StyleIn: Ahu Serter

10 Kasım 2025
StyleIn: Ahu Serter

Fark Holding Yönetim Kurulu Başkanı, Fark Labs ve Arya Yatırım Platformu Kurucusu, Girişimci Yatırımcı Ahu Serter’in Moda’daki köşkü; değerlerin aktarıldığı, dönüşümün mümkün kılındığı bir ev. İçeri adım atar atmaz, anıların yaşatıldığı bir yaşam alanı olduğuna şahit oluyoruz.

Yapım RANA KORGÜL 

Fotoğraflar MERVE AĞAZAT

Moda’da yeşil panjurlarıyla dikkat çeken, ikinci derece tarihi eser statüsündeki köşk, yüksek apartmanların arasında gizlenmiş bir mücevher adeta… Kalabalığın ortasında, iç dünyasında dinginliğini koruyan, bahçeli özel bir eve konuk oluyoruz. Ev sahibi Ahu Serter’den evin hikayesini dinliyoruz: “Kadıköy’ün tarihi dokusunu taşıyan Moda; mahalle kültürünü yaşatan, ulaşımı rahat, kültürel ve sosyal olanaklarla zengin bir semt. Köşkün geçmişi 1800’lerin sonuna uzanıyor. Mimar Antoine Tedeschi tarafından 1876 yılında Neo-Rönesans üslupta inşa edilen köşk, Tubini Ailesi tarafından yaptırılmış. Tubini Ailesi, Sakız Adası’ndan İstanbul’a gelmiş, varlıklı bir aile. Baba Bernard Tubini, Galata’da bankerlik yapıyormuş. Moda, Bizans ve Osmanlı dönemi boyunca bağlık, bahçelik ve çayırlık alanlarla doluymuş. Aynı zamanda mesire yeriymiş ve günübirlik pikniklere, çeşitli eğlencelere mekanlık ediyormuş. Tubini Ailesi’nin gelmesiyle birlikte Moda’da aristokrat bir hayat başlamış. Aile, 1876’da bu köşkü yaptırmış.

Semt o dönem ‘Tubini Mahallesi’ olarak biliniyormuş. O dönem Moda’da yaptırılan köşklerden sadece bu köşk kalmış geriye. Tubini Köşkü, 1950’li yıllarda çocuk hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Şevket Salih Soysal tarafından satın alınmış, bir dönem doktor muayenehanesi olarak kullanılmış. Daha sonra anaokulu olarak işletilmiş.

Bir süre boş kalan köşkü görüp aşık oldum ve Ekim 2022’de satın aldım,” diye anlatmaya başlıyor Serter ve devam ediyor: “Hikayesi olan mekanlar beni hep çağırır. Onlara yeni anlamlar yüklemek, onlara yeniden hayat vermektir. Benim için her proje, bir yerin geçmişiyle, ruhuyla ve o an hissettiklerimle kurduğum bir diyalogdur. Bu köşk; hayalin gerçekle, dünün yarınla buluştuğu bir mekan. Bazı güzellikler vardır ki gözle değil, kalple görülür. Bizi sessizleştirir, içimizi genişletir, gündelik olanın ötesine davet eder… Latince’de ‘besleyen anne’ anlamına gelen Alma Mater ismini taşıyan bu köşk, yalnızca dört duvardan ibaret bir ev olarak değil, bir anlam olarak yeniden hayata karışıyor. Bu ev, nesiller boyu süren kadın gücünün ve şefkatinin taşıyıcısı… Benim, annemin, büyükannemin, Aryalı kadınların, önceki sahibesi Palmiye Anaokulu’nun kurucusu Meral Hanım’ın, üç kızımın ve hayatlarına dokunan tüm kadınların hikayesi bu evin duvarlarına işlendi. Yani, Alma Mater, bir yaşam felsefesini taşıyor.”

Ahu Serter, bu köşkte 2025 yılı başında düzenli olarak yaşamaya başlamış. Köşkü hem yaşam hem de ofis ve toplantı alanı olarak kullanıyor. “Burası şehrin içinde, çok merkezi bir yerde ve aynı zamanda kendi kabuğunun içinde… Kolay gidilen, kolay gelinen, gelindiğinde çok şey paylaşılabilen, istenirse kalınabilen, duvarlarında 1800’lerin izlerini taşıyan, sanatla coşan, eski günlerdeki gibi kahverengi mobilyaları olan bir ‘anneanne evi’. Bu köşkte yaşamak, çok güzel bir duygu. Sabah bağıran martılarla -ki ben onlara şehir horozu diyorum- uyanmayı çok seviyorum. Bahçede sanki Adalar’daymışçasına kahvaltı edip, sonra kapıdan çıktıktan üç dakika sonra vapur iskelesine varmayı; bu hızla hayata karışıp, uzaklaşabilme hissine bayılıyorum,” diyen Serter, şöyle devam ediyor: “Tarihi yapısına sadık kalınarak yapılan özenli renovasyon sürecinde ilk dönem izleri gün yüzüne çıkarıldı. Bu süreçte genç iç mimar Ece Ertunç İnce ile çalıştık. Ece’yi, Arya Yatırım Platformu’nda kurucu ortağım ve dostum olan Münteha Adalı’nın 39Kalamış Oteli’nin dekorasyonu esnasında tanıdım. Otelin sahibi, Arya’daki ortağım Münteha Adalı da benim gibi gençlere şans vermeyi çok seviyor. Münteha tavsiye edince, ben de Ece ile çalıştım,” diye belirtiyor.

