Marché İstanbul’un Kurucusu ile Çukurcuma’da Bir Gün

Onu birkaç kelimeyle anlatacak olsak bunlar sakin, naif ve doğal olur. İsmini ilk olarak deriden yaptığı tasarımlarda duymuş olsak da şimdi kendisini gerçekten yansıtan bir markayla yan yana duruyor. Marché İstanbul, en az kendisi kadar natürel ve zarif bir marka. Fikrin akla gelmesiyle gerçeğe dönüşmesi arasında iki yıllık bir süreç var. “Hayata geçirmek biraz zaman aldı. Aslında zaman aldı demek istemiyorum. Her şeyde olduğu gibi su akıp yolunu buldu. Daha önceden hayata geçmiş olsaydı tüm dikkatimi ve emeğimi markaya yönlendirmem çok zor olurdu,” diye serüvenini başlangıcını anlatıyor. Günlük kullanıma uygun olan çantalarının tasarım sürecini ve ilham kaynaklarından da şöyle bahsediyor: “Şartlar ne olursa olsun naifliğini kaybetmemiş insanları ve durumları çok seviyorum. Bu da tasarımlarıma yansıyor. İlk etap aklımdaki malzemeleri bulmak. Daha sonra bunları hayata geçirebilecek üreticilerle temasa geçiyorum. Aslında basit ve kimsenin çok değer vermediği malzemeleri gün yüzüne çıkarıyoruz. Eski İstanbul ve deniz kültürüne dair her şey bana ilham veriyor.” Küçüklüğünden beri adada yaşama hayali kuran Bozdağ, bugünlerde Büyükada’daki yeni hayatına geçiş telaşında. Büyükada’nın en eski otellerinden Splendid Palas’la olan iş birliğinden doğan yeni koleksiyon da küçüklük hayalinin meyvesi niteliğinde. Otelin kendi butiğinde satılan parçalar adalı bir kadın tasviri üzerinden ortaya çıkmış. Splendid Palas’ın renk paletiyle tasarlanmış. “Günün her anına uygun olmasını istedik. Bir kadın hayal ettik. Adaya uzun bir hafta sonu tatiline gelirken eşyalarını koyabileceği, bisiklete binerken ya da yürüyüş yaparken omzuna asabileceği, plaja giderken yanına alabileceği, akşam da elinde kokteyle gidebileceği çantalar olsun istedik,” diyor. Marché ile ilgili hayalleri tabii ki sadece adayla sınırlı değil. Dünyanın farklı yerlerindeki insanlara ulaşabilmesini diliyor. Eğer mümkün olursa çantalarını Joana Preiss, Charlotte Gainsbourg, Jeanne Damas, Carine Roitfeld gibi isimlerin kullandığını görmekten çok mutlu olacağını dile getiriyor. Her zaman doğal olanın yanında durmayı seçen tasarımcının kendi stili oldukça rafine, zaman zaman da romantik. Gezerken keşfettiği lokal butiklerden alışveriş yapmaktan zevk alıyor. Çekime gelirken giydiği küçük topuklu sandaletleri çok beğenip sorduğumuzda Çukurcuma’da bir dükkandan bulduğunu söylüyor. Bu bize aslında onun iyi bir stil avcısı olduğunun da ipuçlarını veriyor. Dries van Noten, Loewe ve Phoebe Philo gibi isimlerin tasarımlarına hayran. Ama trendlerin çok da sıkı takipçisi değil. Doğal bir makyaj ve kırmızı rujun başaramayacağı şey olmadığına inanıyor.

Röportaj: Seray Denk 

İlgili Makaleler