Ayça Ayşin Turan ile Röportaj

27 yaşında, ışıl ışıl, enerjik bir kadın Ayça Ayşin Turan. Karagül dizisinde oynadığı Ada rolüyle tanınan oyuncu Netflix’in ilk Türk yapımı Hakan Muhafız’ın ardından ekranda boy göstermeye hazırlanıyor. Yedi çocuklu bir ailenin en küçüğü, ailenin göz bebeği ama stüdyomuzda uzun saatler süren çekim boyunca bir kez bile surat asılmıyor. On parmağında on marifet biri o. Yedi yaşından beri keman çalıyor, konservatuvar mezunu. Uzun yıllar basketbol oynamış, at binmiş. Elini attığı her işte başarılı oluyor. Tüm bunların üstüne, Zemheri’de adalet mücadelesi veren Firuze rolünde izleyeceğimiz Ayça Ayşin Turan bugünlerde ikinci üniversitesine devam ediyor, üstelik tesadüf bu ya, hukuk eğitimi alıyor. “Firuze’nin savaşçı ruhunu kalbimde hissediyorum,” diyen Turan’la oyunculuk ve hayat hakkında konuştuk.

  • Zemheri’yi yakında izleyeceğiz. Karakteriniz Firuze biraz çetin ceviz galiba…

Yazın başında okudum senaryoyu. Okuduğumda kalbimi hızla attıran, beni heyecanlandıran bir karakter oldu Firuze. “Evet! Firuze’yi istiyorum!” dedim. Bayağı sayıkladım Firuze diye. Firuze adil, vicdanlı, guclu, cesaretli, ayakları yeri sağlam basan ve hayattan ne istediğini bilen, herkese aynı merhametle yaklaşan, haksızlığa tahammül edemeyen zeki bir kadın.
 

  • Daha önce içinde bulunduğunuz dizilerden farklı bir konusu var. Nasıl hissediyorsunuz içinde?

Konusu adalet ve aşk. Bir asansör kazası yaşanıyor. Orada hayatını kaybeden işçiler var. Firuze’nin de babası bir haksızlığa uğruyor. Firuze de babası ve hayatını kaybeden işçiler için bir adalet mücadelesi ve hak arayışına giriyor. Bunun yanında da bir aşk hikayesi yaşanıyor.

  • Hilal Saral için tatlı sert derler. Sizden dinleyelim…

Güzel bir setimiz var. Uzun suredir beraber çalışan bir ekibe katıldım. Sanki devam eden bir işmiş de ara verilmiş tatilden sonra da tekrar sete çıkmışız gibi hissettim. Uzun zamandır Hilal Hoca’yla çalışmak istiyordum. Oyuncuyu oyun acısından pozitif anlamda zorlayan bir yönetmen. Gelişmeni sağlıyor. Çalışması keyifli.
 

  • En son Hakan Muhafız’da izlemiştik sizi. Netflix yapımıydı. Farklı bir deneyim miydi?

Netflix uluslararası bir platform. Tüm dünyada aynı anda izlenmesi de değişik bir etki yaratıyor, dünyanın dört bir ucundan aynı zamanda geri donuş alabiliyorsunuz. Bu da benim açımdan oldukça farklı bir deneyimdi. Sure olarak bizim dizilerden kısa olması en büyük farkıydı.

  • Size bir senaryo geldiğinde neye göre karar verirsiniz?

Her şeyden önce senaryoyu okuduğumda karakteri kalbimde hissetmem lazım. Hissetmezsem olmuyor. Gözümde canlanması gerekiyor. Daha sonrasında menajerimle fikir alışverişinde bulunuyoruz. Hemfikir olursak yola çıkıyoruz.
 

  • Siz bayıldınız ama menajeriniz sizinle aynı fikirde değil. Ne yaparsınız?

Eğer karakteri ve işi çok ama çok sevdiysem, kalbim gümbür gümbür attıysa, “Giriyorum bu işe,” derim. Sorumluluğu da alırım.

  • Çocukluk hayaliniz miydi oyunculuk?