ahu serter

Yaklaşık 587 metrekarelik alana sahip olan köşk, üç katlı. Üst katlarda beş oda bulunuyor: yatak odası, misafir odası, oturma ve giyinme odaları. Giriş katında salon, kütüphane, mutfak, banyo ve çalışma odası yer alıyor. Alt katta ise endüstriyel mutfakla birlikte personelin kullanımına ayrılmış bölümler mevcut. “Mekanın her detayı düşünülerek tasarlandı. Işık, doku, semboller; gündelik hayatın karmaşasından uzaklaşmayı sağlayacak bir atmosfer yaratmayı amaçladı. Dekorasyon, aile köklerinden gelen izlerle şekillendi. Sanat koleksiyonundaki eserler, aile büyüklerinden kalan antika mobilyalar ve dostlardan gelen değerli objeler ile sıcak, özgün ve geçmişle bağ kuran bir atmosfer oluşturuldu. Her parçanın bir hikayesi var. Seçimler yalnızca estetik değil, aynı zamanda mekanın ruhunu çocuklara ve gelecek nesillere aktaracak bir anlatı taşıyor. Böylece köşkteki her eşya, her obje ya da her eser, yaşanmışlıklarla dolu bir geçmişin yansıması olarak bütünlük kazandı. Renk seçimlerinde bütünlük gözetildi. Alt katlarda canlı renkler ile krem ve altın tonlar harmanlandı. Üst katlarda yeşil ve bej tonları ön planda. Her alanda biraz altın rengi bulunuyor. Aydınlatma, salonun görkemli avizeleriyle klasik bir atmosfer sunarken; diğer alanlarda tavan spotları ve yumuşak ışıklarla sıcak bir ortam yaratıldı. Abajurlar ve aplikler de aileden kalan parçalarla tamamlandı. Perdeler limon küfü tonlarında, desenli ve mekanın genel renklerine uyumlu. Halılar ise ipek ve eskitilmiş dokularla seçildi.

Çalışma odasında yer alan kırmızı ipek halı ve antika masa, yıllar öncesinden kurulmuş bir hayalin gerçekleşmiş hali,” diyen Serter, sözlerine şöyle devam ediyor: “Benim üç kızım var. Büyük olanı şef, Portekiz’deki Casa dell’Arte – Lizbon otelimizin işletmecisi ve ortağı; Ege ile birlikte LIstambul isimli restoranın da sahibi. Onlar için evin en alt katına endüstriyel mutfak yaptık; bu evi kutlamalarda, özel günlerde hem kendimiz hem de dostlarımızın kullanımı için açabilelim diye. Ortanca kızım akademisyen olmayı planlıyor, Oxford’da Biyokimya doktorası yapıyor. Onunla çocukluğundan beri ortak tutkumuz kitaplarımız. Hep bir gün bütün kitaplarımızı tutabilecek büyüklükte ve güzellikte bir kütüphanemiz olsun diye hayal ederdik. Ofis katındaki odalar dolusu kütüphane, işte bu hayalin çıkıntısı. Çocuklarımla birlikte küçüklüklerinden beri okuduğumuz tüm kitaplar, çocukluk kitapları, benim kitaplarım — hepsi bu kütüphanede. En büyük keyfimiz, bu odalarda saatlerce zaman geçirmek, okumak ve yazmak. Küçük kızım Arya’nın bize biriktireceği anıları ise heyecanla bekliyoruz…”

Modanın bireysel bir ifade biçimi olduğuna inanan Serter, şöyle diyor: “Dönemin modasında nelerin olduğunu takip etmekle birlikte benim moda anlayışım, yaşam tempomu bütünler şekilde. Hızlı, yalın ama renkli. Ortama ve konuya göre değişkenlik gösteren, ancak özünde her zaman kendimi hem iyi hem rahat hissedeceğim şekilde… Rahmetli annem Fatoş Büyükkuşoğlu çok şık ve hep çok bakımlı bir kadındı. Özellikle aksesuar seçimlerini hep çok beğenmişimdir. Moda konusunda kendisinden ilham alıyorum; ancak onun gibi olabilmek, benim gibi hızlı ve değişken temposu olan bir kadın için çok meşakkatli. En severek kullandığım takılarım ve çantalarım, annemin hatırasını taşıyor. Zaman zaman sanki annemi içime giymişim gibi hissettiriyorlar bana. Ama bazen de salt kendim gibi olmak istiyorum: renkli, rahat, hızlı. Bir de beğenip deneysel olmak istediğim stiller var, zaman zaman da onlara bürünürüm. Hiç çekinmeden; o da hayatın rengi ve tadı bence. Hep kendin gibi değil, bazen başka stillerin ruhunu deneyimlemek… Örneğin, bir R&B şarkıcısı gibi. Giyinmek ve hemen ertesi gün bir davette 50’lerin zarafetine bürünebilmek. Esneklik ve çeviklik gerektiren haller bunlar… Yine işimde ve gerçek hayatımda uyguladığım egzersizlerin bir parçası hepsi. Çok şey olabilirken, aynı zamanda kendin olarak kalabilmek…”

