Fotoğraf: Getty Images
Türkiye’de yeni sezon dizilerinde 23-27 yaşındaki kadın oyuncuların 40-50 yaşındaki erkek oyuncularla eşleştirilmesi, kadınların ekrandaki varlığının hangi yaşa kadar ‘geçerli’ görüldüğüne ve yaş ayrımcılığına dair acı bir hatırlatma oldu.



@cemrebaysel, Now, @afrasaracoglu, @official_kenanimirzalioglu, @alinaboz, Netflix
Kenan İmirzalıoğlu’nun Afra Saraçoğlu’yla, Murat Yıldırım’ın Cemre Baysel’le, İbrahim Çelikkol’un Alina Boz’la partner olduğu yeni projeler, başrol çiftleri arasındaki yaş farkının 20 yıla yaklaştığının yalnızca birkaç örneği. Üstelik artık 30’larının ortasındaki kadın oyunculara romantik hikâyeler yerine anne rolleri veriliyor. Selin Şekerci’nin yalnızca 15 yaş büyük olduğu bir karakterin annesini canlandırması yaş ayrımcılığının en çarpıcı örneklerinden biri.
Hollywood’da yaş ayrımcılığı: Genç kadın & olgun erkek eşleşmeleri

Hollywood tarihi de genç kadın-olgun erkek karakter eşleşmeleriyle dolu: Debbie Reynolds 19 yaşındayken Singin’ in the Rain filminde 40 yaşındaki Gene Kelly ile eşleştirildi. 25 yaşındaki Kim Novak, 50 yaşındaki James Stewart’la Vertigo’dabaşrol oynadı. 19 yaşındaki Maria Schneider, Last Tango in Paris’te 49 yaşındaki Marlon Brando’yla eşleştirilmişti; üstelik film setinde yaşanan güç istismarlarını yıllar sonra açıkça anlatmıştı. 1999 yapımı Entrapment’ta ise 29 yaşındaki Catherine Zeta-Jones, 68 yaşındaki Sean Connery’nin partneri olarak karşımıza çıktı.
Hollywood’da değişim başlıyor mu?

Ancak Hollywood’da son yıllarda bu anlatıyı yavaş yavaş dönüştüren filmler ve roller de öne çıkıyor. “Popcorn aktris” olarak anılan ve kariyerlerinin başında güzellikleriyle ön plana çıkarılan oyuncular yeniden güçlü yapımlarda rol alıyor. Demi Moore’un The Substance ile kazandığı ödüller ve Pamela Anderson’ın The Last Showgirl’deki performansı bu değişimin en çarpıcı örneklerinden. Yaş ayrımcılığına karşı atılan bu adımların arkasında ise kadın senarist ve yönetmen sayısındaki artış var. Araştırmalar kadınların karar alma süreçlerinde daha çok yer almasının, kadın karakterlerin ekranlardaki temsiline doğrudan etki ettiğini gösteriyor.
Kadınların hikayesinin ekranda yaş ayrımcılığı nedeniyle yarım kalması
Kadınların hikayesinin gençlikte başlayıp bir noktadan sonra durdurulması, ait oldukları tüm yaşam deneyimlerini ve katmanlılıklarını ekrandan siliyor. Yani durum yalnızca bir temsil sorunu olmakla kalmıyor; kadınlara kendi hikayelerinin ne zaman bittiğini fısıldayan, sessiz ama etkili bir mesaja dönüşüyor. Popüler kültür böylece ekrana ek olarak kadınların gerçek hayatta kendilerini nasıl gördüğünü de şekillendiriyor.
İlginizi çekebilir >>>>> Feminist killjoy: Keyif kaçırmanın politik gücü