Deniz Can Aktaş ile Röportaj

  • Gemi Makineleri ve İşletme Mühendisliği Bölümü’nde okudun, biliyorum aile mesleğiniz…

Denizcilik bizim dede mesleğimiz, ailem de 30 yıldır bu geleneği devam ettiriyor. Böyle bir yapı içerisinde denizden uzak durmam mümkün değildi tabii. Bu yüzden gemi makineleri işletme mühendisliği okudum. Şimdi sektörün dışına çıkan az sayıda aile üyesinden biri de benim. Adım da buradan geliyor.
 

  • Üniversiteyi de bitirdin, Best Model de seçildin… Bunların hepsine nasıl zaman ayırabildin?

Çok tempolu bir dönemdi ve çok keyifliydi. Nasıl geçti ben de anlamadım. Ama geçen zamanı hep hatırlatmaya çalışıyorum kendime çünkü üç şeyin bu hayatta telafisi olmadığını düşünüyorum; sağlık, gençlik ve zaman. Bu üçüne dikkat ederek yaşamak gerektiğini düşünüyorum.
 

  • Oyunculuk ne zaman planların arasına girdi?

Çok uzun bir zaman olmadı aslında. Lise ve üniversitedeyken planlarım daha farklıydı. Önceleri okulumu bitirip, yurt dışında eğitimime devam etmeyi ve denizcilikle alakalı bir kariyer yapmayı düşünüyordum. Ama kader dedikleri böyle bir şey olsa gerek, hayat beni bir şekilde bugünlere getirdi.
 

  • Oyuncu olmayı neden istedin?

Oyunculuk, oyun oynama hissi aslında benim hiç de aşina olmadığım bir durumdu. Bu hissi ilk yaşadığımda, gerçekten bundan keyif aldığımı ve beni mutlu ettiğini fark ettim. Ne mutlu ki sevdiğim ve keyif aldığım bir işi yapma fırsatını elde ettim.
 

  • Şu anki hedeflerin neler?

Kendime hedefler koyarken, bunların çok net, somut hedefler olmamasını tercih ediyorum çünkü ulaşmaya çalışırken hırs ve korku gibi duyguları da getiriyor beraberinde. Bu hisleri sevmiyorum çünkü o hisler geldiğinde insan hayatı yaşamayı unutuyormuş gibi geliyor bana. O somut hedefe kilitlendiğimde hayatın güzelliklerini ve keyfini kaçırıyormuşum gibi hissediyorum. Bu sebeple hedefim, bu hayatta sadece beni mutlu edecek işi yapmak ve hayatın değerli anlarını kaçırmadan yaşayabilmek.
 

  • Başarı ne senin için?

Eğer sevdiğim insanlarla birlikteysem, sağlıklıysam ve huzurluysam kendimi başarılı hissederim. Bunlara sahip olduğumda benim açımdan yapılacak tek şey şükretmek. Bu da beni mutlu ediyor.

  • Spora ne kadar zaman ayırıyorsun?

İşten bulduğum her fırsatta spor yapmaya çalışıyorum. Spor benim için deşarj olmak için bir araç. Normal şartlarda haftanın dört gününü spora ayırıyorum ama şu anki tempomda inan hiç belli olmuyor.
 

  • Hala kürekle ilgileniyor musun?

Hala ilgim var ancak bu ara pek yapamıyorum. Çünkü kürek gerçekten vücudun her yerini çalıştıran, zor bir branş. Çalıştıktan sonra ertesi gün sete gitmek bile zor oluyor, o yüzden biraz ara verdim.
 

  • Beslenmene de dikkat edebiliyor musun?

Beslenmeme çok dikkat ediyorum. Ambalajlı, içinde koruyucu olan ve basit şeker içeren gıdalardan uzak durmaya çalışıyorum. Her sabah erken kalkıp yemeklerimi hazırlayıp öyle sete gidiyorum. Bu beni hem güne motive ediyor hem de sağlıklı beslenerek gün içinde enerjimi koruyabiliyorum.
 

  • Yemek yapar mısın?

Yemek yapmayı çok seviyorum. Damak zevkime göre baharatlar kullanmak ve yeni tatlar üretmek beni mutlu ediyor. Çeşit bakımından şimdilik biraz kısıtlıyım ama yemek yaptıkça çeşitleri de artırmaya başladım. Öğünlerimi kendim hazırladığımda içinde ne olduğunu bildiğim için yerken daha güvende hissediyorum ve bu yüzden artık nerdeyse dışarıdan yemek yiyemez hale geldim (gülüyor).
 

  • Avlu’da Alp karakterini canlandırmıştın. Nasıl tepkiler aldın Alp’le alakalı?

Avlu diğerlerinden farklı bir işti. Benim için de unutulmaz bir deneyimdi. Oynamaktan keyif aldığım bir karakterdi Alp, sanırım bunu izleyenler de gördüğü için karakter kötü işler yapmasına rağmen bir şekilde sevildi. Yaptığı kötülükler sebebiyle sevilmeyen bir karakter olacağını düşünmüştüm ama hiç beklemediğim halde sokakta insanlardan da olumlu tepkiler aldım. Üstelik Alp karakteri hala unutulmadı, sokakta, “Alp,” diye gelip fotoğraf çekilmek isteyenler hala oluyor.
 