Ahu Serter ve Yoda

Serter, iş hayatını ise şöyle anlatıyor: “Sanayi alanında Fark Holding Başkanı olarak grubun stratejik büyümesini ve küresel genişlemesini yönetiyorum. Ayrıca 2013 yılında inovasyon ve etki odaklı çalışmalarıyla sektörlerin geleceğini şekillendiren işlere liderlik eden Fark Labs’in kurucusuyum. Fark Labs; mobilite, elektrifikasyon, yenilenebilir enerji ve sürdürülebilir malzemeler alanında daha iyi bir gelecek teknolojilerini hızlandıran küresel bir inovasyon merkezi. Bugüne kadar dünya çapında 70’ten fazla şirkete yatırım yaptık. En yeni girişimlerim, Future Industries Fund ve Fark Labs Mobility Technologies Fund ile sanayide köklü dönüşüm yaratacak ileri teknolojilere odaklanıyor. 2013’te Türkiye’nin ilk ve en büyük cinsiyet dengesi odaklı yatırım ağı olan Arya Kadın Yatırım Platformu’nu kurdum. Bugün dört kıtada aktif 500’ün üzerinde üyeden oluşan bir ağa sahibiz. Bu vizyonu bir adım öteye taşıyarak kurduğum Arya Ventures ise, kadınların kurucu ortak olduğu, yüksek büyüme potansiyeline sahip teknoloji girişimlerini destekleyen 20 milyon dolarlık bir fon ile faaliyet gösteriyor. Diyorum ya, geçmişle geleceği, hayalle gerçeği birleştirmeyi seviyorum diye… İşim de tam bu amacımı yansıtıyor. Bir yandan köklü bir holdingi yönetirken, bir yandan da Fark Labs adlı fark yaratma laboratuvarını kurdum ve yönetiyorum.”

Hayatın her anını üreterek, çalışarak, paylaşarak ve sürekli öğrenerek yaşamayı seven Serter, şöyle anlatıyor: “Hızlı bir tempom ve sıkça seyahatlerim var. Bu tempoyu hem iş hem aile yaşantımı dengeleyebilmek adına iyi program yaparak taşıyabiliyorum. İyi program yapmak demek, benim için her detayı belirli, kurallı bir programlama değil; ana konuların belli olduğu, ancak her zaman değiştirebilme ve çevik olma lüksü olan bir programlama demek. Güne çok erken başlıyor ve uygun ortam varsa açık havada yürüyüşlerle başlamayı seviyorum. Bu yürüyüşlere iş arkadaşlarım da katılıyor; hem sohbet ediyor hem de spor yaparak güne zinde başlıyoruz. Çalışma saatlerim hayli esnek. Gün erken başlıyor ve geç saatlere kadar görüşmelerle, yüz yüze ya da online toplantılarla geçiyor. Farklı şapkalarım olduğu için ajandam yoğun oluyor. Birbirinden farklı konular arasında düşünmeyi, üretmeyi, yeni insanlar tanımayı, yeni yollar keşfetmeyi seviyor ve bunlardan çok besleniyorum. Ailem ve çocuklarım da benim gibi global… İşimle, çocuklarımın ziyaretlerini birleştiriyorum; iki-üç yılda bir, ağırlıklı yaşadığımız ülkeyi çocuklarımızın veya işlerimizin yoğunluğuna göre değiştirebiliyoruz. Tüm bu garipliği anlayabilen ve uyum sağlayan bir eşim var; bana her zaman destek oluyor. Bu konuda çok şanslıyım; o benim en iyi arkadaşım. Özetle, hayat felsefem: ‘Koşabildiğin kadar koş, denemekten korkma, yanılırsan vazgeçme ve sevdiğin insanlarla çalış, bir arada ol…’”

Daha Fazla İçerik

Messika’dan Akdeniz’e geçen büyüleyici bir yaz masalı Messika’dan Akdeniz’e geçen büyüleyici bir yaz masalı

Messika’dan Akdeniz’e geçen büyüleyici bir yaz masalı

Messika Yaz 2025 kampanyası, Juliette Abitbol imzalı göz alıcı karelerle eşsiz tasarımları ölümsüzleştiriyor. 
Ariş Pırlanta ile düğün sezonuna pırıltılı giriş Ariş Pırlanta ile düğün sezonuna pırıltılı giriş

Ariş Pırlanta ile düğün sezonuna pırıltılı giriş

Ariş Pırlanta, ‘Ariş Wedding’ konseptiyle düğün sezonuna hızlı ve pırıltılı bir giriş yaptı.