Ece Çeşmioğlu ile Röportaj

 Ece Çeşmioğlu çekimimiz boyunca giydiği tüm kıyafetlerle bütünleşti. Her birinin karakterine büründü. Kıyafetlerse bu oyunun renkli birer parçasına dönüştü adeta. Sonbahar-Kış’19 sezonuyla ilk kez tanıştığımız bu çekimin arkasından Ece’yle uzun zamandır ertelediğimiz sohbeti gerçekleştirdik. Geçen sezon rol aldığı Dogville oyunundan ve çok sevdiği yönetmen Lars Von Trier’den, Söz dizisinde canlandırdığı Melisa karakterinden ve az da olsa özel hayatından bahsettik. Şu an dahil olduğu son derece gizli projelerden de konuştuk ama adı üstünde, çok gizli. Kariyeri açısından doğru hareketler olduğuna şüphem yok, keşfetmek için sabırsızlanıyorum…

  • Lars Von Trier’nin sevdiğin yönetmenlerin başında geldiğini biliyorum, Dogville’in tiyatro versiyonunda oynama tecrübenden bahsedebilir misin?

Lars Von Trier’nin her filminin ayrı ayrı üzerine tez yazılabilecek kadar incelikli olduğunu düşünüyorum. Nicole Kidman’ı da hem genel olarak hem de bu filmdeki performansıyla çok beğeniyorum. Benim için bu kadar önem taşıyan bir filmin uyarlamasının yapıldığını duyunca ilk yaptığım şey çığlık atmak oldu. Teklif bana gelince ise havalara uçtum. Bu kadar başarılı bir filmin uyarlaması olması ise elbette riskli bir durumdu. Önyargıyla gelen çok sayıda seyirci vardı ancak biz bu olumsuz yaklaşımları güzel göğüsledik, oyunu farklı bir yere getirdik. Pek çok güzel ödül de aldık.


 

  • Eminim oyun zaman içinde değişmiştir.

Öncelikle bu açık biçim bir oyun. Provalar sırasında da yönetmenimiz Kayhan Berkin bizi çok rahat bıraktı ve deneme tahtası gibi bir prova süreci geçirdik. Tiyatro çok katı kuralların konduğu bir ortam değil, oyuncu ve yönetmen arasındaki diyaloğun açık olması önemli ve Kayhan buna hep zemin sağladı. Tiyatroda sınır yok, her zaman daha güzeli var. Dogville zaten tiyatroya çok uygun bir metin. Lars Von Trier büyük bir darbe indirmiş bu seçimiyle filmlere. Aslında çok uzun bir film ama izleyiciye hiç öyle gelmiyor. Biz de arasız, 100 dakika oynadık. Benim de ilk oyunumdu bu arada…

  • Peki nasıl bir histi?

Ben Mimar Sinan’da tiyatro bölümünde okudum ama üç sene peş peşe hep dizi yaptığım için tiyatroya sıra ancak geldi. Üç ay süren bir prova sürecinden sonra oyun çıktı.

  • Filmi tekrar izledin mi?

Rol geldiğinde izledim ama prova sürecinde izlemedim. Taklide dönüşmesinden korktum çünkü. Ama şimdi her şey bittikten sonra tekrar izlemeyi ve karşılaştırma yapmayı düşünüyorum. Biz kendi dünyamızı yaratmıştık zaten, karakterleri 10’a indirmiştik. Böylece oyuna enerji kattığımızı düşünüyorum.

  • Dünyanın başka yerlerinde oynanmış mı oyun?

İsviçre’de oynanmış sanıyorum ama Türkiye’de ilk kez sahnelendi. Oyunculuğumu belli bir yerde tutmak ve geliştirmek için yaptığım bir şey tiyatro. Yoksa herhangi bir sebeple, para kazanmak ya da hatır gönül için yaparsan hemen belli oluyor tiyatroda.

  • Girdi mi kanına?

Hiç ara vermek istemiyorum, güzel tatlı görüşmeler de var, bakalım.

  • Son dönemde neler izledin?

Big Little Lies’ı izledim. Çok sevdiğim bir dizi, ikinci sezonu da çok güzel gidiyor. Oyuncuları çok beğeniyorum.

  • Bir yandan da Söz dizisinde rol aldın.

O ekibin bir parçası olmaktan çok mutluydum. Diziye daha farklı bir noktada girdiğim için şanslı hissediyorum. Oyunculuğun yanı sıra sanatın farklı dallarıyla ilgilenen biriyim. Orada da şarkı söyleyen, yaratıcı yönü yüksek bir karakteri oynadığım için çok mutluydum. Sergi gezmeyi, okumayı, konsere gitmeyi çok seviyorum, bunların bir oyuncuyu besleyen şeyler olduğunu düşünüyorum.

  • Hayatının nasıl bir dönemindesin?

Yeni şeyler denediğim bir dönemdeyim. Hem oyunculuğum hem de kendimle ilgili uzun zamandır yapmak istediğim bazı çalışmalar vardı, onları yapıyorum. Boş zamanlarda mental olarak yapılması gereken şeyler. Set varken yapmak çok doğru değil, istediğiniz verimi alamıyorsunuz. Spor da buna paralel gidiyor, o da beni çok iyi hissettiriyor. Önceden aletli pilates yaptım, değiştirmek iyi geldi. Hayatımın enerjik bir dönemindeyim.

