Fotoğraf: Pexels
Günümüzde iş dünyasının artık daha eşitlikçi olduğuna dair sık sık iyimser söylemler duyuyoruz; çeşitlilik programları, kadın liderliği panelleri ya da şirketlerin sosyal medya kampanyaları bize ‘artık çok şey değişti’ mesajını vermekte başarılı görünse de, kadınların iş dünyasındaki gerçeklik hala göründüğünden farklı.
Çünkü patriyarkanın kurumsal yüzü ofislerde sessiz ama sistemli bir şekilde işler ve bu nedenle eşitsizlik her zaman gözle görülür olmaz; kimi zaman öyle sessizce sızar ki fark etmeden rutininizin sıradan bir parçasına dönüşür.
İş dünyasında kadın
Hatırlayın o anları: Toplantıda söz almak istediğinizde cümleniz yarıda kesilir, aynı fikri biraz sonra bir erkek meslektaşınız dile getirdiğinde ise alkış toplar. Terfi listelerinde sürekli benzer profiller öne çıkar, kadın çalışanların başarıları ise görmezden gelinir. Rapor hazırlamak, toplantı notlarını tutmak ya da sosyal etkinlikleri organize etmek gibi görünmeyen ama zaman alan işler ise çoğu zaman ‘kendiliğinden’ sizin sorumluluğunuza bırakılır.

Bu görünmeyen engelleri anlamak içinse, literatürde adı konmuş kavramlara bakmak büyük bir farkındalık yaratır. Çünkü isimlendirmek, yaşadığınız şeyin yalnızca size özgü bir zorluk olmadığını, aslında sistematik bir eşitsizliğin parçası olduğunu gösterir.
İşte kadınların iş dünyasında sıkça deneyimlediği, sessiz ama derin izler bırakan yapısal eşitsizliklerin sözlüğü:
Token Woman
Şirketin yönetim kurulunda tek kadın olduğunuzda, kağıt üzerinde çeşitliliği temsil ediyor gibi görünürsünüz ama gerçekte bu, çoğu zaman yalnızlığa dönüşür. Her sözünüz cinsiyetinizin sözcülüğüymüş gibi algılanır, en küçük hatanız bile yalnızca size değil, tüm kadınlara yüklenir. Böylece birey olarak var olma hakkınız elinizden alınır ve bir anda yalnızca “çeşitlilik vitrini”nin parçası haline gelirsiniz.

Kültürel Uyum Tuzağı (Culture Fit Trap)
İş görüşmelerinde ya da ekip seçimlerinde sıkça sorulan “Takımın havasına uyar mı?” sorusu kulağa masum gelse de, aslında kast edilen çoğu zaman ofisteki erkek kodlu esprilere, uzun mesai kültürüne ya da erkek dayanışmasına uyum sağlayıp sağlayamayacağınız. Böyle bir durumda sizin bilgi, deneyim ve yetkinlikleriniz ikinci plana düşer; asıl ölçülen şey mevcut düzenin kalıplarına ne kadar sorunsuz uyum gösterebileceğiniz olur. Sonuçta liyakat geri çekilir, sisteme uyum kapasiteniz öne çıkar ve bu da potansiyelinizi törpüler.
Purplewashing / Femwashing
Bir şirket, kadınlar için gerçek ve dönüştürücü politikalar geliştirmek yerine sosyal medyada kadın dostu görünmeye çalıştığında purplewashing yapmış olur. Kadınlar Günü’nde paylaşılan parlak görseller, çekilen reklam filmleri ya da süslü söylemler bir süre dikkat çekebilir; ama yönetim kurulunda tek bir kadının bile bulunmadığı çıplak gerçeği gizleyemez – ve bu yüzden feminizmi bir pazarlama aracına dönüştüren her adım, eşitliği desteklemek yerine yalnızca vitrini süsler.

Pet to Threat Sendromu
Kariyerinizin ilk yıllarında herkesin sevdiği, desteklediği ve “tatlı” bulduğu çalışanken; adım adım yükseldikçe, başarılarınız görünür hale geldikçe aynı kişiler sizi bu kez bir “tehdit” olarak görmeye başlar. Oysa değişen siz değil, sistemin size yüklediği etikettir: Aynı kadın, aynı kişilik… fakat erkek egemen düzen için artık fazla güçlü, fazla görünür, fazla iddialı görünürsünüz.
Double Bind (Çifte Tuzak)
Çok yumuşak davrandığınızda “fazla kırılgan”, güçlü, iddialı ve kararlı olduğunuzda ise “agresif” ya da “zorlayıcı” bulunursunuz. Yani hangi yolu seçerseniz seçin, sistem sizi olumsuz bir kutuya yerleştirmeye hazırdır.

