar, bol tişört ve hırkalar giyip (grunge modasının olduğu zamanlar), annemin tabiri ile erkek çocuğu gibi geziyordum. Annem bundan oldukça şikayetçiydi ve bir gün gençliğinden kalma, kendisinin diktiği beyaz bir eteği bana verdi giymem için. Ben tam bir ergen gibi davranıp hiç ilgilenmedim ama sonraki günlerde gözüme oldukça farklı gözüktü ve amacım zaten farklı görünmekti. Eteği kombinleyebileceğim harika bir sweatshirt buldum ve ilk defa ergenliğim boyunca bir etek giymiş oldum. Arkadaşlarımın çok ilgisini çekmişti ve beğenmişlerdi. O günden sonra annemin gençken giydiği bütün kıyafetleri çıkartıp, onları giymeye başladım. Yani ilk vintage kıyafetlerim annemden. Böylece vintage kültürü ile tanışmış oldum ve hayatım boyunca da vintage alışverişi yaptım. Halen dolabımın yaklaşık yüzde 70’i vintage kıyafetlerden oluşuyor.
 

  • İnsanlar vintage kıyafetlere karşı “eski”, “modası geçmiş” veya “daha önce çok kullanılmış” gibi önyargılara sahip olabiliyor. Siz bu yanılgıyı düzeltmek adına bize neler söyleyebilirsiniz?

Aslında bunu benim söylememe gerek yok, bütün büyük tasarımcılar buna şu anda cevap veriyorlar. Moda her sene kendini tekrar ediyor ve her sene 60/70/80 ya da 90’lar modası oluyor ve kıyafetler, aksesuarlar buna göre tasarlanıyor. Aksesuar açısından bakacak olursak Dior geçtiğimiz senelerde mineli balık kolyelerin birebir aynısı yaptı, bu sene Bottega Veneta Anadolu kültüründeki, çocukluğumuzun boncuk işleme kolyelerini satışa çıkardı. Dolayısı ile vintage kültürü başlı başına bir moda, önemli olan doğru kombinlemek. Tabii ki kimsenin 1920’lerden kalma, kostüm gibi güzken bir kombinle gezmesini beklemiyoruz, ancak günümüz modası ile vintage bir parçayı kombinlemek her zaman sizi daha özgün kılacaktır.
 

  • Vintage giyimin sürdürülebilirlikle ilişkisi hakkında siz ne düşünüyorsunuz?

Birebir ilişki içerisinde hatta “Sürdürülebilir Moda” konusunun en önemli yapı taşlarından biri. Bir kere yeni bir ürün alıp fazla tüketime katkıda bulunmak yerine, var olan bir ürünü alıp ömrünü uzatıyorsunuz, seri üretime karşı duruyorsunuz ve çevreyi korumuş oluyorsunuz. Bizim neslimiz belki gecikti ancak, araştırmalar Z kuşağı ile birlikte vintage kültürünün ilerleyen zamanlarda çok daha yaygın olacağını ve vintage alışverişinin daha da artacağını gösteriyor.
 

  • Sürdürülebilir bir gardırop yaratmak isteyen okuyucularımıza önerileriniz nelerdir, sizce nereden başlamalılar?

Bir önceki soruda da bahsettiğim üzere vintage giyim alışverişi, Sürdürülebilir modanın en önemli yapı taşlarından biri ve yapmamız gereken ilk şey, vintage ya da ikinci el kıyafetlere dolabımızda daha fazla yer açmak. Vintage bir ürün aldığınızda çok daha kaliteli bir malzeme ve işçilik ile yapılmış olan bir ürüne yatırım yapmış oluyorsunuz ve bu ürün tek olduğu için genellikle ona daha iyi bakıyor, fast-fashion markalardan aldığınız, bir sezon sonra unutup bir kenara atacağınız herhangi bir parça gibi davranmıyorsunuz. Bu parçalara yatırım yapmak, sizin tüketiminizi azaltır ve bütçenize katkı sağlar. Bununla birlikte, ülkemizde de birçok, sürdürülebilirlik felsefesini benimsemiş, dikkatli üretim yapan yerel tasarımcılarımız var. Alışverişimizi azaltıp, bu tarz markalardan dolabımıza yatırım yapmak daha uygun olacaktır.


 

  • Kendi deyiminizle “hazine avcılığı” yaparak yurt içinden veya yurt dışından birçok değerli ve hikayesi olan parçaları müşterilerinize sunuyorsunuz. Bize biraz bu sürecin nasıl ilerlediğinden bahseder misiniz?

