Tasarımcı: Stella McCartney

Yaşam tarzını ve onunla paralel olarak marka felsefesini sürdürülebilir, çevre dostu, etik ve yenilikçi yaklaşımlar üzerine kuran McCartney yüksek modanın bu alanda en vizyoner isimlerinden. Farkındalık çağrısı yapmaya, sesini duyurmaya başladığı ilk zamanlar bu o kadar yeni ve alışılmadık bir gündemdi ki, inanç, sabır ve iradeye fazlasıyla ihtiyacı vardı. Moda evlerini, tasarımcıları ve tüketicileri bu fikirlere adapte etmek, bunu yaparken de lüks segmentinde kalabilmek gerçekten çok zorlayıcı bir süreç olmuş olsa gerek. Şimdi, farkındalığın giderek arttığı sezonların ardından her birimiz bu konuyu konuşmaya ve üzerimize düşeni yapmaya fazlasıyla hazırız. McCartney’nin dediği gibi; hem başka şansımız yok, hem de eğer o bunu yapabilmenin bir yolunu bulduysa herkes bulabilir.
 

  • Endüstri doğaya verdiği zarar konusunda yeni farkındalık kazanmaya başlarken siz ilk günden beri bunun bilincindeydiniz. Markanızı kurduğunuz günden bu yana moda endüstrisinde sürdürülebilirlik adına neler değişti?

Neredeyse 20 yıl önce bu maceraya başladığımda yaklaşımım, çevreyle ilgili düşüncelerim insanlara çok tuhaf geldi. Herkes bana o dönem eğer deri ya da kürk kullanmazsam başarılı bir lüks markaya sahip olamayacağımı söyledi. Şimdi etrafıma bakıyorum ve konuşulması gereken meselelerin artık masaya yatırılmaya başlandığını görüyorum. Dünya değişmemiz için bize yalvarıyor. Daha genç nesiller ayağa kalkıyor, sorumluluk alıyor ve yaşadığımız evin kaynaklarının tükenmekte olduğunu vurgulayarak bu olaya bir kriz meselesi olarak yaklaşmamız gerektiğini söylüyorlar. Doğru, gerçekten de bir krizdeyiz, kaçınılmaz bir noktadayız. Dünyayı en çok kirleten endüstrilerden biri olan moda endüstrisi artık bir yol ayrımında; birlikte hareket etmemiz, daha iyi bir gelecek inşa edebilmek adına sürdürülebilir değişimler kazanmamız gereken yere geldik.
 

  • Sonbahar-Kış 2019 koleksiyonunuzdaki favori parçalarınız hangileri?

Bu yıl ana gündemim döngüsellik, koleksiyonu hazırlarken de bunu vurgulamak istedim. Depolarımızda duran eski koleksiyonlarımızdan desen ve materyalleri geri dönüştürdük, aplike ve işlemelerimizde onlara yer verdik. Aynı şekilde suni deri ve suni süetleri de kullandık. Bir de ileri dönüşüm hikayemiz var; bunun için tamamen sürdürülebilir işlemeler kullandık ki bu bizim için çok heyecan vericiydi. Koleksiyonda yer alan iki görünüm, yakılması planlanan ya da bizim bulduğumuz ikinci el tişörtlerden üretildi. İkisi de tamamen ileri dönüşüm ve döngüsellik felsefesine sahip. Bu tişörtleri şeritlere kestik ve onlardan trikolar meydana getirdik. Buna bilinçli bir couture konsepti de diyebiliriz.
 

  • Felsefenize uyan materyalleri seçme ve kullanma süreciniz nasıl ilerliyor?

Sahada olan sürdürülebilirlik ekibimle çok yakın çalışıyorum. Tedarikçilerimizle konuşuyor, birlikte
çalıştığımız çiftlikleri ve zincirleri ziyaret ediyor, insan hakları ve sosyal sürdürülebilirlik üzerine her detayı kontrol ediyor ve yeni kurulan ilgi çekici şirketlerle tanışıyorum. Bu şirketler gözümüz ve kulağımız, keşfettiklerimizi konuşmak için düzenli olarak toplantı yapıyoruz. Bu konu üzerine saatlerce konuşabiliriz! Her zaman bir adım önde olmamız çok önemli, bizimle aynı vizyon ve inancı taşıyan insanlarla müttefik oluyoruz.
 

