Feminizm 101: Feminist terimler ve diğer bilmeniz gerekenler

9 Ağustos 2025

Kapak: Pexels

Ofiste kahve alırken, sosyal medyada bir gönderinin yorumlarını okurken, kafe’deki yan masa sohbetine kulak misafiri olurken, WhatsApp kız grubunun gündeminde ya da erkek arkadaşınızın bir trip sonrası verdiği tepkiyle… Feminizm artık her yerde, her sohbette, her gündemde karşımıza çıkıyor.

Ne yazık ki duyduklarımızın büyük kısmı, zamanla tanımı çarpıtılmış, içi boşaltılmış ve karikatürleştirilmiş bir feminizme ait. Kimi hala feminizmi “erkek düşmanlığı” olarak görürken, kimi onu geçici bir “moda” ya da yalnızca Instagram bio’suna iliştirilen bir kelimeye indirgemeye devam ediyor.

Tüm bu yanlış algılara öylesine sık ve yoğun maruz kalıyoruz ki, bir noktadan sonra doğruları anlatma çabası bile yorucu bir rutine dönüşüyor. Sessizleşiyoruz, geri çekiliyoruz ve feminizmin özünü unutturacak kadar çok ‘versiyon’ arasında kayboluyoruz. İşte tam da bu noktada, odaklanmamız gereken yer belki de feminizmin ne olduğundan çok, ne olmadığı.

Feminizm nedir?

Feminizm, kadınların erkeklerle hayatın her alanında eşit haklara ve fırsatlara sahip olması gerektiğini savunan bir toplumsal eşitlik hareketi; çünkü bu eşitlik yalnızca bireysel haklarla değil, toplumun tüm yapısıyla doğrudan ilişkili. Temelinde ise, cinsiyete dayalı ayrımcılığa ve sistematik adaletsizliklere karşı durmak yatıyor.

Pexels

Ancak feminizm yalnızca kadınların yaşadığı sorunlarla sınırlı değil; eril normların baskısı altında ezilen, belirli kalıplara sıkıştırılan ve sesi bastırılan herkesin hikayesine temas eder.

Bu hareket, “kadınlar daha fazla hak istiyor” şeklindeki yanlış algının aksine, uzun süredir sistematik olarak ellerinden alınan hakların iadesini talep eder ve bu talep, yalnızca bireysel değil, toplumsal ölçekte bir eşitlik arayışına dayanır. Ailede, iş yerinde, okulda, sokakta ya da dijital alanda karşımıza çıkan cinsiyet temelli eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasını hedefleyen kolektif bir mücadele olarak karşımıza çıkar.

Peki, feminizm ne değildir?

Karşılaştığımız en yaygın yanılgı, feminizmin erkek düşmanlığı olduğu düşüncesi – bunun tam aksine feminizm, bir tarafı yüceltmek ya da diğerini aşağı çekmek değil; herkesin eşit haklara ve değere sahip olduğu bir toplumsal düzenin mümkün olduğunu savunur – bu nedenle erkekleri dışlamak bir yana, onların da baskılandığı toplumsal cinsiyet normlarını sorgular. 

Pexels

Hatta, feminizmi yalnızca kadınlarla sınırlı bir mesele olarak görmek de en yaygın yanlış algılardan bir tanesi. Çünkü bu hareket, erkekleri, non-binary bireyleri ve LGBTQ+ topluluklarını da kapsayan, çok daha geniş bir özgürleşme mücadelesi. Toplumsal cinsiyet rolleri yalnızca kadınları değil, hepimizi belirli kalıplara sıkıştırır ve bu kalıplar da yaşamlarımızı sınırlar.

Ayrıca feminizm, tek bir kimliği ya da deneyimi temsil etmez; çünkü her kadının maruz kaldığı eşitsizlik aynı olmayabilir. Irk, sınıf, etnik köken, engellilik ya da cinsel yönelim gibi faktörler, bu eşitsizliği katmanlı hale getirir. Dolayısıyla feminizm, herkesin aynı şeyi düşünmesini değil; farklılıklar içinde eşitliği savunmayı önemser.

Geçmişten bugüne feminizm 

Feminizmin tarihsel seyri, kadınların hak arayışının nasıl dönüştüğünü ve genişlediğini gözler önüne sererken; her dalga, bir öncekini tamamlayan ve yeni mücadele alanları açan bir hareket olarak karşımıza çıkıyor.

1. Dalga: Hukuki haklar

19. yüzyıl sonlarına doğru yükselen ilk dalga feminizm, kadınların oy kullanma ve mülkiyet hakkı gibi temel hukuki haklara erişimini savunarak, feminizmi bir hak arayışı olarak tanımlayan en erken mücadelelerden birini başlattı.

