Fotoğraf: @instyle.tr
Çok yönlü yeteneğiyle star kavramını baştan yazacağına inandığımız oyuncu, müzisyen ve dansçı Serra Arıtürk ile geleceği konuştuk.
Röportaj EYLÜL SOLAKOĞLU
Fotoğraflar KORAY PARLAK
Styling NAZLI KAYRAN
Hayat, son dönemde Serra Arıtürk için hem yoğun hem de heyecanlı. Kulüp’ün ikinci sezonunda canlandırdığı Keriman karakteriyle hafızalardan uzun süre silinmeyecek bir performansa imza atan, bu ay izleyiciyle buluşacak Taş, Kağıt, Makas dizisiyle televizyon ekranına dönmeye hazırlanan ve geçtiğimiz günlerde albümünün ilk single’ını yayımlayan Serra, aşkı ele alış biçimi, tutkularının peşinden gitmesi ve kendi sınırlarını aşabilme cesaretiyle hayranlık uyandırıyor. Dişil enerjisini daha da yükselten parçalar eşliğinde, müzik ve dansla geçen çekimin ardından, kendisiyle Zoom’da buluşuyoruz.
Yeni projesi hakkında
Konuşacak çok şey var, çekimleri başlayan ve Kanal D’de yayınlanacak Taş, Kağıt, Makas’ı sorarak başlıyorum. Kore yapımı Remember: War Of The Son’dan uyarlanan dizinin senaryosunda onu çeken ne oldu? “Konusu bana enteresan geldi. Hipertimezi sendromuna, yani unutmama hastalığına sahip bir adamın hikayesini anlatıyor. Hiçbir şeyi unutmamak, hem lütuf hem de lanet gibi. Babasının haksız yere hüküm giymesini, benim canlandırdığım karakterin de yardımlarıyla onu kurtarma çabasını ve sonrasında başımıza gelenleri konu ediniyor dizi. Yıl içinde birçok senaryo okuyoruz, çok iyiler de, hoşumuza gitmeyenler de oluyor ama benim için en belirleyici unsurlardan biri, senaryonun yazım dili oluyor. Hikayeden bağımsız olarak, eğer senaryonun dili beni çekiyorsa, ben orada bir şeyler aramaya başlıyorum.

Bu dizinin senaryosunda ilk birkaç sayfadan itibaren öyle oldu ve bu benim için olumlu bir işaretti.” Canlandırdığı Alev karakteri Serra’ya yakın olmasa da, ona çok yakın Alev’ler varmış. “Alev, 19 yaşında bir hukuk öğrencisi. Genç bir avukat adayı. En yakın arkadaşlarımdan ikisi hukuk öğrencisiydi, çok idealist ve heyecanlıydılar. Adaleti sağlamakla ilgili müthiş bir şevkleri vardı ve bunun şu anki işlerine nasıl yansıdığını görüyorum. Onların tüm süreçlerine şahitlik etme fırsatı bulmuştum, bu nedenle aslında bildiğim yerden geldiğini söyleyebilirim. Sık sık konuştuk, sorular sordum, araştırırken eski günleri yad ettik beraber. Alev kımıl kımıl, ateşi yüksek, bazen yaşından ve tecrübe eksikliğinden dolayı fevri davranabilen ama zamanla soğukkanlı olmayı öğrenecek, yolu heyecanlı bir karakter.”
“Eskiden kalbimle hareket ederdim”
Çocukluğundan beri hayatına müzik ve dans tutkusu hakim olsa da, üniversitede tıp mühendisliği okumuş. Analitik düşünme becerisi gerektiren bu alanda aldığı eğitim, bana Serra’nın düşünce sistemini merak ettirdi. Mantığıyla mı hareket eder hayatta, yoksa kalbiyle mi? “Eskiden kalbimle hareket ederdim fakat yaş aldıkça, iş hayatına girdikçe, daha fazla arkadaşlık ve ikili ilişki yaşadıkça hayatın beni daha analitik düşünmeye ittiğini gördüm. Sadece kalbini dinleyen insanlara da empati duyuyorum ama ben mantığımla hareket etmenin çok faydasını gördüm. Birçok yerde insanı duygularının incinmesinden, zarar görmekten koruyan bir savunma kalkanı olduğuna inanıyorum. O yüzden memnunum ve şu anda, 25 yaşındaki halimle analitik kararlar almaya çalışıyorum. Tabii bu sonradan kazanılabilen bir özellik değil bence, insanın yaradılışıyla alakalı. Annem çoğunlukla kalbiyle, duygularıyla, kimi zaman fevri hareket edebilen biriyken babam ise daha akılcıdır. İkisinin bir karması olduğumu düşünürsek, ben daha çok babama çekmişim.”