  • Peki Yusuf, nasıl biri?

Yusuf benim için çok özel biri. İyi, vicdanlı, namuslu ve hayata karşı dik duran bir adam. Aslında ben de oynadıkça, yaşadıkça keşfediyorum onu. Aşkı, mücadeleyi, üzüntüyü ve sevinci kendine has yaşayan bir karakter. Kendimden bir şeyler verirken karakterden de bir şeyler aldığımı hissediyorum. Hep iyiyi istemeyi, vicdanının sesini dinlemeyi öğreniyorum bu karakterle.

  • Nasıl hazırlandın rolüne?

Hazırlanırken fark ettim ki her insan aslında bir mücadele halinde hayatla, ancak Yusuf’un mücadelesi daha sert, çetin bir mücadeleydi, bu sebeple kas gücüyle ekmeğini kazanan, anne, babasız hayatla savaşan ve hayata hep umutla bakan insanları görmeye, onlara yoğunlaşmaya çalıştım. Bu süreç beni çok etkiledi. Günümüzde ufak şeylerle mutlu olmanın, yokluk içinde hayata umutla bakmanın ne olduğunu bilmeyen çok sayıda insan var. Yusuf ise bunun tam tersi. Durum böyle olunca hayatta asıl mutluluğun ne olduğunu, umudun, yaşam sevincinin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha görmüş oldum. En çok da bu beni etkiledi. Yalan söylememeyi, verdiğin sözü tutmayı, erdemli bir yaşam sürmenin ne büyük bir haz olduğunu bir kez daha fark ettim bu karakter sayesinde.
 

  • Çok tutkulu bir çocuk, çok da aşık, neler olacak Ada’yla?

Evet, tutkusunu ve aşkını çok erdemli yaşıyor Yusuf. Böyle insanların birbirlerini ilk gördüğünde tanıdığını düşünüyorum, bence Ada’yla olan da buydu. Empati kurabildiği, kendini bulabildiği biri Ada Yusuf için. Bu yüzden aşkları da büyük. Neler olacak söyleyemem ama aşk ağlatacak
gibi gözüküyor (gülüyor).
 

  • Sen hiç aşık oldun mu?

Oldum. Veya olduğumu zannettim. Hangisi bilemiyorum ama aşkın her hali güzel. Sadece insana değil, doğaya, aileme, dağlara, ağaçlara da aşık oluyorum bazen (gülüyor).
 

  • Nasıl biri oluyorsun aşık olunca?

Aşık olduğum kişiye sormak lazım onu. Bence iyiyimdir, sadece sabahları kahvaltıdan önce zor bir insan olabiliyorum galiba. Aşıkken bile (gülüyor). Hayatımda uzun zamandır biri yok. Biraz yanlızlığa da alıştım sanırım, işime odaklandım.

  • Uzun bir ilişkiden yakın bir zamanda çıktın, şu an hayatının nasıl bir dönemindesin?

Evet öyle. Başlarda benim için zordu ama zaman geçtikçe yaşadıklarımın hayatta bana tecrübe olarak geri döndüğünü fark ettim. Şimdilerde ilişki bağlamında daha net olduğum ve ne istediğimi bildiğimi düşündüğüm bir dönemdeyim.
 

  • Magazinle aran nasıl? Kaçmayı başarıyorsun gibi görünüyor. Boş bir günün nasıl geçiyor?

Tanınmadan önce nasıl bir hayat yaşıyorsam, tanındıktan sonrada aynı hayatı yaşamaya devam ediyorum. Ben tam bir doğa aşığıyım ve fırsat buldukça kaçmaya çalışıyorum, oralarda da pek kamera olmuyor (gülüyor). Özel hayat, adı üzerinde benim özelim, bana ait olması en önemli önceliklerimden.
 

  • Neler izlemekten zevk alıyorsun?

Tür olarak tek bir tercihim yok, insanların hayal gücü ve yaratıcılığı o kadar ileri seviyelere taşındı ki her türden iyi film ve dizi seyretme ve bunlara da kolayca erişebilme şansına artık sahibiz. Bu yaratıcılığı ve hayal gücünü görmeyi umduğum her işe bakmaya çalışıyorum.
 

  • Peki, hangi yabancı dizinin kadrosunda olmak isterdin?

Ah, o kadar çok var ki, inan seçemedim. İlk aklıma gelenler Peaky Blinders ve Black
Mirror oldu.
 

  • Beğendiğin yönetmenler hangileri?

Ingmar Bergman için geç kaldım ama onunla birlikte çalışabilmeyi isterdim. Günümüzden çok isim var, birini seçmeyeceğim.
 

  • Güzel bir günün tarifi ne senin için?

Bence hayatın tadı sevdiklerinle beraberken çıkıyor. Gözümde ilk canlanan görüntü yeşilliklerin içinde kocaman bir masada, güneşli bir günde, ailemle pazar kahvaltısı.

İlgili Makaleler