- Set hayatının en sevdiğin tarafları neler?
Sevdiğim işi yapıyor olmanın verdiği mutluluk. Tempolu çalışma şekli sebebiyle sürekli bedenimin ve zihnimin aktif olması. Bu size biraz garip gelebilir ama ben çalışarak şarj olanlardanım (gülüyor).
- Uzun çalışma saatleri haricinde en zorlandığın yanı ne?
Soğuk havalarda gece dış mekanda çekim yapmak. Rolüm gereği genelde ince kıyafetler giydiğim için üşümekten yoruluyorum.
- Oyunculuğun senin mesleğin olduğunu ne zaman anladın?
2014 yılında Merhamet dizisinde oynarken kendimi daha çok geliştirmek ve bu mesleği bir ömür yapmak istediğimi anladım.
- İşaretlere inanır mısın?
Ben genelde akışına bırakanlardanım. İçimden hayırlısı neyse onu dilerim ve üzerine çok düşünmem. İşaretleri doğru okumayı takıntı haline getirdiğinde miyop olup hiçbir şeyi doğru yorumlayamayıp hüsran yaşayabiliyoruz. O yüzden her şeyden bir anlam çıkarmaya çalışmam.
- Erkenci Kuş’un arka planında neler yaşanıyor? Bize birkaç anekdot anlatır mısın?
Dizi romantik komedi olunca, sanki hep çok eğleniyorsunuzdur gibi düşünüyoruz. Evet, çok eğleniyoruz. Biz eğlenmezsek eğlenceli bir iş çıkaramayız zaten (gülüyor). Genelde bol bol müzik dinliyoruz hatta bazen yönetmenimiz, “Kestik,” demek yerine Mezdeke açıyor, biz de hep beraber göbek atmaya başlıyoruz.
- Emre mi Osman mı? Leyla Emre’ci sanırım ama sen olsan hangisini seçerdin?
Leyla’nın da en büyük kararsızlığı bu aslında. Leyla Emre’ye aşık. Çok kısa bir süre beraber olabildikleri ve ilişkileri Aylin’in entrikaları yüzünden bozulduğu için bir şeyler yarım kaldı. Leyla Osman’a da çok değer veriyor ama Emre’yle sevgili olmak istiyor. Bense, hiçbirini seçemezdim (gülüyor). Benim bir ilişkiden beklentilerim Leyla’nınkilerden farklı.
- Dizinin mahalle kısımları özellikle çok komik, mahalle içinde mi büyüdün?
Çocukluğum Kayseri’de geçti ve biz kız kardeşimle her gün okuldan sonra evden sokağa koşan iki çocuktuk. Yazları da üç ay bağ evine giderdik, orada da tüm gün oyun mesaimiz vardı. Bu yüzden de dizideki gibi bir mahalle yaşantısını bilirim.
- Erkenci Kuş‘un senin için doğru proje olduğunu nasıl anladın?
Senaryoyu okuduğumda Leyla karakteri çok içime sindi. Şirkette kariyeri olan ama mahalleli bir kızı yaşamak istedim. Ben hiç plaza hayatını deneyimlemediğim için Leyla’yı oynamanın ilginç olacağını düşündüm.
- Seviyor musun Leyla’nın gardırobunu?
Çok seviyorum. Renklerini tarzını çok beğeniyorum. Gerçek hayatta da Leyla karakteri olsaydım, “Ne kadar güzel giyiniyorum,” diye kendimle övünürdüm.
- Komedi de, dram da, hatta korku da oynadın…Oynamayı en sevdiğin tür hangisi?
Tabii ki, “Hepsi benim çocuğum,” diyorum (gülüyor). Bugüne kadar oynadığım her şeyden çok zevk aldım ama bunların arasında kendimi izlerken en keyif aldığım genelde komedi oluyor.
- Peki izlemeyi en çok tercih ettiğin tür hangisi?
En sevdiğim tür biyografik filmler. Çünkü izlerken senaryo inandırıcılığı tedirginliğini yaşamıyorum, aksine bir insanın hayatında neler yaşayabileceğine dair ufkumun genişlediğini hissediyorum.
- Bütün Çılgınlar Sever Beni neredeyse beş yıldır devam ediyor, başlangıcından bugüne neler değişti performansında?