  • Teknoloji ve yeni gelişmeler sürdürülebilirlik alanında nasıl bir rol oynuyor?

Çok önemli bir rol oynuyor, yıllar içinde teknolojinin bu kadar gelişmesi bizim için kesinlikle birçok fırsatın kapısını açtı. Sürdürülebilirlik dünyasında teknoloji sayesinde özellikle geri dönüştürülebilir ya da biyolojik temelli alternatifler gibi heyecan verici yeniliklere tanık oluyoruz. Bunların birçoğu hala deneme aşamasında. Bir süredir Bolt Threads şirketinin harika ekibiyle çalışıyoruz, onları bulmak hayatımı ve kariyerimi değiştirdi. Mayadan vegan ipek ürettiler, uzun zamandır ipek kullanma konusunda sıkıntı yaşıyordum ve bu benim için harika oldu! Bolt Threads aynı zamanda yer altında bulunan mantarların köklerinde olan miselyumdan yaratılan ve tamamen yeni, deriye benzeyen bir materyal üretmek için kullanılan Mylo’yu da geliştirdi. Onlar gibi başka girişimcilerle de çalışıyoruz, bunu bazen direkt olarak bazen de Fashion For Good ve Fashion Positive gibi geliştirme ortaklarımız aracılığıyla yapıyoruz. Onları daha bilinir hale getirmek istiyoruz. Ticari bir noktaya geldikleri anda bu tarz yeniliklere koleksiyonlarımızda yer vermeyi umuyoruz.
 

  • Moda ve tasarım dünyasının daha sürdürülebilir hale gelebilmesi için neler yapılmalı?

Genel olarak hükümetlerin çevreyi korumak için gereken, büyük öneme sahip yasaları yürürlükten
geçirmediklerini hissediyorum. Bu ilkeleri değiştirmek için hep birlikte çalışmamız gerekiyor, geçen yıl kurduğumuz Stella McCartney Cares Vakfı’nın hedeflerinden biri de bu. Organik koton, geri dönüştürülmüş polyester ya da sertifikalı benzer materyalleri kullanmayı seçen şirketler kanunlarla teşvik edilmeli. Mesela daha düşük ithalat vergileri konması bu materyallerin kullanımını artırabilir çünkü bu masraflı bir iş, masraflı olması da doğal olarak markaların daha sürdürülebilir seçenekleri değerlendirmelerini ve benimsemelerini önlüyor. Sürdürülebilirlik adına stilden ödün vermek zorunda olmamız gerekmiyor ve bence Stella McCartney sağlıklı gelir elde eden, kalbine farkındalığı ve duyarlılığı koyan bir marka inşa etmenin mümkün olduğunu gösteriyor.
 

  • İlkbahar-Yaz 2020 koleksiyonunuz bugüne kadarki en sürdürülebilir koleksiyonunuzdu. Tasarım evresi nasıldı, en çok hangi materyalleri kullandınız?

Her yeni sezon daha da iyi olmaya çalışıyoruz. Bu koleksiyon da bizim için büyük bir kazanımdı. Gerçekten güzel, geri dönüştürülebilir polyesterden tasarlanan takımlarımız, tonlarca organik koton malzememiz var. Yağmur ormanlarını yok etmeyen viskonumuz da var. Tipik bir viskon yılda yaklaşık 150 milyon ağacın kesilmesine neden oluyor, bu delilik! Bizim viskonlarımız ise sürdürülebilir ahşap kaynaklardan geliyor. Yine bu sezon geri dönüştürülebilir naylon ve polyester kullanıldı. Çevreye, hayvansal tarıma, yağmur ormanlarının kesilmesine ve su kullanımına negatif etkisi olan deri ve hayvansal yapıştırıcılar her sezon olduğu gibi yine yok. Bunlar çok önemli gelişmeler, Stella McCartney markası için çok şey ifade ediyor ve sıcak konular. Hızı yakalamaya, insanlara hepimizin bu şekilde ilerleyebileceğini göstermeye çalışıyorum. Herkes bu şekilde çalışabilir. Ben yapabiliyorsam, herkes yapabilir.
 