Aslında oyunculuk hayalim değildi. Müzik odaklı bir çocukluğum vardı. Yedi yaşımdan üniversiteye gidene kadar keman çaldım. O dönem müzik hayatımın merkezindeydi. Öte yandan, filmleri izlerken nasıl çekildiklerini merak ediyordum. Bu merakım beni sonrasında sinema televizyon okumaya yönlendirdi. Sinema televizyon bitirdim şimdi de ikinci üniversite olarak temel adalet bölümünde okuyorum.
 

  • Hala devam ediyorsunuz yani okumaya. Üstelik Zemheri’yle çok örtüşmüş hukuk eğitimi.

Evet, Firuze’nin adalet arayışında olması inanılmaz denk geldi gerçekten. Sınav öncesi kapanıyorum, okuyorum çalışıyorum. Sınava koştur koştur gidip giriyorum. Yine koşarak sete donuyorum.

  • Sinop gibi küçük bir yerde büyüyüp sonra İstanbul’a gelmenin size nasıl bir etkisi oldu?

İstanbul’a ilk geldiğimde çok zorlandım. 17 yaşımdaydım. Geri dönmek istedim, yapamayacağımı duşundum. Kalabalık, kaos, başta korkuttu ama insansın ve zamanla alışıyorsun. O ritme ayak uydurabiliyorsun. O günlerde dezavantajını yaşadım, şimdi bu durumun avantajını yaşıyorum. Küçük yerde büyümenin ayrı bir huzuru var. Kendini güvende hissedersin. O yüzden bugün avantajlı hissediyorum. Evimiz hala orada ve fırsat buldukça sık sık gidiyoruz. Zamanda yolculuk yapıp çocukluğuma gidiyor gibi hissediyorum.
 

  • Peki müzikle aranız bu aralar nasıl?

Dinlerken tur ayırt etmem. Ruh halime göre müzik dinlerim.
Bazen sahnelerime de müzikle çalışırım hatta. O sahnenin duygusu neyse ona uygun bir müzik olur kulaklığımda.

  • Basketbol oynadınız uzun yıllar. Şimdi spor yapıyor musunuz?

Liseye kadar basketbol oynadım. Bir dönem at bindim. Şimdi pilates yapıyorum.
 

  • Spor deyince beslenme konularına girmeden olmaz. Nasıl besleniyorsunuz?

Setteyken zor ama dikkat etmeye çalışıyorum. Tatlıya zaafım var. Çalışırken mutfağa giremiyorum. Ailenin en küçüğü olduğum için de elimi sıcak sudan soğuk suya sokmadılar.

  • Vazgeçemediğiniz bir güzellik ürünü var mıdır? Aranız iyi midir bakımla?

İstersen olmasın (guluyor)! Az önce fotoğraf çekimi için makyaj yapıldı ya, hemen onu çıkarmak istiyorum şu an mesela. Gündelik hayatımda da hiç makyaj yapmıyorum. Cilt zaten çok yoruluyor, dinlendirmek lazım. Makyajımı temizlemeden asla yatmam. Maskemi yapmayı, kremlerimi sürmeyi seviyorum.
 

  • Yedi çocuklu bir ailenin en küçüğüsünüz. Nasıl bir his tüm ailenin göz bebeği olmak?

Kardeşlerim sayesinde hayatta hiç yalnız hissetmedim. Hep kardeşlerim vardı ve onlar benim en yakın arkadaşlarım oldu. Sağımda solumda hep varlıklarını hissettim. Beş erkek, iki kız kardeşiz. Kalabalık bir ailenin en küçüğü olmak çok güzel.

  • Düşkün müsünüzdür birbirinize?

Birbirimize çok düşkünüzdür, çok bağlıyızdır. Hele bayram sofraları o kadar güzel olur ki. Hep birlikte sofra hazırlarız. O sofralar o kadar dolu dolu ve keyiflidir ki muhabbete sohbete doyum olmaz. İnsanın ailesiyle ve sevdikleriyle beraber geçirdiği her an o kadar kıymetli ki; çünkü gecen zaman bir daha geri gelmiyor ve hayat sevdiklerimizle güzel.
 