İlk albüm çalışmalarına dair

Bu röportaj yayınlandığında yeni albümünün ilk single’ı Yalnızlık Hikayesi yayınlanmış olacak. Albümü ve hazırlık sürecini soruyorum. “Çok heyecanlıyım! Müzik kariyerime profesyonel olarak 2019’da, kendi bestelediğim bir şarkıyla başladım. Dört yılın sonunda hayatımda ilk defa sözünden müziğine ve prodüksiyonuna, her şeyi bizzat kendime ait olan bir iş ortaya koyuyorum. Albüm sekiz şarkıdan oluşuyor, son yıllarımın bir günlüğü, özeti gibi. Hepsinin ayrı bir hikayesi var, bir konseptin altında toplamış olsak da farklı sound’lara sahip şarkılar. Bir Serra değil bir sürü Serra görüyor ve duyuyor olacağız. Albümü yaparken Armageddon Türk ikilisinden Orkun Tunç’la ve Süheyl Atay’la çalıştım. Üçümüz bir araya geldik ve bir yılda bitirdik. Yalnızlık Hikayesi ilk single, sonrasında birer ay arayla yaklaşık sekiz ay boyunca hepsini yayınlayacağım ve finalinde de albüm olarak servis edeceğim. İnsanların ne düşüneceğini çok merak ediyorum.” Serra, bu albümde dans etmediğini itiraf ediyor.
“Bugüne kadarki şarkılarım ritmik olarak dans etmeye daha uygun, ağırlıklı olarak pop türünde şarkılardı. Fakat bu albümde daha alternatif bir dünya kurduk. Belli bir türün içine sokmak istemediğim şarkılar yaptık. Gerçi henüz tüm şarkılarıma klip çekmedim, Rosalia esintili, biraz Latin havasında bir şarkımız var, belki onun klibinde dans ederim.”
“Hiç toksik değilim”
Konu dans, müzik ve oyunculuk üçlüsü olduğunda, her fırsatta içinde olmaktan dolayı ne kadar mutlu olduğunu söylediği Kulüp dizisinden bahsetmezsek olmaz. Netflix yapımı diziye ikinci sezonunda Keriman rolüyle dahil olan Serra, antikahraman olarak görülse de derinliklerinde onu bu noktaya getiren yaşanmışlıkları olan, dişiliğini hem bir silah hem de mağduriyet olarak kullanmayı öğrenmiş bu karakterin hakkını fazlasıyla verdi. “Böyle bir karakteri canlandırmak çok büyük bir şanstı. İzledikten sonra beni tebrik etmek için arayan, tanıdığım tanımadığım bir sürü iyi oyuncu oldu. Hepsinin bana söylediği şey şuydu: Keriman gibi bir karakter çok sık yazılmaz ya da insanın başına gelmez. Müzik ve dansın birleşmesi ise zaten işin kaymağı oldu. Sevdiğim her şey bir araya geldi.” Keriman’ın, Halil Babür’ün canlandırdığı Fikret karakteriyle yaşadığı aşk ise, şimdinin popüler deyimiyle tam bir toksik ilişki. Ortalığı yakıp yıkan bu dizi aşkı gerçeğe dönüştü ve ikili bir süredir beraber.
Peki Serra ilişkilerinde toksik midir? Gülerek cevaplıyor. “İnan, hiç toksik değilim. Bence bu, kendi ritmindeki insanı bulmakla ilgili bir şey. Şu an kendi ritmimde bir insanla beraberim ve bu nedenle çok şanslıyım. Durum böyle olunca, toksik durumları ortaya çıkaran nedenler de kendiliğinden yok oluyor. Karşılıklı alıp veremediğiniz bir şey olmuyor ya da kıskançlık yaratabilecek bir sürü sebep ortadan kalkıyor çünkü bir güven ilişkisi kuruluyor. Bu sadece benim için geçerli değil, genel bir durum. Kafaların uyması önemli. Benzemekten bahsetmiyorum, saygı ve sevginin baki olduğu bir ilişkiden bahsediyorum. Tüm farklılıklarınıza rağmen sevdiğin, beraber olduğun kişiyi gördükten, onu tanıdıktan ve sınırlarına saygı duyduktan sonra toksiklik de uzak olur.”
Aşka ve oyunculuğa dair yolculuğu

Serra, çekimde Cartier’nin ikonikleşen Love koleksiyonundan mücevherlerle poz verdi. Özgür ruhlu bir aşkı simgeleyen bu zarif koleksiyonun sloganı, “Aşk için neleri göze alırsın?” Sözü ona bırakıyorum. “Aşk, beni mutlu ettiği, doyurduğu ve bana kendimi iyi hissettirdiği sürece onun için fedakarlık yaparım. Ama aşk tabii ki bir manada da delilik ve insana zarar verdiği zamanlar olabiliyor. İşte o noktaya gelirse, ben yokum. Bir de aşk diyince, sadece bir insana duyulan aşk değil fazlası da geliyor aklıma. Mesela müzik de benim için çok büyük bir aşk. Onun için birçok şeyden vazgeçerim.”
Şubat diyince akla ilk gelen Sevgililer Günü olsa gerek. Cevabı tahmin etsem de, Sevgililer Günü’nü kutlayıp kutlamadığını soruyorum. “Hayır, kutlamam ama bugüne özel değil, doğum günümü de kutlamam ben. Tabii ki kendimizi, hayatı kutlamalıyız ama bunu tek günle sınırlamak bana uymuyor.”
Günlük hayatında utangaç bir mizaca sahip olduğunu gözlemlediğim Serra, sahneye çıktığında ya da objektif karşısına geçtiğinde bambaşka, çok dişi bir kimliğe bürünüyor. “Kediden kaplana dönüşüyorsun adeta, nasıl oluyor bu?” diyerek gülüyorum. “Kedi ve kaplan örneğini verdiğin çok iyi oldu,” diyerek devam ediyor. “Bence bu oyunculukla ilgili.
Ben, oyunculuğun ne olduğunu kavramaya başladığım andan itibaren şunu keşfettim: Pervasızlık ve utanmazlık bir oyuncunun en güçlü silahı. Yargılanmaktan korkmamak o kadar büyük bir silah ki… Pervasızlığın güç olduğunu anladığımdan beri bahsettiğin bu geçiş benim için çok zor olmuyor. Keriman karakteri işte bu yüzden benim için çok özel. Bana pervasız olabileceğimi, sınırlarımın neresi olduğunu ve onları aşabilmeyi öğreten süreç, onu yaratma ve oynama süreciydi. Bir de, kediden kaplana geçmek çok zor değil çünkü aslında kaplan da bir kedi değil midir? Keriman insana çok hırçın gelebilir ya da Alev benden çok daha utangaç biri olabilir ama yaşımız ne olursa olsun, nereden geliyor olursak olalım okuduğumuz, izlediğimiz tüm karakterlerden hepimizin içinde zaten var. Aslında hepimiz aynıyız, aynı duyguları hissediyor, aynı şeyleri düşünüyoruz, sadece sebepler ve hikayeler farklılaşıyor bence.”
“Ben aslında pek şehir insanı değilim”

Sohbetimizin sonuna gelirken, doğma büyüme İstanbullu olan Serra’ya şehirde nasıl zaman geçirdiğini, boş vakitlerinde neler yapmaktan hoşlandığını soruyorum. “Ben aslında pek şehir insanı değilim. Bunu da babam vesilesiyle keşfettim. Babam Urla’da yaşıyor ve tarımla ilgileniyor, zeytin ticareti yapıyor. Şehir insanının hayali olabilecek bir hayatı var. Ben de o sayede bu hayata dahil oluyor, oraya gidince yeşillikler içinde, kedilerin ve köpeklerin yanında kalmak istiyorum. Gerçi bir hafta sonra da oradan sıkılıp buraya dönmek istiyorum.
Yemek yemeyi çok seviyorum, şehirdeyken değişik tatlar keşfetmeyi, yeni yerler bulup gitmeyi seviyorum. Bu aralar iştahım çok açık ama çok da hareket ediyorum, sıkıntı olmuyor. Oyun izlemeyi, konsere gitmeyi de seviyorum. Spor yapıyorum, sadece formumu korumak için değil, akıl sağlığımı korumak için de yapıyorum bunu. Bir de son zamanlarda yüzüyorum. Suyla aram hep çok iyi oldu ama kapalı havuzda yüzme alışkanlığım yoktu. Evime çok yakın bir yer var, denedim ve hayatımda ilk defa havuzda düzenli olarak yüzmeye başladım. Bana çok iyi hissettirdi.”