  • Ne zaman tekrar mola vereceksin?

Eylülde yeniden ufak bir kaçamak düşünüyorum. Yurt dışı planlıyorduk erkek arkadaşımla ama ikimiz de kendimizi çalışırken bulduk ve erteledik.


 

  • Nereye gitmeyi istiyordunuz?

Amalfi kıyıları ve küçük İtalyan kasabalarını gezmeyi düşünmüştük. Sırt çantamızı takıp, spontane hareket etmeyi istemiştik. İşlerimiz de stresli, bir şey düşünmeden yapılan tatili çok seviyorum. Kalacağın yeri bile bilmeden çıkılan tatili. En fazla ne olabilir, işte kremlerim yanımda olmaz, stres olmayınca cildin de ruhun da parlıyor zaten (gülüyor).

  • Erkek arkadaşın Taner Ölmez. Çok tatlı bir çiftsiniz.

Birbirini besleyen bir çift olduk. Çok beğendiğim bir oyuncu zaten.

  • Oyunculuğunu beğenmediğin biriyle birlikte olabilir miydin?

Ben de bu konu hakkında düşündüm. Sanırım olamazdı… Çok da konuşmak istemiyorum bu konuda, nereye gideceğini bilemiyorum (gülüyor).

  • Birbirinizi eleştirir misiniz? Sadece erkek arkadaşını sormuyorum, oyuncu arkadaşlarınla da…

Çok. Sürekli birbirimize yorum yaparız, zaten okuldan da alışığız. O İstanbul Üniversitesi’nden mezun, ben Mimar Sinan. Sıkı bir eğitimden geçtik. Ben yapıcı eleştirileri duyuyorum, art niyetli kişilerin yaptığı eleştirilere ise kulak asmıyorum. O cümlenin nasıl bir yerden ve kalpten geldiği anlaşılıyor. O ileri değil geri götürecek bir şey. Herkesten eleştiri almamak gerekiyor. Çok yakın arkadaşlarım var. İki üç kişiden bahsediyorum, fazla bile.

  • Yuvamdaki Düşman’da ben senin oyunculuğunu çok beğenmiştim, daha uzun soluklu olması gerektiğine inandığım bir projeydi ama durumlar ortada…

Ben de çok şevkle oynamıştım, yansımış muhtemelen. Muhtemelen görünüşümden dolayı bana kötü karakter rolleri çok gelmiyor. Bu yüzden çok mutlu olmuştum. Ceren, salt kötüydü. Elbette sebepleri vardı ama kötülüğü inandırıcıydı, karakterin altı boş değildi.


 

  • Yine öyle kötü bir karakteri canlandırmayı ister misin?

Ah, hem de çok! Bir de tuttu tutmadı derdi olmaksızın bir sinema filminde oynayabilsem keşke.

  • Sinemada en sevdiğin kötü karakter ya da antikahraman kim?

Charlize Theron, Cani. Bence Cani’de Theron’ın fiziksel dönüşümü de çok etkileyiciydi.

  • Sen değiştirir misin kendini?

Evet, çok da severim. İnsanlar tanımaz hatta beni, “Bu kız o kız mı?” derler. Ama keşke daha çok yapabilsem.

  • İzlemek için sabırsızlandığın bir şey?

Stranger Things. Çok heyecanlıyım bitirmek için, taviz vermeyecek gibi duruyor kalitesinden. Sanat yönetimi de mükemmel, oyunculuklar da. Favorim ise Dustin, hepsi iyi ama onun yeri ayrı.

  • Küçük yaşta oyunculuğa başlayan biri olarak nasıl başardın şımarmamayı?

Kendimi o anlamda şanslı hissediyorum. Bu hem aile terbiyesiyle alakalı, hem de çok iyi oyuncularla çalıştım. Hepsi tiyatrocuydu, Emre Kınay babamı oynuyordu. Şımarmam söz konusu değildi. Hep bir şeyler öğrenmeye baktım. Erken yaşta hep daha iyisinin olabileceğini fark etmiştim, o yüzden onları gözlemleyip, onları öğretmen gibi gördüm.

  • Küçük yaşlardan itibaren bu mesleği seçmeye kararlı mıydın?

Evet, çok küçük yaşlarda annem beni ajansa reklamlarda oynarım diye yazdırmıştı ama ben çok sevdim mesleğimi. Onlar da hep destek oldular. İçimdeki bu isteği annem sayesinde keşfettim. Oyunculuk adanmışlık gerektiren bir meslek. Bu, sanatsal alandaki tüm işler için geçerli.

  • Çekimimiz sırasında objektifin karşısında çok rahat ve mutluydun.

Poz vermeyi çok seviyorum. Kıyafetleri sevmemle de alakalı bu. Kostüm rol yaparken de benim için çok etkili oluyor.
 
Yazı: Deniz Tokgöz
Styling: Nazlı Kayran
Fotoğraflar: Erman İştahlı

İlgili Makaleler