Kraliçe Arı Sendromu (Queen Bee Syndrome)
Bir kadın yönetici düşünün: Zirveye çıkmak için yıllarca mücadele etmiş. Ama oraya vardığında aynı yolculuğa çıkan diğer kadınlara mesafeli duruyor. Çoğu kişi bunu yalnızca “kişisel hırs” ya da “rekabet” olarak görür; oysa sorun bireysel değil, sistemiktir. Erkek egemen kurumlarda kadınlara genellikle yalnızca “tek kadın” kontenjanı açılır ve bu durum onları ister istemez birbirinden uzaklaştırarak dayanışma yerine yalnızlığa iter.
Ofis Ev İşleri (Office Housework)
Toplantı notlarını kim tutacak? Ekip arkadaşınızın doğum günü pastasını kim alacak? Yeni başlayanlara “şirketi tanıtan” kişi kim olacak? Bu görevler iş tanımında yazmaz ama birinin mutlaka yapması gerekir. İşte tam da bu noktada patriyarkal kültür devreye girer ve görünmeyen bu emek çoğunlukla kadınların omuzlarına yüklenir.

Likeability Trap (Sevilme Tuzağı)
Başarı elde ettiğinizde “fazla hırslı” ya da “soğuk” olmakla etiketlenir, fazla uyumlu davrandığınızda ise bu kez yeterince ciddi, yetkin ya da lider görülmezsiniz. Hangi yolu seçerseniz seçin, mutlaka bir eksik bulunur. İşte sevilme tuzağı tam da bu noktada ortaya çıkar; kadınlardan hem sıcak hem mesafeli, hem uyumlu hem iddialı olmaları beklenir, fakat hiçbir zaman gerçekten “yeterli” sayılmaları istenmez.
Annelik Cezası (Mom Penalty)
Bir kadın anne olduğunda ona çoğu zaman “artık işine eskisi kadar odaklanamaz” damgası vurulur; aynı dönemde baba olan bir erkek ise “sorumluluk sahibi ve güvenilir” diye övgüyle karşılanır. Aynı bakım emeği kadına yük olarak yansırken, erkeğe ödül getiren bu çifte standart, kadınların kariyer yolculuğunda en keskin kırılma noktalarından birini oluşturur.

Cam Uçurum (Glass Cliff)
Yıllardır hayalini kurduğunuz liderlik pozisyonu size sunulur – ancak size verilen görev, şirketin en riskli, başarısızlık ihtimali en yüksek projesi olur. Başarırsanız şans, başaramazsanız “kadınlar liderliği kaldıramıyor” algısı güçlenir. Böylece başarısızlık kadınla, başarı ise sistemle özdeşleştirilir.
Beyaz Atlı Kurtarıcı Sendromu (White Knight Syndrome)
“Ben senin için halledebilirim” ya da “Senin yerine ben konuşabilirim” gibi cümleler ilk anda destek gibi duyulsa da, aslında kadın çalışanı sürekli korunmaya ihtiyaç duyan bir konuma yerleştirir. Böylece başta yardım gibi görünen bu yaklaşım, kadının yetkinliğini gölgeler ve bağımsız bir profesyonel olarak görünürlüğünü azaltır.

Performans Paradoksu
Kadınlar iş dünyasında başarılarını yalnızca bir kez değil, sanki hiç kanıtlanmamış gibi her seferinde yeniden ispat etmeye zorlanır. Terfi zamanı geldiğinde erkek meslektaşınızdan daha çok çalışır, daha fazla sorumluluk üstlenir, başarılarınızı defalarca somut kanıtlarla ortaya koyarsınız; yine de tüm bunlar yeterli görülmez. Böylece başarı, sizi yukarı taşıyan bir basamak olmaktan çıkar ve bitmeyen bir sınava dönüşür.
Günün sonunda tüm bu kavramlar bize şunu gösterir: Eşitsizlik yalnızca açık ve görünür anlarda değil; çoğu zaman sessiz, sistematik ve gündelik hayatın en sıradan detaylarına gizlenmiş halde karşımıza çıkar. Ve tabii ki, Kadınların iş hayatında adını koyabildiğimiz her eşitsizlik, onu fark etmenin ve dönüştürmenin ilk adımı olur.
İlginizi çekebilir >>>>> Feminizm 101: Feminist terimler ve diğer bilmeniz gerekenler