  • Oyunculuğun en güzel ve en zor yanları sizce neler?

Oyunculuk eğlenceli bir yolculuk. Tek bir bedende farklı hayatlara can veriyorsun. O kadar çok yaşanmışlık, öyle çok hikaye var ki. Onların küçük de olsa bir parçası olabiliyorsun. İnsanların duyuramadıkları sesi, nefesi, onların dili oluyorsun. Mesleğimi çok seviyorum. Çok renkli, nüanslı bir yolculuk. Başlangıçtaki o doğum sancılarından keyif alıyorum, mesela Zemheri icin Merve Taşkan’la gece yarılarına kadar çalıştık… Sevmezsen yapamazsın. Zorlayıcı yanları da var. Deniyorsun, arıyorsun, buluyorsun. Bunu yaparken de yoruluyorsun. Repliğini ezberle, sahneye cık, bitmiyor. O karakteri alıyorsun, içinde bir yere yerleştiriyorsun, besliyorsun, büyütüyorsun. Sürekli farklı duygulardasın. Bu, oyunculuğun benim acımdan hem en güzel hem de zor tarafı.

  • Fiziksel olarak da zorlayıcı değil mi?

Sıcak, soğuk, yağmur, kar… Mesela Zemheri’nin ilk bölümünde bir yağmur sahnesi var. O gün hava çok sıcak olsun diye hep dua ettim. Gerçekten de hava çok sıcaktı. Çok üşümeden kurtardık şükür.
 

  • Akrep burcusunuz. Akrep gibi bir akrep misiniz?

Azimli ve çalışkanım. Bana yapılan iyilik ve kötülükleri unutmam ama hiç kinci değilimdir. Mükemmeliyetçi olduğum için kendimi eleştiririm. Oyunculuğumla ilgili çok titizlenirim. Sürekli düşünürüm.

  • Kendinizi izler misiniz sonrasında?

Eksiğini, fazlanı, doğrunu, yanlışını görmek için izlemek gerektiğini bildiğimden zorlansam da izliyorum.
 

  • Çalışmadığınız bir günde neler yaparsınız?

Uyanırım, kahvemi yaparım, koltukta uzanırım, TV ya da müzik açarım. Dururum sakince. Kafamı boşaltırım. Evde vakit geçirip dinlenirim.

  • 1.6 milyon takipçiniz var Instagram’da. Aranız iyi mi sosyal medyayla?

Sevilmek, takip edilmek güzel duygular. Ne kadar beğenileceğini düşünerek paylaşım yapmıyorum. Her zaman gerçeklik arayan biriyim… Doğal halimle, neyi seviyorsam öyle olmayı tercih ediyorum orada da. Aldığım mesajlar, bana gösterdikleri sevgi çok güzel. Onlar benim yol arkadaşlarım.
 

  • Moda ve alışveriş ilgi alanınıza giriyor mu?

Sade giyinmeyi severim. Yakışanı tercih ederim. Alışveriş yapmaktan pek hoşlanmam. Neyse ki internet var. Mağaza mağaza gezmek zorunda kalmıyorum.

  • Sınırsız paranız olsa en çok neye harcarsınız?

Hastalıklara şifa bulmak için, sağlık için harcarım.
 

  • En büyük hayaliniz ne?

Hayallerim elbette var ama ben hedef odaklı bir insanım. Gerçekçi hedefler belirleyip onun için çalışmayı seviyorum.

  • Zaman makineniz olsa hangi dönemde yaşamak isterdiniz?

Çocukluğuma dönmek isterdim. Mutlu bir çocukluğum oldu. O zaman o anın farkında olmuyorsun ve büyümek istiyorsun. Sonrasında kıymetini anlıyorsun. O yüzden çocukluğuma donup ona; “Şu anın farkına var ve kıymetini bil,” demek isterdim.
 

  • Tatillerde ne yapmayı seversiniz?

Tatil demek huzur demek benim için. İstanbul’da da sahile iniyorum fırsat buldukça. Deniz ve doğa bana iyi geliyor.

İlgili Makaleler