Cemre Yeşil ile Sohbet

  • Lisans ve yüksek lisansını fotoğraf üzerine yapmış ve birçok solo sergiye imza atmış bir fotoğraf sanatçısı olarak kitaplarla ilişkiniz nasıl kuruldu?

İlk kitabımı lisans bitirme projemde yaptım. Aslında oldukça uzun zamandır fotoğraf pratiğim ve kitap nesnesi arasında bir ilişki var. Sanırım takip ettiğim, beğendiğim sanatçıların ürettikleri bazı kitaplar da benim için ilham kaynağı oldu. Fotoğraf kitabı üretmeye başlamadan önce de bir izleyici olarak bir sanatçının kitabını alıp, eve götürüp, kütüphaneme koymak, o içeriği canım istediği zaman, canım istediği gibi deneyimlemekten çok keyif alıyordum. Sanırım kitabın izleyiciyle daha yakın bir ilişki kurabiliyor olmasını keşfetmemle, kitaplarla olan ilişkim dallanıp budaklandı.

  • Akıllı telefonların fotoğrafçılığa olan etkisini nasıl yorumluyorsunuz?

Bunu çok kıymetli ve pozitif bir şey olarak görüyorum. Herkesin fotoğraf çekebiliyor olması kötü bir şey değil. Bu tıpkı herkesin şarkı söyleyebilmesi gibi. Ancak nasıl her şarkı söyleyen şarkıcı değilse, her fotoğraf çeken de fotoğrafçı olmuyor. Fotoğrafın bambaşka alanları, kullanımları var ve tabii ki sosyal medya ile bu alanlar oldukça arttı. Ben kendimi fotoğrafçı ve görsel sanatçı olarak tanımlıyorum ki bu benim fotoğrafı hangi bağlamda ürettiğimin de altını çiziyor.
FiLBooks fikri nasıl ortaya çıktı?
FiLBooks aslında çok uzun soluklu bir hayalin gerçeğe dönüşmesi. Kitaplarla kurduğum ilişki hayatımın çeşitli noktalarında biraz daha kuvvetlendi; Londra’da yaşadığım iki sene boyunca yeni bir pratik geliştirdiğimi farkettim. Bazen bir sanat tüketicisi olarak galeri ve müze gezmektense kitapçılara gittiğimi gördüm. Seçkilerinde fotoğraf ve sanat kitaplarına verdikleri özenle öne çıkan bazı kitapçılarda saatler geçirdikçe ve o kocaman kitapları bavullarla oradan oraya taşıdıkça ya da kargo parası ödedikçe İstanbul’da bunun eksikliğini hissettim. Fotoğraf kitaplarına yer veren kitapçı sayısı yok kadar azdı. Dolayısıyla bunu benim yapmam gerektiğini düşündüm. Biraz da cahil cesareti diyebiliriz.

  • İstanbul’da her geçen gün artan butik kitapçılar hakkında ne düşünüyorsunuz?  Siz FiLBooks’a gelen misafirlerinize neler katıyorsunuz?

İnsanların internetten kitap sipariş etmektense, yerel kitap dükkanlarını destekleyerek onlardan kitap satın alması hepimiz adına sevindirici bir gelişme. Ancak benim tanık olduğum kadarıyla aksine kitapçılar zorlanıyor. Bookstore konsepti her ne kadar havalı bir şey gibi görünse de konseptin ötesinde işleyiş olarak ayakta durabilmesi için bir kitapçı gibi görülmesi gerekiyor aslına bakarsanız. Kahve içerken dekor görevi gördüğü takdirde, kitaplar biraz küsüyor insana sanki. Kitapların satılmadığı ama konsept olarak kalıp, raflarda eskidiği düzende kitapçının kuvvetli bir seçki yapması ve bir döngü sağlaması zorlaşıyor. O yüzden tekrar hatırlatalım; yerel kitapçılarınızı destekleyin! FiL de fotoğraf kitaplarına, kahvelere ve atölyelere adanmış bir kitapçı ve kafe. Fotoğraf ve sanatçı kitaplarının yanı sıra fotoğraf tarihi ve teorisiyle ilgili kitaplar, dergiler, çocuk kitapları, bağımsız yayınlar ve aksesuarlar yer alıyor. Aynı zamanda atölyelerin, sanatçı konuşmalarının, söyleşilerin ve başka kolektif etkinliklerin düzenlendiği bir buluşma yeri. Fotoğraf odaklı bir yer olmasına rağmen kapısı her zaman farklı disiplinlerden fikirlere de açık. Aynı zamanda öğrenciye yakın durmaya çalışan bir yer; bir öğrenci istiyorsa buradaki ofis dahil her yeri kullanıma açıyoruz ya da genç bir sanatçı burada portfolyosunu paylaşabileceği bir çok kişi ve ortam ile karşılaşabiliyor.  Ziyaretçilerimize fotoğraf-sanat odaklı bir kitap seçkisi ve keyifli bir kafe ortamı sağlamaya çalışıyoruz.

