Fotoğraf: @instyle.tr
Yeni bir yıl, yeni umutlar ve başlangıçlar. Ocak 2024 sayısının başrolünde ise enerjisiyle, hoş sohbetiyle her çekimde kalbimizi bir kez daha çalan Ahsen Eroğlu var.
Röportaj EYLÜL SOLAKOĞLU
Fotoğraflar EMREY ÖZCAN
Styling NAZLI KAYRAN
Kendini sürekli olarak geliştiren, hedefleri konusunda sağlam adımlar atan, çalışmayı çok seven ve oyunculuğun yanında diğer tutkularına da zaman ayırabilen Ahsen için 2023, mesleği adına çok verimli bir yıl oldu. Ceylan Naz Baycan’ın aynı adlı romanından uyarlanan Merve Kült ve Cem Yılmaz imzalı Do Not Disturb filmleri, dünya prömiyerini Tallinn Black Nights Film Festivali’nde yapan bağımsız film Başlangıçlar, bu ay izleyiciyle buluşacak Kübra dizisi ve tarihi henüz açıklanmayan Erşan Kuneri’nin ikinci sezonu, bahsedebildiğimiz projelerinden bazıları.
“Yoğun bir seneydi”

2023’e geri dönüp baktığında hem güzellik hem de zorluklarla dolu olduğu gözlemlediğini söylüyor Ahsen. “Yer aldığım projeler arka arkaya denk geldi ve hepsinin bana getirisinin çok fazla olduğunu düşünüyorum. Aksilikler de yaşadım tabii. Bağımsız filmimizin prömiyerini gerçekleştireceği Antalya Altın Portakal Film Festivali iptal oldu örneğin. Yoğun bir seneydi. Yeni yıl için planlar yapılır, kararlar listesi hazırlanır ya, bunu yapma imkanım bile olmadı. Kafamda bir şeyler var ama kağıda dökemedim henüz.”
Özellikle yeni projeleriyle birlikte oyun alanının genişlediğini, daha farklı bir Ahsen ile tanışacağımızı düşündüğümü söylüyorum. Onaylıyor. “Merve Kült ve Menajerimi Ara dizisinde canlandırdığım Dicle, çok enerjik, pozitif, meslek sahibi olmaya çalışan, hedefleri olan ama bunlara henüz varamamış karakterlerdi. Birbirine benziyorlardı. Kübra’da canlandırdığım karakter ise çok daha farklı. Projeyi kabul etme sebeplerimden biri de buydu.”
“Metot oyunculuğu yapmıyorum”

Kübra, 18 Ocak’ta Netflix’te olacak. Afşin Kum’un aynı isimli romanından uyarlanan dizinin yapay zeka, inanç ve körü körüne bağlılık üzerine etkileyici bir konusu var. Ahsen’i, Çağatay Ulusoy’un canlandırdığı Gökhan karakterinin kardeşi Gülcan rolünde izleyeceğiz. “Bugüne kadar daha naif, seyircinin sevebileceği taraflara oynayan karakterleri canlandırdım. Bu sefer öyle değil.” İlginç bir tesadüf, ikinci sezonda kadrosuna dahil olduğu Erşan Kuneri’de de Gülcan isimli bir karakteri canlandırıyor Ahsen. Kariyeri boyunca birçok kez kitaptan uyarlanmış projelerde yer aldı. Halihazırda var olan, okuyucunun hayal gücünde kendine yer edinen bir kitap karakterini ete kemiğe büründürürken hangi özelliklerine odaklanıyor? “Kitapta anlatılanlar tam olarak uyarlandığında keyifli olmayabiliyor. Kimi zaman karakterlerin sadece temel kodlarını alıp geri kalanını uyarlıyoruz. Kimi zaman da birebir yansıtmayı tercih ediyorum.
Örneğin İstanbullu Gelin’de canlandırdığım Yaz, birebir yansıtmak istediğim bir karakterdi. Kitabı okuduğum anda onu bulmak, kendisini dinlemek istedim. Kimliğini gizliyordu ve bu mümkün olmadı. Yaz’ın parmağına bir ip sarma ve kopartacak kadar sıkma huyu vardı. Bunu çok işlevsel buldum, kolayca izleyiciye aktarabileceğimiz, somut bir özellikti. Karakterin iç dünyasındaki duyguları anlamak ve yansıtmak ise daha büyük emek gerektiriyor.” Yaz’a çalışırken onun için şarkı listeleri yapmış, şimdi aynısını Gülcan için de yaptığını söylüyor. Karakterleri ne kadar içselleştiriyor peki? “Hiçbir zaman Ahsen kişisinden çok uzağa gitmiyorum, metot oyunculuğu yapmıyorum. ‘Ahsen’in üzerine neler koyabilirim, ondan neler çıkarabilirim ve nasıl dönüşebilirim’e odaklanıyor, bunun üzerinde çalışıyorum.”
Hobilerine ve yapmak istediklerine dair

