Aşk Hayatınızda Ufak Şeyleri Dert Etmeyin

Psikoterapist yazar Dr. Richard Carlson’ın  “Ufak Şeyleri Dert Etmeyin” kitap serisi hayatın farklı alanlarında her gün karşılaştığımız ufak sorunlara dair çözümler sunuyor. Serinin aşk yaşantısı ile ilgili olan kitabını inceledik ve öne çıkan beş maddeyi sizler için derledik. Kalanını ise okumanız için size bıraktık.

Dr. Richard Carlson, Ufak Şeyleri Dert Etmeyin ve  İş Yaşamınızda Ufak Şeyleri Dert Etmeyin adlı çok satan kitapların yazarı. Çalışmalarıyla New York Times Çok Satanlar Listesi’nde 101 haftadan fazla kalan ve 135’ten fazla dile çevrilen yazar, serinin bu kitabını eşi Kristine Carlson ile birlikte kaleme almış. Kitabın ortaya çıkmasındaki temel motivasyon romantik ilişkilerdeki çoğu problemin aslında küçük ve önemsiz sayılabilecek çatışmalardan kaynaklanması. Dağılmakta olan ilişkileri kurtarmanın ya da genel anlamda daha sağlıklı bir ilişki yaşamanın yolu, ufak şeyleri dert etmemeyi öğrenmekten geçiyor.

Ev ve iş arasında geçiş yaparken her iki ortama da uyum sağlamakta zorlanabiliyoruz. Eve bitkin gelmek, yetişmeyen işlerin akıldan çıkmaması ve gün içinde yaşanan terslikler hakkında sürekli şikâyet ediyor olmak romantik ilişkilere zarar veriyor. Yazar, bu bölümde dağılmak üzere olan bir evliliği ufak bir rutin değişikliğiyle nasıl kurtardıklarını anlatmış. Eve geldiğinde bitkin hisseden ve bunu eşine yansıtan bir adam, her gün arka kapıdan girip kimseyle konuşmadan öncelikle bir duş alıyor ve rahatlıyor. Hem o, hem de onun sürekli gergin halinden huzursuz olan eşi bu ufak değişiklik sayesinde ilişkilerinin çok daha sağlıklı bir hale geldiğini söylüyor.

Buz üstünde yürümek, sürekli olarak ilişki içerisindeki davranışlarımıza dikkat etmek ve “kayıp düşmekten” korkmak anlamına geliyor.  Yazarın gözlemine göre birçoğumuz bize rahatsızlık veren ufak şeyler için farkında olmadan partnerimizi suçluyoruz. Bu tip durumlarda karşıdaki kişi sürekli bir yanlış yapmaktan ya da bizi hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyor. Sonuçta ise ne yazık ki ilişkiden alınan keyif ve karşılıklı güven duygusu azalıyor. Çiftler birbirleriyle çok daha az şey paylaşır hale geliyor.

Değer verdiğimiz kişiye çeşitli konularda öfkeyle yaklaşarak onun davranışlarını kısıtlamak itiraf etmesi güç ama aslında düzeltmesi kolay bir alışkanlık. Öncelikle partnerinize onu kendini buz üstünde hissettirdiğiniz durumlar olup olmadığını sorun. Eğer varsa, bunu bilmek ufak sorunlar karşısında davranışlarınıza daha fazla dikkat etmenizi sağlayacaktır. Bu sayede yaşadığınız bir anlık öfke ve hayal kırıklığını büyütmeden, ilişkideki genel mutluluğunuzu ön planda tutan adımlar atacaksınız. 

Kendimizi savunmaya yönelik bir içgüdü hepimizde vardır. Çevremizdekilerin bize karşı tutumunu değerlendirmek ve onlarla birlikteyken ne ölçüde güvende olduğumuzu anlamak için yaptıkları davranışları zihnimizde kaydederiz. Romantik ilişkilerde ise bu durum yapılan iyilik ve kötülüklerin sürekli hesabını tutmaya, adeta zihnimizde bir çetele tablosu oluşturarak partnerimizin davranışlarını bu tablo ile yargılamaya yol açabiliyor. Öyle ki yalnızca içinizden geldiği için yaptığınız bir güzel davranışta bile kendinizi huzursuz hissediyor, bunun ”adil olup olmadığını” sorguluyor olabilirsiniz.

Sürekli olarak çetele tuttuğunuzun farkında olmak ve bu alışkanlığı bırakmaya çalışmak aşk yaşantınıza çok iyi gelecek. Partneriz sizi gerçekten üzen bir davranışta bulunduğunda ve bu konuyu tartışmanız gerektiğinde dahi en azından gerginliğiniz azalmış olacak ve daha sağlıklı, kalpten konuşmalar yapabileceksiniz.

Kabul etmesi ne kadar zor olursa olsun, birlikte olduğumuz insanın bizi hiç eleştirmemesi mümkün değil. Partlerimizle zaman geçirdikçe aslında onun bizi tanımasına, güçlü ve zayıf yönlerimizi öğrenmesine olanak sağlıyoruz. Bize uzaktan bir gözle baktıklarındaysa elbette bazen rahatsız oldukları şeyleri dile getirmek istiyorlar.

Öte yandan, keyifsiz bir ruh halinde olduğumuzda çevremizi eleştirmeye başlamak hepimizin doğasında var. Sadece alışkanlık sebebiyle veya kendimizi hassas, keyifsiz hissettiğimiz için bile birini eleştiriyor olabiliriz. Bununla birlikte parterimizin bizim iyiliğimizi isteyeceğini ve bunun için bazen yapıcı eleştirilerle de bizi uyaracağını kabul etmek zorundayız. Bu durumu dert etmemenin yolu ise eleştirilerin varlığına izin vermek ve ilişkinin bir parçası olduğunu kabullenmek.

Daha iyi bir telefon, daha iyi kıyafetler, daha iyi bir spor salonu derken daha iyisini istemeye ve sürekli arayışta olmaya çok alıştık. Konu ilişkimize geldiğindeyse “daha iyiyi” ve belki “mükemmeli” arıyor olmak hem kendimizi hem de karşımızdaki kişiyi üzmemize yol açıyor. Yazarın da bahsettiği “ufak” sorunlar aslında her ilişkide var ve biz bunlara dikkat ettikçe aslında kendimizi daha da huzursuz bir hale sokuyoruz. 

Kusursuz bir ilişkinin olmadığını ve başka biriyle birlikte olsanız bile yine farklı kusurlar bulacağınızı aklınızdan çıkarmayın. Tıpkı Ethan Hawke’ın Gece Yarısından Önce(2013)  filminde söylediği gibi: “Gerçek aşk istiyorsan, işte burada. Bu gerçek hayat. Mükemmel değil, ama gerçek.”

Hazırlayan: Şebnem Türe
 

İlgili Makaleler