Tasarımcı Dosyası: Atölye Ren

  • Atölye Ren olarak hazırlıktan tasarım, üretim ve paketleme sürecine kadar dil bütünlüğü halindesiniz. Bu hikaye nasıl oluştu?

Ren’in kuruluşunun altında yatan motivasyon kendimi olduğum gibi, özgürce ifade edecek bir alan ve araç arayışımdı. İyi bir lise, iyi bir üniversite, iyi bir iş için sürekli rekabet etmem gerekti. Belki de çocukluğumdan beri tek amacım olan sınavda ilk 400’e girerek derece yapmam ve Boğaziçi Üniversitesi’ni kazanmamdan sonra bu beni yormaya başladı. Galiba artık bir hedef uğruna değil, sadece öğretilen bir tutum olarak rekabet ettiğimi fark ettim ve bunu değiştirmek istedim. Yaşadığım çevreye, aynı alanı paylaştığım tüm canlılara karşı daha şefkatli, daha gerçek, daha üretken ve yaratıcı olabileceğim bir iş yapmak istiyordum. Hakkaniyetli, incitmeyen, özen gösteren ve şefkat besleyen, kapsayıcı tasarım ve üretim modelini benimseyen Ren böyle girdi işte hayatıma, hayatımıza.
 

  • Tasarım süreciniz nasıl ilerliyor, bir koleksiyonun ortaya çıkması ne kadar sürüyor?

Tasarım yaparken doğadan ve kadından çok fazla ilham alıyorum. Modern yaşamın tüm telaşına, beklentilerine ve sürekli yükselme, gelişme beklentisine karşın doğanın inanılmaz bir dengesi var ve yaşam sandığımızdan çok daha azı aslında. Temiz, mavi, aydınlık bir gökyüzü, bizi besleyen, büyüten sıcak bir toprak, tüm parıltısı ve coşkusu ile berrak bir su kaynağı… Tasarımda yaşamın bu en yalın, en basit, en ilkel halinden esinleniyorum. Öte yandan kadınların yaratıcılığı, dirayeti, üretkenlikleri, sezgileri ve eyleme geçebilme cesaretleri beni çok etkiliyor. Tasarım sürecinde dikkate aldığım bazı kriterler var; işlev, sadelik, rahatlık, materyalin kalitesi, döngüsellik ve sürdürülebilirlik bunların başında geliyor. Tasarımların hepsi minimal, zamansız ve rahatlığı ön plana alıyor. Ren’in esas meselesi de bu aslında; tüm bedenler için rahatlık sunmak. Bir yandan şıklık da yakalamaya gayret ediyorum. Bazı modellerin uniseks giyilebildiğini fark ettik yakın zamanda. Tesadüfen ortaya çıkan bu alanı genişletmek istiyoruz. Bu yüzden, sanırım tasarımlarımızın vermek istediği en kestirme mesaj; özgürlük.
 

  • Adil üretim de bu alanda önemli unsurlar arasında. Siz nasıl bir üretim süreci izliyorsunuz?

Tekstil üretimindeki neredeyse köleliğe varan çalışma koşullarıyla ilgili artık çok daha fazla şey biliyoruz. Tekstil, inşaat ve maden gibi iş kazalarının en çok yaşandığı sektörlerden. Tekstil ve moda sektörünün tüm süreçlerini düşündüğümüzde 75 milyona yakın insan giysilerimizi üretmek için çalışıyor. Bu insanların çok küçük bir kısmı güvenceli, etik ve adil bir çalışma ortamına sahip. Bu sistemin böyle kurgulanmasının en temel sebebi, firmaların üretim modellerinin odağına yalnızca kar elde etmeyi koyması. Her bireyin saygınlık içinde yaşaması ilkesi hayatta verdiğim tüm kararları etkiliyor. O nedenle üretim pratiklerimizi yavaş ve adil ticaret ilkelerine bağlı olarak gerçekleştiriyoruz. Öte yandan, ben kendim de dikiş dikebildiğim için belki daha derinden hissediyorum, zanaatın birleştirici gücüne inanıyorum. Bu nedenle üretimlerimizi 25 yıldır tekstil sektörünün çeşitli alanlarında çalışmış, şu anda İstanbul’da kendi atölyesinde çalışan Tekin Bey ile birlikte gerçekleştiriyoruz. Onunla kurduğumuz arkadaşlık ilişkisi bizim için çok kıymetli. Tasarımlarınız hep minimal bir çizgide Core Collection adında sezonsuz bir koleksiyonunuz da var.
 

