Fotoğraf: @marissaggrace
Hiç kendinizi farklı ilişkilerde ama aynı hikayenin içinde bulduğunuz oldu mu? Farklı yüzler, farklı başlangıçlar… ama son hep çok tanıdık.
İşte tam da bu noktada karşımıza çıkan ayna döngüsü — yani kendi iç dünyamızın yankısına dönüştüğümüz, geçmişte çözemediğimiz duyguların bugüne sızdığı o görünmez döngü, size bir şeyler anlatmaya çalışıyor olabilir.
Ayna döngüsü nedir?
Eğer ilişkilerinizde sık sık “Ben neden hep aynı şeyi yaşıyorum?” diye sormaya başladıysanız, muhtemelen bir ayna döngüsü içinde olduğunuzu söyleyebiliriz. Çünkü bu döngü, geçmiş ilişkilerden taşınan duygusal kalıpların, bastırılmış hislerin ve tamamlanmamış hikayelerin yeni ilişkilerde yeniden sahneye çıkmasıyla ilgili.

Karşınızdaki kişiyi aslında size kendinizi gösteren bir ayna gibi düşünün. Onun davranışlarında, tepkilerinde ya da sözlerinde çoğu zaman kendi içsel yaralarınızı görürsünüz. Bu yüzden bazı ilişkiler yeni olsa da size çok tanıdık gelir — çünkü bilinçdışınız, tamamlanmamış duyguları “tanıdık” olan üzerinden iyileştirmeye çalışır. Ancak farkındalık oluşmadığında, geçmişin senaryosunu bugünün oyuncularıyla yeniden oynamaya başlarsınız.
Bu döngü yalnızca romantik ilişkilerde değil; arkadaşlıklarınızda, iş hayatınızda ya da aile bağlarınızda da kendini gösterebilir. Her seferinde benzer bir çatışma yaşar, aynı duygularla savrulur ve sonunda kendinizi “Neden hep ben?” diye sorgularken bulursunuz. Çünkü ayna döngüsünün özü, geçmişin bugüne karışmasında gizli.
Peki, ayna döngüsünden nasıl çıkarsınız?

Tekrarlayan desenleri tanıyın
İlişkilerinizde sizi en çok zorlayan durumları fark ederek başlayın. Sürekli anlaşılmadığınızı mı hissediyorsunuz, yoksa hep mesafeli insanlara mı yöneliyorsunuz? Her tekrar eden duygunun ardında bir desen olduğundan, bu desenleri tanımak, döngüyü kırmanın ilk adımı. Kendinize şu soruyu sorun: “Bu duyguyu daha önce nerede hissettim?” Cevap genellikle geçmişinizde, kapanmamış bir hikayede saklı olabilir.
İlişkilerinizde sorumluluk alın
Ayna döngüsünü kırmanın en önemli adımlarından bir diğeri ise, karşı tarafı suçlamayı bırakıp hikayenizdeki kendi payınızı görmek. Karşınızdaki kişi size bir şey yapıyor olabilir; ancak bu durumun sizde neden bu kadar derin bir yankı uyandırdığını anlamak, sizin sorumluluğunuzda.

Çünkü ilişkilerde en çok canımızı acıtan şey, karşımızdaki insan değil, kendi kabuklarımızla yüzleşmek. Yine de bu yüzleşme gerçekleşmeden hiçbir döngünün gerçekten etkili olabileceğini söyleyemeyiz.
Geçmişinizle barışın
Yeni bir ilişkiye başlarken eski duyguları bavul gibi yanınızda taşımak, her yeni başlangıcı farkında olmadan sabote eder. Kapanmamış meseleler, bastırılmış öfkeler ya da affedilmemiş kırgınlıklar, siz istemeseniz de bugüne sızar. Oysa affetmek, yaşananları unutmak değil; onların üzerinizdeki etkisini hafifletmek ile ilgili.
Geçmişi yeniden yaşamak yerine ondan öğrenmeyi seçtiğinizde, duygusal yükler hafifler ve döngü yavaş yavaş çözülmeye başlar.

Döngüyü davranışlarınızla kırın
Aynı olaylar karşısında hep aynı tepkiyi verdiğiniz sürece, döngü değişmez. Bu kez farklı bir şey deneyin; sustuğunuz yerde konuşun, kaçtığınız yerde kalın ya da sürekli “evet” dediğiniz yerde bir kez “hayır” deyin. Çünkü değişim, büyük kararlarla değil, küçük ama bilinçli farklarla başlar. Her farklı tepki, geçmişin tekrar eden senaryosunu kırmak için atılmış bir adım olarak size geri dönebilir.
İşte bu yüzden, ayna döngüsünden çıkmak yalnızca bir ilişkiyi değil, kendinizle kurduğunuz bağı da dönüştürür. Çünkü her ilişkide hissettiğiniz duygular, size kim olduğunuzu, hangi yaraları hala taşıdığınızı ve hangi deneyimlerle güçlendiğinizi hatırlatır. En büyük yüzleşme ise karşınızdaki kişiyle değil, aynaya bakıp kendinizi gerçek anlamda -gördüğünüzde- gerçekleşir.
İlginizi çekebilir >>>>> İlişkilerde yeni kaçış biçimi: Slow fading nedir?