Tiyatroda işler çok daha farklı gelişiyor. İki oyun arasında bile bir önceki oyundaki performansımızı değerlendiriyoruz. Ben bu işin okullusu olmadığım için amatör ruhum ve heyecanım her oyunda benimle. Fakat deneyimli bir yönetmenin rejisiyle ve deneyimli oyuncularla çizgimin hep daha iyiye gittiğini hissediyorum. Moda Sahnesi’ni ve oynadığım oyunu çok seviyorum. Beş yıl geçmesine rağmen hiç sıkılmadım.
- Oyuncu değişikliği nasıl yansıdı oyununuza?
Oyuna sonradan giren bir oyuncu olarak Çağlar Yalçınkaya’ya hep empatiyle yaklaşmıştım. Kısa zamanda yıllardır birlikte oynuyormuşuz gibi bir enerji yakaladık. Zaten Mert Fırat’ın enerjisine sahip bir oyuncuyla oynamak hepimizin şansı.
- Haftada kaç kere oynuyorsunuz?
İki hafta da bir gün matine-suare oynuyoruz. Aynı zamanda çeşitli tarihlerde farklı ülke ve şehirlere turnelerimiz oluyor.
- Neler izledin son dönemde tiyatroda? Bana kendi oyunun dışında hangilerini izlememi tavsiye edersin?
En son Moda sahnesinde Kıyı ve Ağaçların Kokusu’nu izledim. Nisan ortasında da DasDas sahnesinde Şener Şen’in Zengin Mutfağı oyununa gideceğiz, biletlerimiz hazır (gülüyor).
- Yoğun bir set takviminiz var, boş vakitlerinde ne yapmanın hayalini kuruyorsun en çok ve neler yapabiliyorsun?
Şu anda en yapmak istediğimiz şey sevgilimle birlikte motorla Avrupa’yı gezmek ama bu dar zaman aralığında Şile’ye bile gidemiyoruz. O yüzden tatil günlerimde evde dizi ve film izleyerek dinlenmeyi tercih ediyorum.
- Neler izledin bu ara, en çok aklında kalanlar, etkilendiklerin hangileri?
Her şeyiyle hayran olduğum bir iş olan True Detective ve Fargo’nun üçüncü sezonlarını bitirdim. Şampiyon, Finale Operation, Bohemian Rhapsody, The Sinner, Peaky Blinders da son dönemde izleyip beğendiğim işler arasında.
- Bir müzisyen olarak İstanbul’da müziği nerede takip ediyorsun? Ne tür konserlere gitmeyi tercih ediyorsun?
Yoğun çalışma temposundan dolayı uzun zamandır konserleri takip edemiyorum. En son CKM’de İstanbul Senfoni Orkestrası’ndan Brahms dinlemeye gitmiştim.
- Müzisyen olarak çok güzel gezmişsin, özlüyor musun yollarda olmayı?
Müzisyen olarak turne yapmak oyuncu olarak turne yapmaktan çok farklı. Müzisyen olmak sıkı bir
kondisyon gerektiriyor. Normalde bile bu kadar sık seyahat etmek insanı yorar, bir de iki günde bir başka bir yerde konsere çıkmak stresli olabiliyor. Ama yine de, farklı farklı insanlara konser vermek tüm bu stresi unutturuyor.
- Turneler sırasında en keyif aldığın yerler nereler oldu?
12 farklı ulustan müzisyenlerin olduğu bir gençlik orkestrasıyla beş farklı Avrupa şehrine gitmiştik. Ben Berlin’deki konser salonuna ve şehre hayran kalmıştım.
- Modayı yakından takip ettiğini söylüyorsun, en beğendiğin tasarımcılar kimler? Özgür Masur, Özlem Süer, Elif Cığızoğlu, Tuvana Büyükçınar. Aksesuarları sevdiğini biliyoruz, nedir olmazsa olmazların?
Olmazsa olmaz aksesuarım küpelerim ve broşlarım.
- Leyla dizide evlilik arifesinde bir kadın, senin de güzel giden bir beraberliğin var, evlilik gündemde mi?
Evet, her şey yolunda ve evlilik de yakında (gülüyor).
Yazı: Deniz Tokgöz
Fotoğraflar: Erman İştahlı
Styling: Nazlı Kayran