  • Tüm parçalarınızı birbirleriyle tamamlanabilir şekilde mi üretiyorsunuz?

Sürdürülebilir ve yavaş moda kavramının kapsül gardırop fikrinden ayrı düşünülmesi pek mümkün değil. Yıllar önce en sevdiğim, dönüp dönüp giydiğim giysilerin içinde kendimi en kendim gibi hissettiklerim olduğunu fark etmiştim. Onlar üzerimdeyken etrafıma yaydığım enerjiyle pek de anlaşamadığım giysiler üzerimdeyken hissettirdiklerimin farklı olduğunu düşündüm. Size en iyi hissettiren, hep giymek istediklerinizi bulup onlardan minimal bir dolap yaratmak; bu dolabı farkındalıkla ve sorumlu tüketim ilkeleriyle oluşturmak çok kıymetli bence. Ren’in Core Collection koleksiyonu sezonsuz, sade ve fonksiyonel tasarımlardan oluşuyor. Bu koleksiyona tüm yıl boyunca sipariş üzerine üretim şeklinde siteden ulaşılabiliyor. Koleksiyondaki her bir parça, önceki ve sonraki tasarımlarımızla da hep uyum içinde oluyor. Bu koleksiyonda her zaman beden-kapsayıcı modeller oluyor.
 

  • Beden kapsayıcı bir giyim markası olarak bu konudaki gözlemleriniz neler?

Bedenlerimiz toplumsal cinsiyet normlarının uygulandığı en temel alan. Kadın bedeni erkek bedeninden farklı olarak bir haz nesnesi olarak konumlandırılıyor. Kadın, arzu edildiği kadar kadın oluyor, belirlenen güzellik ideallerine uyduğu ölçüde toplum tarafından onaylanıyor. Temel bir ihtiyaç olmasının yanı sıra, bir ifade aracı olarak var olan giyinmek, moda kavramı aracılığıyla eril düşünce ve üretim sisteminin beden üzerinde kurduğu bu tahakkümün en etkili araçlarından biri. Global moda endüstrisinin ideal güzellik standartları ve incelik saplantısı kadınların beden algılarını şekillendirerek, onların özgüvenlerini olumsuz etkiliyor. Bunlar aslında benim deneyimlerim, dertlerimdi. Küçüklüğümde okul arkadaşlarım kepçe kulaklarım, büyük burnumla dalga geçerlerdi. Beni yetersiz ve çirkin olduğuma ikna etmişlerdi. Üniversitede bir anda aldığım kilolardan sonra bu kez çalışma hayatında söylemler daha az doğrudan olsa da beden ölçüm ve kilolarım yüzünden yetersizdim. Şişman olduğum için giyebileceklerim vardı, giymemem gerekenler vardı. Sanırım küçükken yeteri kadar hırpalandığım için, çok da geç kalmadan, üniversitenin ilk yıllarında bedenimle barıştım. Olduğum halimi seviyorum. Yetersiz, çirkin ya da daha az kadın değilim. Bunlar beni şu an durduğum noktaya getirdi.
 

  • Türkiye’yi doğa dostu üretim ve farkındalık konusunda nasıl bir yerde görüyorsunuz?

Sektörde olanlara ve tüketicilerin tutumlarına daha çok aşina olduğum için tekstil ve moda için konuşmak gerekirse, sürdürülebilir ve bilinçli üretim pratikleri için çok başlangıçtayız. Özellikle büyük ölçeklerde üretim yapan Türkiyeli bir markanın sürdürülebilir üretim anlayışı geliştirdiğini görmek henüz zor. Öte yandan tüketiciler arasında daha adil, temiz ve iyi ürünlere ulaşmak isteyen kişilerin arttığını fark etmemek de mümkün değil. Sektördeki bu boşluk bana sorarsanız bağımsız tasarımcılar ve sosyal girişimler için fırsat sağlıyor. O yüzden umutsuz değilim, daha iyi ve temiz bir giyinme pratiğinin mümkün olduğunu göstermemiz, sektörün genelinde etki edecektir bence.
 

  • Atölye Ren için yakın gelecekteki planlarınız neler?

Kısa vadede, mart ayında çıkacak yeni kapsül ve örgü koleksiyonumuz üzerinde çalışıyoruz. Orta vadede ise kullandığımız materyalleri daha sürdürülebilir hale getirmeyi amaçlıyoruz. Uzun vadede ise, bu en büyük hayalim, Ren’in üretimlerini kendi tam teşekküllü atölyesinde yapması.
 

Hazırlayan EYLÜL SOLAKOĞLU

İlgili Makaleler