Pexels

2. Dalga: Beden, emek ve roller

1960’lı yıllarda ikinci dalga yükseldiğinde, kadınların yalnızca kamusal değil, özel alandaki eşitsizlikleri de görünür kılınmaya başlandı. Üreme haklarından ev içi emeğin görünmezliğine, iş gücüne katılımdan toplumsal cinsiyet rollerine kadar birçok başlıkta kadınların maruz kaldığı çok yönlü baskıları sorguladı; artık mesele sadece yasalarla sınırlı değildi, günlük hayatın her alanı mücadele sahasına dönüşmüştü.

3. Dalga: Kimlik ve çeşitlilik

1990’larla birlikte feminizm, daha kapsayıcı bir anlayışla üçüncü dalgaya evrildi. “Her kadının deneyimi aynı değildir” düşüncesiyle yola çıkan bu dalga; ırk, sınıf, etnisite, cinsellik gibi çok katmanlı kimlikleri odağına aldı ve tek bir kadınlık deneyiminin olmadığını savunarak feminist hareketin evrenselliğini daha adil bir temele oturtmaya çalıştı.

4. Dalga: Dijital aktivizm çağı

Pexels

Sosyal medyanın yükselişiyle birlikte, feminizm dördüncü dalgada dijital dünyaya taşındı. #MeToo, #YesAllWomen gibi küresel kampanyalar, görünmeyen şiddet ve travmaları görünür kıldı; böylece feminizm yalnızca sokaklarda değil, aynı zamanda ekranlarda, hashtag’lerde, yorumlarda ve paylaşımlarda da örgütlenmeye başladı. 

Feminizm Sözlüğü

Feminizm hakkında konuşurken sıkça karşımıza çıkan ama çoğu zaman yanlış anlaşılan bazı temel kavramlar var. Gündelik hayatta sık duyduğumuz, ancak anlamını tam olarak bilmediğimiz bu terimleri birlikte netleştirelim.

Patriyarka
Toplumun erkek egemen bir yapıyla örgütlenmiş olması. Yalnızca erkeklerin üstünlüğünü değil, kadınlıkla ilişkilendirilen her şeyin sistematik olarak değersizleştirilmesini de içerir.

Pexels

Cam Tavan
Kadınların kariyer basamaklarında yükselmesini engelleyen görünmez bariyerler. Kadınlar belirli bir seviyeye kadar yükselebilir, ancak çoğu zaman en tepe pozisyonlar, varlığı inkar edilen ama etkisi hissedilen engellerle kapalıdır. CV’niz yeterlidir, tecrübeniz de, ama “o koltuk” bir türlü sizin olmaz.

İçselleştirilmiş Cinsiyetçilik
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, kadınların ya da marjinalleşmiş bireylerin kendi inanç sistemine entegre etmesi. Örneğin “kadınlar teknik, tamir işlerinden anlamaz” gibi kalıpların bizzat kadınlar tarafından da dile getirilmesi.

Feminizasyon
Kadınlarla özdeşleştirilen alanların sistemli şekilde değersizleştirilmesi. Duygusal emek, ev içi bakım, öğretmenlik gibi işler çoğunlukla bu kategoriye girer ve genellikle görünmez kılınır.

Toplumsal Cinsiyet Rolleri
Kadın ve erkek olmanın “nasıl davranılması gerektiğini” belirleyen kültürel kalıplar. “Erkek ağlamaz”, “kadınlar nazik ve kibar olmalı” gibi cümleler bunun tipik örnekleri.

Pexels

Tokenizm
Sözde çeşitlilik, sembolik kapsayıcılık. Bir markanın reklam filmine tek bir kadın yöneticiya da LGBTQ+ bireyin görünür şekilde pozisyonlandırılması, ancak yapısal eşitliğin sağlanmaması.

Mansplaining
Bir erkeğin, kadının uzman olduğu bir konuda bile, ona konuyu küçümseyici ve açıklayıcı bir dille anlatması. Sosyal medyada “Ben bir erkek olarak…” diye başlayan cümlelerde sıklıkla görebilirsiniz.

Mizojini (Kadın Düşmanlığı)
Kadınlara yönelik sistematik nefret, küçümseme, yok sayma ya da düşmanlık hali. Bu düşmanlık açıkça ifade edilmek zorunda değildir; dilde, esprilerde, reklamlarda, ilişki dinamiklerinde ve hatta popüler kültür ürünlerinde kendini sinsi ve cinsiyetçi bir biçimde gösterebilir.

Pexels

Slut-shaming
Bir kadının cinselliği, dış görünüşü ya da ilişkileri üzerinden ahlaki olarak yargılanırken – giydiği kıyafet, paylaştığı fotoğraf ya da flört tercihleri üzerinden utandırılması. Bir bakıma, kadının bedenine toplumun söz hakkı olduğunu varsayan, onu “iyi” ya da “kötü” kadın ikilemine hapseden baskıcı bir mekanizma.

