Nebahat Çehre’nin Evi

Beklenen gün geldi çattı. Uzun zamandır görüşme planları yaptığımız Nebahat Çehre’nin nihayet kapısının zilini çalma aşamasındayız. Seti olmadığı için onu ancak tek tatil gününde evde yakalamayı başardığımız için de kendimizi şanslı hissediyoruz.
Şu sıralar TV’de reyting rekorları kıran Muhteşem Yüzyıl dizisinde Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Valide Sultan’a hayat veriyor başarılı oyuncu. Kapı açıldığında onun sımsıcak, içten tebessümü ile karşılaşıyoruz.

Etrafa yayılan güzel kokusunu da merak etmiyor değiliz hani. “Bill Blass’ın Nude kolonyası bu. Yıllardır kullanırım,” diyor. Aşk-ı Memnu’da canlandırdığı, kızmak ve hak vermek arasında gidip geldiğimiz anne Firdevs Yöreoğlu’nun o soğuk ve mesefali duruşundan ortada eser yok. “Çocuklar sıcak ne içersiniz, size muzlu pasta aldım,” diyerek daha ilk anda bize sanki yıllardır tanıdığımız birinin evindeymişiz hissini yaratıyor. Pelit’in frambuazlı milföyü ve muzlu pastası favorisi bu arada. Üzerinde şık duran kahverengi dar deri bir pantolon ve sade beyaz bir gömlek var Çehre’nin. Giydiğini yakıştırmasını bilen nadir insanlardan kesinlikle. Kendi yaptığı saçı ve doğal makyajı ile her daim görmeye alışık olduğumuz ışıltısı çekim boyunca tüm ekipte hayranlık uyandırıyor

Setten eve yorgun argın geldiğinde kendisini dinlendirecek, tam da kendini yansıtacak bir ev tasarlamasını istemiş mimarı Sinem Dural’dan. “Buranın tamamlanması iki ay sürdü. Yemek odasının arka duvarı için hâlâ modern bir tablo arıyorum. Belki salona bir lamba gelir, o kadar,” diyor Çehre. Ferah görünümü ile öne çıkan dairede gereksiz hiçbir eşyaya yer vermemiş. “Çok eşyalı evler bana göre değil. Burası şu anda tam kararında,” diyor. Yüksek ahşap şamdanlara sehpa ve dresuar üstünde gümüş aksesuarlar eşlik ediyor. Kumaş seçimlerinde ise pastel tonlar hakim. “Burası beni dinlendirsin istemiştim. Çünkü en çok vaktim şu gördüğünüz kanepe üzerinde geçer. Dekorasyona çok meraklı olduğunu anlatan Çehre, bu konularda asla teslimiyeti başka birine bırakamayacağını açıklıyor. “Birkaç ev dekore etmişliğim de var. Çok keyif alırım bu tarz işlerle meşgul olmaktan,” diye belirtiyor. Salondaki iki uzun koton kumaşlı kanepeye önünde cam büyük bir sehpa eşlik ediyor. “Gerçi bazen bu kumaş kendini bırakıp buruşuk duruyor,” diye anlatan Çehre gözünü rahatsız eden ufak ayrıntılara pek tahammül gösteremeyeceğini söylüyor.

Her şey net, düzgün ve yerli yerinde gözüksün isterim,” diyor. Cam orta sehpasına eski bir şömineden çıkma dev taş ayaklar bulmuş rutin Çukurcuma gezmelerinde. Bazen göz zevkine güvendiği yakın arkadaşları, bazen de mimarı Sinem Dural ile yapmış evdeki çoğu mobilya seçimlerini. 165 m2’lik ev, salon, mutfak, üç oda ve iki banyodan oluşuyor. Evin projelendirme ve uygulama aşamasında mimar Dural ile çok uyumlu bir zaman geçirmiş olduğunu vurguluyor Çehre. Dural da o süreçte Çehre ile İstanbul’da birçok mağazayı beraber gezdiklerinden bahsediyor. “Yaz boyu İstanbul’da tatil için bulunan Arap turistlerin yoğun ve aşırı ilgisi bizi çok zorlamıştı. Uzaktan Nebahat Hanım’ı gören turistler  ‘Ferruzz, Ferruz’ diyerek (Arap ülkelerinde gösterilen Aşk-ı Memnu dizinde Firdevs karakterinin ismi) koşarak gelip, fotoğraf çektiriyordu onunla. O da her zamanki mütevazılığı ile kimseyi kıramadığı için, bir saatlik işimiz üç-dört saati buluyordu. Tabii hayranlarıyla fotoğrafları da çekmek hep bana düşüyordu,” diye keyifle hatırlıyor o dönemi.

 Aşk-ı Memnu ve daha birçok bilindik dizinin ünlü senaristi Ece Yörenç’in ev davetinde tanımış mimarını. “Ece’nin evini yapmıştı. Tarzını çok beğenmiştim. Kendisiyle de aynı sitede oturuyorduk zaten,” diyor Çehre. Evdeki en önemli değişikliklerden biri mimarın giriş bölümündeki ara kapıyı ve gereksiz duvarları tamamen yıkarak mutfağa giriş açısını değiştirmesi olmuş. Böylece salonda oldukça geniş bir perspektif elde edilmiş.
Peki evde bir günü nasıl geçiyor Çehre’nin dersiniz? “Sabahları erken kalkıp kahvaltımı yapar hemen gazetelerimi okurum. Teknolojiyi hayatıma mümkün mertebe sokmamaya gayret ediyorum. Internet kullanmam ve gereksiz yere telefonla konuşmak hoşuma gitmez. Benimle uzun sohbet etmek isteyen arkadaşlarımla yüz yüze görüşmeyi tercih ediyorum,” diye anlatıyor.

 “Uykum, hem sağlığım hem iş tempom açısından çok düzenli olmak durumunda hep,” diyen Çehre, dostlarıyla yemek yemeyi çok sevdiğini söylüyor. Eskiden evde misafir çok ağırlardım ama şimdi pek yapamıyorum,” diyen Çehre her işini kendi yaptığını belirtiyor. “Öyle Aşk-Memnu’daki gibi evimde yardımcılar, kapıda şoförlü bir hayatım yok benim. Evde misafir ağırlayacaksam da hazırladığım menüden sofraya kadar en ince ayrıntıya kadar kendim kafa yormak isterim. Ama şimdilerde herkes diyette. Bir makarna yanına güzel bir salata tamam diyorum ben de,” diye anlatıyor.

Bir zamanlar gençlere sık sık öğütler verdiğinden bahseden Çehre, artık bu huyundan da vazgeçmiş. “Neticede bizi biz yapan aslında hatalarımız ve onlardan çıkardığımız güzel dersler. Bunları bilen biri olarak onların vakit kaybetmemelerini istiyordum sadece. Ama baktım ki insan her şeyi kendi yaşayarak öğreniyor. Siz de verdiğiniz öğütle kalıyorsunuz,” diyen Çehre sette disiplini ve yıllardır hiç kimseyi bekletmemesi ile ünlü. Yaşadığı tecrübelerin hayatına kattığı renkli anıları ve dersleri dinlerken, insan bu bilge kadının sıcak evinden ve samimi sohbetinden ayrılmayı hiç istemiyor…

İlgili Makaleler