Tasarımcı: Carolina Santo Domingo

Hayatta önemini inkar edemeyeceğimiz bazı dönüm noktaları vardır. Genç yaştan beri kendi markasını kurmak isteyen Santo Domingo için bu anlardan biri, aksesuar tasarımı üzerine aldığı eğitimlerin ardından Los Angeles merkezli marka Staud’un kreatif önderi olarak büyük bir hit haline gelen ‘Bissett’ modelini yaratması oldu. Bu başarının arkasından doğru zamanın geldiğine inanarak gençlik hayalini gerçeğe dönüştüren tasarımcıyla İtalyan zanaatkarlığını minimalist bir çizgiyle buluşturan çantaları üzerine konuştuk.

  • Kendi markanızı kurmaya nasıl karar verdiniz?

Aksesuarları her zaman sevmişimdir ve genç yaşlarımdan beri kendi markamı kurmayı çok istiyordum. Ya bir sanatçı olacak ya da moda sektörünün içinde yer alacaktım, planım buydu. Üniversitede sosyoloji bölümünde okumuş olsam da mezun olduktan kısa süre sonra moda endüstrisinde çalışmaya başladım. Önce işin ticari kısmındaydım, daha sonra çalıştığım şirketin çanta tasarımcısı oldum. New York Moda Teknolojileri Enstitüsü’nde aksesuar tasarımı üzerine ders almanın yanı sıra, Milano’da sadece ayakkabı üzerine teknik bir okulda da eğitim gördüm. Bir süre İtalya’da yaşadıktan sonra Los Angeles’a döndüm, yeniden çanta tasarlamaya başlamam da bu sayede oldu. Staud için ‘Bissett’ modelini tasarlamamın ardından, kendi markamı kurmak ve üretmek için en ideal yerin İtalya olduğuna karar verdim.

  • Farklı yerlerde yaşamış ve üretmiş biri olarak ana ilham kaynaklarınız neler?

Kendi mirasımı yansıtan Carolina Santo Domingo markası Kaliforniya’nın çabasızlığını, Kolombiya el sanatlarını ve İtalyan işçiliğini yansıtıyor. Ben doğadan, Kaliforniya sahillerinin mimarisinden ve Bauhaus modernizminden ilham alıyorum.

  • Yaz 2019 koleksiyonunuzdan ve öne çıkan parçalarından bahseder misiniz?

Markam sade çizgiler, mümkün olduğunca az malzeme kullanımı ve tabii ki zanaatkarlık üzerine kurulu. Carolina Santo Domingo kadını sofistike, tüm elementleri benimsiyor ve içinde yaratıcılık var. Bir diğer anahtar unsur ise farklı materyallerin bir arada kullanımı. Örneğin rafya çantaları reçine saplarla birleştirmek. Dokularla oynamayı da seviyorum; deriyi ketenle, rafyayı hezarenle birleştirmek hoşuma gidiyor mesela. Bana göre sade çizgileri, çantaların kalitesi ve detaylara verilen önem yükseltiyor. ‘Amphora’ bu sadeliğin ve deri zanaatinin başarılı bir örneği. ‘Petra’ modelinde ise doğal ve incelikli malzemeler kullanılıyor ama çantanın kendisi oldukça sade. Öne çıkanlardan bir başkası da ‘Eva Box’; daha çok gece kullanımına uygun grafik ve elegan stilde bir model. Tıpkı bir mücevher gibi, çok sade bir görünümü daha nitelikli hale getirebilir. Onu kokteyl ve galalarda rahatlıkla kullanabilirsiniz.

  • Kuzeniniz Moda Operandi’nin kurucusu Lauren Santo Domingo. Bu alanda üzerinizdeki etkisi nasıl oldu?

Lauren bana çok destek oldu, markamı ilk olarak Moda Operandi sitesinde yayınladım ve kendisi ‘Amphora’ ve ‘Eva Box’ modellerini birçok farklı etkinlikte kullandı. En başından beri markama çok güvendi.

  • Çantalarınız Instagram’da büyük bir hit haline geldi. Dijital platformlar ve markanıza olan etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Instagram çok güçlü bir araç, benim gibi az bilinen markaların daha görünür olmasını sağladı. Hesabımı kendim yönetiyorum, takipçilerim organik ve asla satın almıyorum. Bu nedenle de Instagram’da zaman tünelim daha kişisel ve rahat, takipçilerime direkt olarak yorum yazıyor ya da cevap veriyorum.

  • Her bir tasarımınız İtalya’da elde üretiliyor. Koleksiyonun yaratım süreci nasıl ilerliyor?

İnsanların tahmin ettiğinden daha uzun sürdüğünü söylemeliyim. Genelikle Paris ve Milano’daki fuarlara malzeme toplamaya gidiyorum. Natürel materyallerle çok ilgiliyim, o yüzden üretim aşamasında daha fazla zamana ihtiyaç duyuluyor. Bu konudaki fikirlerim oluştuktan sonra onları nasıl hayata geçirebileceğimiz üzerine fabrikalarla toplantılar yapıyoruz. Ortaya çıkan üründen memnun olmam için en az üç aşama gerekiyor. Örneğin dokuma çantalarda küçük panellerle ya da minik hasır parçalarıyla başlıyoruz ve buna göre tasarlamaya başlıyoruz. En son saplarını eşleştiriyorum.

  • Kişisel stiliniz nasıl?

Stilim o an nerede olduğuma göre değişiyor, Los Angeles ve Paris arasında mekik dokuyorum. Eğer ‘Amphora’yı şehirde kullanacaksam, klasik parçalar hoşuma gittiği için onu şık bir blazer ceket ya da bluz ve jean’le tamamlayabilirim. Eğer daha tropikal ya da sıcak iklimli bir yerdeysem, rafya modellerden birini ya da ‘Petra’yı jean ve tişörtle ya da uçuşan feminen bir elbiseyle giyerim.
 
Röportaj: Eylül Solakoğlu

İlgili Makaleler