İnternetin, sosyal adalet talepleriyle büyüyen kuşaklarla buluşması, aktivizmin dilini ve ritmini de dönüştürdü. “Call-out kültürü” (ya da ifşa kültürü), özellikle sosyal medya platformlarında birinin ayrımcı, cinsiyetçi ya da ırkçı davranışlarını kamusal olarak eleştirmek anlamına geliyor. Bu kavram, bireyleri ya da kurumları sorumlu tutmanın dijital bir yolu olarak ortaya çıksa da, zamanla tartışmaların merkezine yerleşti.
Call-out kültürü, feminist aktivizm için iki ucu keskin bir kılıç gibi. Bir yandan, daha önce görülmeyen ya da susturulan şiddet ve ayrımcılıkları gün yüzüne çıkarmaya yardımcı oluyor. Örneğin #MeToo hareketi, çoğu zaman bu stratejiye dayandı. Mağdurların sesini duyurabilmesi ve sistematik güç yapılarına karşı görünürlük kazanabilmesi için etkili bir alan yarattı.
Call-out kültürü özellikle güç dengesizliklerinin açığa çıkarılması için etkili bir araç. Özellikle az temsil edilen topluluklar için, geleneksel yollarla ulaşamayacakları adalet alanlarını dijital olarak var edebilmelerine olanak sağlıyor. Susturulmuş seslerin duyulması, güç sahiplerinin hesap vermesi ve sistematik eşitsizliklerin teşhir edilmesi açısından önemli bir rol oynuyor.
Call-out kültürü, dijital çağın getirdiği yeni sorumluluk ve etik anlayışlarını da beraberinde getiriyor. Herkesin söz sahibi olduğu bu dijital ortamda, eleştiriyi yapıcı bir yere taşıyabilmek için kolektif bir hassasiyet geliştirmek şart.