  • LVMH şirketiyle ortaklığınızı duyurdunuz ve aynı zamanda Bernard Arnault’nun özel sürdürülebilirlik danışmanı pozisyonunu da üstlendiniz. Sizi bu birlikteliğe çeken ne oldu?

Bernard Arnault’nun kişisel danışmanı olma fikri çok hoşuma gitti. Biliyorsunuz, zamanlama her şeydir, ben de onun bu konuları konuşmaya tamamıyla hazır olduğunu hissettim. Birlikte yapabileceklerimizin büyük değişimler yaratabileceğini düşündüm. Bu değişimler bir gecede olmuyor ve ne yazık ki çocuklarımıza daha iyi bir dünya bırakacak zamanımız olup olmadığını bilmiyoruz. Tek bildiğim bir fırsatımız olduğu. Bundan daha heyecanlı, daha hazır ve önümüzdeki nesillere bunu aktarma konusunda daha donanımlı olamazdım.
 

  • Anneniz Linda McCartney sizin için önemli bir rol modeldi. Sizi bugün olduğunuz kadın haline getirmeye hangi yönlerden yardım etti?

Annem çok kendine güvenli ve çok özgür ruhlu bir kadındı, bu da beni her zaman etkiledi.
Çok güçlü değerlere sahip olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda korkusuz ve çabasız stil anlayışı da bana çok şey kattı.
 

  • Bir kadın tasarımcı ve aktivist olarak kadınların günümüzdeki rolü üzerine neler düşünüyorsunuz?

Harika işler yapan çok fazla güçlü, korkusuz kadın var. İnandıkları için mücadele ediyorlar, bu kadınların gerçek bir sesi, insanların hayatlarında önemli bir etkileri var. Kadınlar çok yönlüler ve problem çözücüler, bu şekilde her şeyi hallediyoruz. Mesela Stella McCartney’de çalışan kadınların çoğu çalışan anneler ya da eşler, birçok işi aynı anda halletmeleri gerekiyor. Çok güçlüler ve bu bana her daim ilham veriyor, etkiliyor.
 

  • Birçok kadına, insana ilham veriyorsunuz. Peki ya sizin ilhamlarınız neler?

Annem ve babam! Onlar haklar konusunda aktivist, vejetaryen ve çevreci insanlar oldukları için bunlar adeta benim içime işlenmişti ve bunu işim aracılığıyla da yansıtacağımı biliyordum. Bir de babamın takımları ve sahne kostümlerine her zaman takıntılı olmuşumdur.
 

Stella McCartney’nin Sonbahar- Kış 2019/20 koleksiyonundaki tasarımlar hikayeleriyle sadece şık takımlar, uçuş uçuş elbiseler ve lüks dış giyim parçaları olmanın ötesine geçiyor. Endüstriyel ormanlardan üretilen viskon, raptiyelerden yapılan uzun küpeler, paket lastiğiyle bezeli uzun kolyenin yanı sıra eski sezonlardan kalan materyallerden bir araya getirilen palto da yıldız parçalar arasında yer alıyor.

Tasarımcı, bitkisel kaynaklı malzemelerle geliştirilen ilk yapay kürk ile yine bir ilke imza attı. Geri dönüştürülmüş polyester ve DuPont tarafından üretilen Sorona bitki bazlı elyaftan oluşan Koba Fur-Free Fur, geleneksel sentetiklere göre daha az sera gazı üretiyor ve uzun ömrünün ardından geri dönüştürülüp yeniden kullanılabiliyor.

2005’ten beri düzenli olarak adidas’la iş birliği yaparak ayakkabı ve activewear tasarımlarına hayat veren tasarımcı, şimdi de 2 Aralık’tan itibaren satışta olacak renkli ve yüzde yüz vegan Stan Smith yorumuyla karşımıza çıkıyor.

Hazırlayan EYLÜL SOLAKOĞLU

 
 

İlgili Makaleler