Karantina Günlükleri: Hakan Kurtaş

En çok hangi sanatçı ya da şarkıları dinlediniz?
JSMN ve Justice Der’in albümlerini, Glass Animals’ın How to Be a Human Being albümünü ve Kalben ile yaptığımız, sizin bu ay dinleyeceğiniz Tesadüfen şarkısını dinledim.

Bu dönemde okuduğunuz kitaplar arasında sizi en çok etkileyen hangisi oldu?
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur kitabını daha önce okumamıştım. Gerçekten varoluş sorgulamalarıyla dolu bir kitap.

Zamanınızı ağırlıklı olarak neler yaparak geçirdiniz?
Müzik yapıyorum, akrilik boyalarla resim yapıyorum, tiyatro oyunları ve roman okuyorum, spor ve yoga yapıyorum. Bir yandan da kitabım Defo’yla ve ilk şarkım Tesadüfen’in video kurgu çalışmalarıyla ilgileniyorum.

Hangi dizi/filmleri izlediniz?
Dizi olarak Search Party eğlenceliydi, Run ve Killing Eve’in yeni sezonlarını merak ediyorum. Her gün mutlaka Seinfeld izliyorum. Film olarak da 1917, Play, Girl ve Misfortunates’ı izledim.

Sosyal medyada en fazla hangi uygulamayı kullandınız?
Hepimizin kullandıkları dışında training ve yoga uygulamaları edindim, çok memnunum.

Bu süreçte kendinizle ilgili neler keşfettiniz?
Bu süreçte kendimde bugüne kadar severek yapmış olduğum, severek yapacağım şeylere giderek daha da yaklaşma ve onları çeşitlendirme isteğini hissettim. Herkeste olduğu gibi kendimdeki eşsiz yanları tekrar fark ettim ve potansiyelimin tamamını ortaya koyacağım seçimler yapmaya karar verdim.

En çok nereye gitmeyi ve ne yapmayı özlediniz?
Herhangi bir okyanusa gitmek ve dalga sörfü yapmak istedim.
Dünya sizce bu süreçten neler öğrendi, nasıl dersler çıkaracak? Fantastik bir dönem yaşıyoruz. Doğanın bizden öç aldığıyla ilgili çıkarımları çok gülünç buluyorum. Doğa bizden önce de, muhtemelen biraz olsun korumayı başarabilirsek bizden sonra da var olacak. Elbette Londra’da şehre inen geyikler, Eminönü’nde yüzen yunuslar büyüleyici. Sadece bir ay bile doğanın asıl güzelliklerinin insanlar olmadığını anlamaya yetti. Biz sadece bu gezegende yaşayan, çağı domine etmiş bir türüz, bu kadar. Bunun dışında alınan her nefesin, sevdiğimiz insanlara sarılmanın, kolektif eğlencelerin, sanat üretimlerinin kıymetini anladık. Evimizde duvarlar yerine sanat eserlerine bakıyoruz. Kimimiz canlı yayında opera, tiyatro izliyor, kimimiz de sanal müze geziyor. Aydınlanma kelimesini dilinden hiç düşürmeyen insanoğlu olarak umarım bu sefer ufak da olsa bir aydınlanma yaşarız.

Bu dönemi bir kelimeyle anlatsanız ne olurdu?
“O.B.E.B. (Ortak Bölenlerin En Büyüğü).”

Röportaj: Eylül Solakoğlu

İlgili Makaleler