Pick Me Girl
Erkek onayına ihtiyaç duyar şekilde davranan, diğer kadınları küçümseyerek kendini “farklı” göstermeye çalışan kadın figürü. Genellikle “Ben diğer kızlar gibi değilim” cümleleriyle kendini belli eder. Sosyal medyada sıkça karikatürize edilir; ancak arkasında içselleştirilmiş cinsiyetçilik ve onay ihtiyacı yatar.

Choice Feminism (Seçimci Feminizm)
Her bireysel tercihin, bağlamdan bağımsız olarak feminist bir eylem sayılması. “Ben böyle istedim, öyleyse bu da feminizmdir – feminist bir seçimdir” anlayışıyla şekillenir. Ancak özgür bir tercih gibi görünen kararların, sistemsel baskılarla ne ölçüde şekillendiği sorgulanmadan yapılan bu yorumlar sıkça eleştirilir.

White Feminism
Yalnızca beyaz, orta sınıf, cis-heteroseksüel kadınların deneyimlerini merkeze alan ve kapsayıcılığı sınırlı bir feminizm anlayışı. Irk, sınıf, engellilik, göçmenlik gibi kesişen eşitsizlikleri görmezden gelir – bu nedenle evrensellik iddiası taşısa da, çoğu zaman ayrıcalıklı bir bakışı temsil eder.

Performatif Feminizm
Gerçek bir değişim amacı taşımadan, yalnızca feminist görünmek adına yapılan sembolik ve yüzeysel eylemler. Örneğin 8 Mart’ta bir paylaşım yapmak ama kurum içinde hiçbir yapısal eşitlik adımı atmamak gibi.

Gaslighting
Kişinin algısını, hafızasını ya da duygularını manipüle ederek onu kendinden şüphe duyar hale getirme yöntemi. “Sen her şeyi abartıyorsun”, “öyle bir şey olmadı” gibi ifadelerle kurbanın gerçekliği sistemli şekilde sarsılır. Özellikle güç dengesizliğinin olduğu ilişkilerde sıkça görülür.

Male Tears
Feminist söylemlere tepki olarak geliştirilen, “ama biz erkekler de zorlanıyoruz” gibi savunmaların ironik biçimde ifadesi. Çoğunlukla dikkati dağıtmak, odağı değiştirmek ya da kadınların eşitlik mücadelesini küçümsemek amacıyla kullanılır. Empati değil, üstünlük çatışması üzerinden işler.

Girlboss
Kadınların güçlenmesini temsil eder gibi görünse de, bireysel başarıyı sistemsel eşitliğin önüne koyan neoliberal bir feminizm figürü.Dayanışmayı değil, yalnız tırmanışı yücelttiği için eleştirilir.

Bu kavramlar sadece teorik terimler ya da sosyal medyada karşımıza çıkan ifadeler değil; yaşadığımız toplumun görünmeyen kurallarını, içselleştirilmiş inançlarını ve eşitsizliğin gündelik hayattaki yansımalarını anlamamıza yardımcı oluyor.

Feminizm, yalnızca büyük hareketlerden oluşan bir mücadele değil; bazen bir cümlede gizlenen, bazen de bir suskunlukta görünürlük kazanan bir farkındalık alanı. Kullandığımız kelimeler, sorguladıklarımız ya da fark etmeden normalleştirdiklerimiz, bu dönüşümün sessiz ama etkili parçaları. Kavramları yerli yerine oturtmak ise, daha adil ve eşit bir yaşam hayalinin gerçeğe dönüşmesi için atılacak ilk adım olabilir.

İlginizi çekebilir >>>>> Orgazm patriyarkası: Zevk kimin kontrolünde?

Dilara Melisa Yaman

Bahçeşehir Üniversitesi'nde Yeni Medya lisans eğitiminin ardından Halkla İlişkiler yan dalını tamamlayan Melisa, yazma tutkusunu erken yaşta keşfetti. Öğrencilik yıllarında TheCollector ve ArtReview gibi platformlarda editör asistanlığı yaparak sanat tarihi, mitoloji ve global trendler üzerine içerikler üretti. Bu alanlarda içerik üretme deneyimini pekiştirdikten sonra, şimdi kendi ilgi alanlarını profesyonel kimliğiyle birleştirerek InStyle Türkiye'de yazar olarak görev yapıyor. Şehirli, dinamik ve cesur bir üslupla; ilişkiler, trendler ve kadın dünyasına dair yazılar kaleme almaya devam ediyor.

Daha Fazla İçerik

varsayım yasası

“Varsayım yasası” nedir? 3 adımda hayallerinizi hayatınıza çekin

"Olmuş gibi davran" cümlesi artık sadece bir sosyal medya klişesi

Duş sonrası tırnak bakımı nasıl olmalı?

Cilt bakımına özen gösteren herkesin iyi bildiği bir şey var: