İstanbul’un köklü ve seçkin semtlerinden Cihangir’deki eski, yüksek tavanlı apartmanlardan birinde ziyaret ettiğimiz eve Ayşe Pirinççioğlu, Ekim 2017’de taşınmış. O burayı kendi keyfine ve ruhuna göre dekore etmiş.

“Bu semti tercih etme sebeplerim, şehrin dokusu ve burada kendimi şehrin her türlü kaosuna rağmen tarihle bütünleşmiş hissediyor olmam. İşim ve evimin arası yürüyerek 20 dakika. Evden çıkınca Fındıklı’dan Mimar Sinan’a yürümek, oradan Tophane’ye geçmek, Bankalar Caddesi’ni görmek ve Tünel’deki markam Clothed Cream’in yeni yerine ulaşmak, şehrin tüm karmaşasına rağmen bana iyi geliyor. Şu an bulunduğum konumdan çok memnunum. İşimle ilgili tüm operasyonları buradan rahatça gerçekleştirebiliyorum,” diye anlatmaya başlıyor Pirinççioğlu.




“Klasik bir Cihangir apartmanındaki evim 165 metrekare ve salon, mutfak, kiler, üç oda ve iki banyodan oluşuyor. Ben Avusturya’da moda tasarımı okudum. Dekorasyona hep merakım oldu. Tasarım, moda veya sanat okumuş herkesin belli bir rafine zevkle kendi evini dekore edeceğine inanıyorum. Dolayısıyla evimi kendim dekore ettim. Burayı hazırlarken beyaz, neşeli ve mutlu hissettirmesine öncelik verdim. Hedefim tam olarak böyle bir mekan yaratmaktı ve ben de öyle yaptım. Kapımı kapatıp içeri girdiğimde kendimi iyi ve güvende hissettiğim, nerede olursam olayım, eve geri dönmeyi arzuladığım bir mekan yaratmak istedim. Tüm sevdiğim eski ve yeni objeleri bir araya topladığım, beni mutlu eden bir yaşam alanı dekore ettim. Evim bitmiş gibi görünse de sıklıkla değişime uğruyor. Geçen yılki evle bu yılki aynı değil. Hatta odaların yeri bile değişiyor. Bugüne kadar yaşadığım evlerimin hepsi çok renkli olmasına rağmen, bana göre hepsinin ayrı bir tarzı vardı. Burayı tamamen beyaz zemin üzerine kurguladım. Evde bir Karabağ kilimim ve bir de Hereke Yedi Dağ Çiçeği halım var. Evin sofalı bir planı olduğu için tüm odaların kapılarının salona açılması ve perspektifi geniş bir ev olmasından kaynaklı her bölümün birbirini görmesi, her noktasında göze hoş görünen bir detay içermesi benim için çok önemli. Evin genelindeki tüm stor perdelerde beyaz keten tercih ettim,” diye bahsediyor.



Ayşe Pirinççioğlu ile evinde sohbet ederken, moda anlayışı ve markası Clothed Cream hakkında da bilgi alıyoruz. “Moda bence bir dinamiktir. Devamlı evrim geçirir ve şekillenir. Herkes bundan farklı şekilde etkilenir ve bu da kişisel tarzların ortaya çıkmasına sebep olur. Böylece insanın kendine ait bir stili olmasını da sağlar. Benim için moda budur. Kendi giyim tarzımda içimden geleni yapıyorum. Trendlerle işim hiç olmadı. Zevkim içgüdüsel ve tanımlaması güç. Kişinin gerçekten kendine yakışanı giymesi gerektiğini düşünüyorum. Siz giydiklerinizle kendinizi iyi hissediyorsanız, zaten oldu demektir. Ben de böyle yapıyorum. Annem, babam ve halam, hayatta hep benim ilham kaynaklarım olmuştur.





Çocukluğumdan beri şıklık kavramı, onlar sayesinde bende anlam kazandı,” diyen Pirinççioğlu, “Clothed Cream, sadece bir giyim markası ile sınırlı değil ve ben de yalnızca bir moda tasarımcısı değilim. Markam da sadece kıyafet tasarlamak ile sınırlı değil. Eski bir çay takımının üzerine desenler çizebilir, el işi bir masa örtüsünü ya da bir yatak örtüsünü başka amaçla kullanılabilir hale getirebilirim. Clothed Cream, 2018 yılında ilk kez yaz koleksiyonuyla 212 Studio’da bir günlük pop-up ile başladı. O dönemde hali hazırda yurt dışındaki büyük mağazalara koleksiyon yapan firmaların tasarımcısı olarak çalışıyordum. O zamanlar kendime tasarımcılığımla alakalı ‘gizli kahraman’ derdim çünkü dünyanın çeşitli yerlerindeki mağazalarda tasarımlarım benim adım olmadan satışa sunuluyordu. Clothed Cream’in öne çıkan en önemli özelliği, kullandığım kumaşların kalitesi, işçiliği ve imalatındaki özendir. Modaya ve tasarıma merak sardığım günden beri çok geniş kumaş, aksesuar ve materyal arşivim oldu. El boyaması ve el işi özel kumaşlardan olan bu arşivle yeni materyalleri sentezlemem, yani upcycling benim tasarımlarımın özüdür. Geçmişten günümüze hikayesi olan parçalara dokunuşlar yaparak yeniden anlam kazandırmak ve başka hayatlarla buluşturmak beni mutlu ediyor,” diyerek sözlerini tamamlıyor.
Yapım RANA KORGÜL
Fotoğraflar MERVE AĞAZAT