Farklı disiplinlerde oyunculuğu tadan Ahsen için tiyatronun özel bir yeri olmuş. DasDas oyunu Ağaçtaki Kız ile sahneye giriş yapmış ve tiyatronun büyüsünü bizzat anlamış. “Sektöre girdiğimden beri tiyatro yapmak istiyordum, sürekli bunu dillendiriyordum ama bir türlü fırsat olmamıştı. Anlaştık ama araya pandemi girdi, hayata geçiremedik. Sonrasında başka bir projeyi kabul etmiştim, bu defa da onunla çakıştı. Çok üzülmüştüm ama o proje ertelenince hemen yapımcıyı aradım ve, ‘Rol benim’ dedim.”
Konu Ahsen olduğunda, resim tutkusundan bahsetmemek olmaz. Uzun senelerdir çizim yapıyor, Instagram’da işlerini paylaştığı iki hesabı da var. En çok kimlerden etkilendiğini soruyorum. “Tek bir sanatçıyı söyleyemem, aklıma o kadar çok isim geliyor ki. Rönesans ve Rönesans sonrası ressamlarını çok beğeniyorum. 1950’li ve 60’lı yıllarda yaşayanları, soyut ya da postmodern çalışanları… İlk aklıma gelenlerden biri Mark Roscoe. Marcel Duchamp, Paul Gauguin, Paul Lee…” Son dönemde daha çok yağlıboya çalıştığını söylüyor. “Önceden çok zor gelirdi bana, hala zor ama yağlıboya çalıştığında her gün yeni bir şey öğrenebiliyor insan. En çok bu alanda kendimi geliştirmeyi sevdim. Bir de heykel. Bir atölye açmak istiyorum ve şu an bunun için ekipman topluyorum. Tabii ki kolay değil ama hayalim bu.”
Yapay zekanın her alandaki yadsınamaz etkisi, sanatın farklı disiplinlerinde de kendini gösteriyor. Resim sanatındaki gelişmeler onu korkutuyor mu yoksa heyecanlandırıyor mu? “Bence korkutucu bir durum, her şeyi o kadar iyi biliyor ki yapay zeka! İnsanlar tüm bunların henüz sadece başlangıç olduğunu, daha çok şaşıracağımızı söylüyor. Örneğin ben, bir insanın yaptığı çizimle yapay zekaya kodlar, anahtar kelimeler verilip ortaya çıkan işin arasındaki farkı anlayamıyorum. Duyguları da yansıtma işini çözerlerse bittik,” diyerek gülüyor. Her insanın özgünlüğünün devam edeceğine inandığını ama işin içine kötü niyetin girmemesini temenni ettiğini söylüyor. “Ağır basan duygum korku olsa da olumlu düşünmeye çalışıyorum. Önemli olan bu teknolojinin kimin elinde olacağı ve nasıl değerlendirileceği.”
Ahsen, modayla da çok ilgili. Genelde renkli giyinen biri olsa da, bu sene siyahı çok fazla tercih ettiğini söylüyor. Son dönemde en sık giydiği parçaları soruyorum. “Kumaş pantolonlar, kısa gabardin hırkalar aldım. Deri ceketleri çok seviyorum, mümkünse ikinci el almaya çalışıyorum. 70’li yıllara ait bir ceketim var mesela, o kadar seviyorum ki bana çok ünlü bir markanın benzer bir ceketini verseniz almak, giymek istemem. Trençkotları da çok seviyorum, yakın zamanda siyah bir trençkot aldım. Bir de sporcu biri olarak topuklu giymeye alışmaya çalışıyorum!” diyor gülerek. Küçüklüğünden beri voleybol oynayan, spor akademisi mezunu biri olarak sporun hayatında hala önemli bir yere sahip olduğunu tahmin ediyorum. “2024 için demin bahsettiğim o zihnimdeki kararların başında sporu düzenli hale getirmek var. Spora başladığımda her şeyi tam tıkır ilerletiyor olmam gerekiyor, haftanın dört-beş günü aksatmadan gitmeliyim. Bunu yapamayınca moralim bozuluyor. Maalesef bir buçuk- iki aydır antrenman yapamadım.
“Geçinmeye gönlümüz varmış bizim”