Bu tabii ki maalesef corona öncesi, rahatça seyahat edebildiğimiz dönemler için geçerli olacak. Yıllardır Vintage İstanbul’a ürün toplamak için, Avrupa, Amerika ve Eski Sovyet ülkelerini geziyoruz. Bu ülkelerde bizim sürekli ürün aldığımız, sadece bizim zevkimize uygun, bize özel ürün toplayan tedarikçilerimiz var. Bu kişiler biz görmeden bu ürünleri kendi ülkelerinde kimseye göstermiyorlar. Yıllardır oluşturduğumuz sağlam ilişkilerimiz sayesinde oldukça özenli bir seçki oluşturmaya çalışıyoruz. Seyahatlerimiz çok yorucu geçiyor ancak sonu bizi her zaman mutlu ediyor.
 

  • Kişisel olarak sizin vintage kıyafet ve aksesuarlarda en beğendiğiniz dönem hangisi?

Aslında her dönemin beğendiğim parçaları var, örneğin aksesuarlarda bence en iyi dönem 1920/1930’lar, Art-Deco dönemi. Bu döneme özel bir ilgim var. Kıyafet olarak ise 1960/70’lerin print modasını çok sevsem de kesinlikle kendi tarzım için 90’ların yeri bambaşka.


 

  • Vintage kıyafet ve aksesuarların değeri nasıl belirlenir?

Burada en önemli kriter o ürünün bir markasının olup olmaması. Örneğin belli bir döneme ait Chanel bir ceket ya da Miriam Haskell bir kolye, benzer modelde bir ceket ve kolyeden çok daha değerlidir. İkincisi ise ürünün “collectible” yani koleksiyonluk olup olmaması, nadir bulunması. Örneğin 1950/60’ların bakalit malzeme aksesuarları dünyanın birçok yerinde koleksiyonerlerin en sevdiği parçalardan ve her ne kadar plastik malzeme de olsa, oldukça pahalı bir piyasası var.
 

  • Bugüne kadar showroom’unuzda yer verdiğiniz en değerli parça hangisiydi?

O kadar değerli parçalar geldi ki. Birkaç tane söyleyebilirim aslında. Maalesef adını hatırlayamadığım, 1920’lerde aktif olarak çalışmış Fransız bir heykeltraşın, imzalı ve sınırlı sayıda yaptığı, özel bir koleksiyona ait olan, bronzdan Tilki figürü  bir broş vardı. Müzayedelerde açık artırma ile satılmış serideki diğer parçalar. 
Bir de Japon üretimi, 1940’lara ait, tamamen el işi, tellere özel işlenmiş boncuklardan, kocaman çiçek figürü küpeler bulmuştuk. Her biri paketinde, Made in Japan damgalı idi. Paketleri bile o kadar zarifti ki, zaten bir kısmını satamadık, hala koleksiyonumuzda duruyor.
 

  • Vintage kıyafet ve aksesuarların bakımı nasıl yapılmalı? Onları korumak için en çok hangi noktalara dikkat edilmeli?

Vintage kıyafetler genellikle iyi kumaşlardan yapılan parçalar, eğer yapılabiliyorsa her zaman kuru temizleme tercih edilmesi daha uygun olacaktır. Ancak burada kıyafetten ziyade aksesuarların bakımı daha önemli. Vintage aksesuarların çoğu altın kaplama, üstelik genelde yüksek mikron altın kaplama oluyorlar. Ancak bildiğiniz üzere altın altındaki malzemeye göre ağır bir metal ve zamanla renk açılabiliyor. Bu sebeple ter, su deniz vb ile temas etmemesi oldukça önemli. Bununla birlikte eskiden annelerimizin yaptığı gibi kapalı kutularda havayla teması kesecek şekilde ve nemsiz ortamda saklanması ürünün ömrünü uzatacaktır.
 

  • Kendi gardırobunuzdaki size göre en değerli ve anlamlı parça hangisi?

Türkiye’de çok sevdiğim Ülkü Hanım’ın Dönem Kostümleri adlı dükkanından aldığım, 1970’lere ait, renkli çizgili ipek bir elbisem var ve maalesef giymeye bile kıyamıyorum. Aksesuar olarak da eşimin babaannesinin bana evlilik hediyesi olarak verdiği mineli, püsküllü bir altın top kolyem var, o da hayatımdaki en değer verdiğim parçalardan biri.

 

RÖPORTAJ TUĞÇE N. GÜRSOY

  

İlgili Makaleler