  • Aynı zamanda bir yayıneviniz var. Ne tür kitaplar yayınlıyorsunuz?

Küçük bir yayıneviyiz. Şimdiye kadar dört adet kitap yayınladık. İlk kitabımız Alman fotoğrafçı Charlotte Schmitz’in benim küratörlüğümde sergisini de açtığımız Çok Güzelim, Çok Güzel isimli kitabıydı. İkinci kitabımız yine benim küratörlüğünü yaptığım bir serginin kitaba dönüşmüş hali; Daire Sanat ve FiLBooks işbirliğiyle ve benim editörlüğümde basılan Becoming: Cure as Care / Olagelen: İhtimam isimli kitap. Bu iki kitabı takiben, eylül ayında Orhan Cem Çetin’in TutKeep ve Bedava Gergedan isimli iki kitabını da aynı anda yayımladık. Bedava Gergedan’ın ilk baskısı 2004 yılında Okuyanus yayınevi tarafından yapıldı ancak tükendiği için ikinci baskısını FilBooks yayımladı. Yolu benimle bir şekilde kesişen ve benim kendimden bir şey katabileceğimi de hissettiğim kitapları yayımladık şimdiye kadar. Önümdeki ilk hedefim de kendi kitabımı FiLBook’tan yayımlamak.

  • Size ilham veren sanatçılar kimler?

Çok fazla var. Ama hızlıca aklıma gelen ilk isimler; Louise Bourgeois, Jacques Henri Lartigue, Duane Michals, Orhan Cem Çetin, Alec Soth, Maria Sturm, Rinko Kawauchi, Elliott Erwitt, Chien-Chi Chang.

  • Başucu yazarlarınız hangileri?

Oğlum doğduğundan beri bebek gelişimiyle ilgili tüm başucu kitaplarım. Ancak benim için yeri ayrı olan kitaplardan bazılarını sıralayım; Paul Kooiker- Eggs and Rarities, Carol Mavor’ın tüm kitapları, Antoine De Saint-Exupery- Küçük Prens, Alec Soth- Niagara.

  • Bir gününüz nasıl geçiyor? Ne okur, ne izler, nerelere gidersiniz?

Okul dönemlerinde, haftanın üç-dört günü İstanbul Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi’nde verdiğim fotoğraf derslerine gidiyorum. Bir senedir Falmouth University’nin fotoğraf bölümü bünyesindeki online master programında online tutor olarak görev yapıyorum. İnternet üzerinden fotoğraf dersleri veriyorum, daha çok öğrencilerin projelerine danışmanlık yapmak ve birlikte geliştirmek üzerine kurulu bir sistem bu. Bu da oldukça vaktimi alıyor.

  • Alışverişle aranız nasıl? Gardırobunuzun vazgeçilmezleri nelerdir?

Çok belirgin bir stilim yok. Rahat ve vücuduma uygun şeyler giyiyorum. Onun dışında annemden aşırdığım parçalar hep ayrı bir güzel geliyor bana. Çok sık alışveriş yapan biri değilim ama yaptığım zaman ya hakikaten tasarımını çok beğendiğim için ya da ihtiyacım olduğundan daha basic şeyler alıyorum. Birçok kadın gibi benim de ayakkabılara karşı bir sevdam var. Gardırobumda da en çok sneaker var.
 

 
Röportaj: Seray Denk

İlgili Makaleler