Erşan Kuneri’nin üç ay süren hızlı bir tempodaki çekimlerinden sonra ister istemez yorgunluk oldu üzerimde. Hemen akabinde de erkek arkadaşım Kemal (Ertuğ) ile seyahate çıktık. Ben en çok seyahate yatırım yapıyorum çünkü gördüğümüz şeyler unutulmuyor. Gezmeye, görmeye, öğrenmeye değer veriyorum.” Covid-19 pandemisinin en yoğun olduğu dönemde hastalığı geçirmesinin ardından tat ve koku almada kayıp yaşamış ve bu onun beslenme düzenini de kötü etkilemiş. “Beni çok sarstı. Maalesef zaten yemek ayıran bir insandım, daha zor hale geldi. Genelde sağlıklı ve organik beslenmeye çalışıyorum. Abur cubur yoktur hayatımda.”
Ressam Kemal Ertuğ ile bir seneyi aşkın süredir mutlu bir beraberliği var. İyi bir ilişkinin sırrını sorduğumda, “Bence bu bir sır bile değil,” diyor ve ekliyor, “İlişkide en önemli nokta karşılıklı saygı, sevgi ve empatiyi bir arada tutabilmek. Bu üçünün birbirine zincirle bağlı olduğunu düşünüyorum. Bir de karşılıklı konuşabilmek. Bunlara dikkat ettiğinizde her şey çok güzel ilerliyor. İlişkiye dair motivasyonum yüksek olunca, paylaşımlarımız da güzel oluyor. Birlikte kitap okuyoruz. Ya da mesela şu ara çok fazla belgesel izliyoruz. Hayvanlarla, özellikle su altı canlılarıyla ilgili belgesellere merak saldık ve muhtemelen hepsini bitireceğiz.” Ortak zevklerinin olmasını bir şans olarak görse de, aksinin de sorun yaratmayacağını düşünüyor. “İnsanlar birbirini dinlemeyi sevdiğinde, alakasız konular bile olsa konuşulabiliyor. Sevgi, saygı ve iletişim olsun yeter ki.” Eskilerin, “Geçinmeye gönlün olsun,” sözünü hatırlatıyorum, gülüyor. “Tam da öyle! Geçinmeye gönlümüz varmış bizim.”
“Bir yere bağlı kalabilen bir insan değilim”

Ahsen’i hep yüksek enerjisiyle biliyoruz. Her insan gibi düştüğü dönemleri de oluyordur. Böyle zamanlarda iyi hissetmek için neler yaptığını soruyorum. “Evden çıkmadığım, keyifli hissetmediğim zamanlar oluyor tabii ki. Genelde bir şeyler izliyorum ya da resim yapıyorum. Yere tezgah kuruyorum, boyaları tek tek diziyorum, güzel bir palet oluşturuyorum ve çoğunlukla resimle toparlıyorum kendimi. Eğer belli bir alanda motivasyon kaybı yaşıyorsam, konuyla ilgili çok fazla video izliyor, motivasyonumu geri kazandıracak birilerini dinliyorum.”
Sohbetimizi sonlandırırken, yılın ilk sayısının kapak kızı olarak 2024’ten beklentilerini soruyorum. Gelecek konusunda optimist mi? “Her zaman, her alanda umudum var benim. Bu sene yine çalışacağım. Televizyonda yayınlanacak bir işimiz var. Sonrasında bir boşluğum olacak, o esnada yurt dışına eğitime gitmeyi düşünüyorum, okul ayarladım. Eğitimimi alıp geri döneceğim. Fırsat bulabilirsem Afrika’ya seyahat etmek istiyorum. Olmazsa da önemli değil, sonraki yıllarda da olabilir. Hedeflerim bunlar. Bir yere bağlı kalabilen bir insan değilim, çok seyahat ediyorum. Daha çok şey öğrenmeyi diliyorum yeni yılda. Bir de, oyun takip etmek istiyorum düzenli olarak. İnsanların neler yaptığını görmek ve beslenmek istiyorum.”