Hande Gözüm: Kadın girişimciliğinin sessiz devrimi

16 Ağustos 2025
Hande Gözüm

Erkek egemen bir sektörde, distribütörlükten üretime cesur bir geçiş yapan girişimci ve iş kadını Hande Gözüm, uluslararası iletişim eğitiminden sanayiye, tasarımdan ihracata uzanan ilham verici hikayesini paylaşıyor.

Türkiye’de sanayi odaklı bir girişim kurmaya nasıl karar verdiniz? Eğitim hayatım boyunca uluslararası ilişkiler, strateji ve politika alanlarında çalıştım ama kalbim hep somut bir şeye dokunmak istiyordu. Sanayiye yönelmem, kendi gücüme inanmam gerektiğine dair içsel bir çağrıydı aslında. Kariyerime enerji sektöründe, elektrik üretim tesislerinin revizyonu ile başladım. Ardından yurt dışından distribütörlükler alarak hidrolik sektörüne yönelik komponent tedariği sağladım. Açıkçası bu süreçten çok keyif almadım çünkü bana göre alıp satmak, ticaretin en katma değersiz ve en ilkel formu. Ben üretmenin dönüştürücü gücüne çok erken yaşta inandım. Bu nedenle karşıma çıkan ilk fırsatta sanayiye yöneldim. Bugün, 10 yıllık emek ve çabanın ardından kendi makinelerimizi tasarlayıp ihraç edebiliyor olmak benim için sadece bir iş değil, aynı zamanda bir anlam üretme biçimi.

Bu süreçte karşılaştığınız en büyük zorluk neydi? Erkek egemen bir sektörde kadın olarak var olmak… Makine üretiminin, Ar-Ge’nin, ihracatın kalbindesiniz ama çoğu zaman önce “kadın” olarak görülüyorsunuz. Üstelik bu, genellikle olumlu anlamlar içermiyor. Cam tavanlar sadece kariyer yolculuğunda değil, gündelik iletişimde bile karşınıza çıkıyor. “Siz bu işi gerçekten biliyor musunuz?” gibi sorulara yanıt vermek zorunda kalıyordum. Ama bu da bana başka bir güç kazandırdı: Sessizce devrim yapmak. Artık biliyorum ki mesele sadece erkek egemen masalarda var olmak değil. O masaları yeniden tanımlamak da bizim elimizde. En çok bunun için mücadele ettim.

Hidroport’un ihracat pazarlarını seçerken en çok neye dikkat ediyorsunuz? Ürünümüz çok niş ve teknik olduğu için, hedef ülkenin yer altı kaynakları ve madencilik stratejileri bizim için belirleyici. Aynı zamanda kültürel uyum ve uzun vadeli ilişki kurabileceğimiz partnerlerin varlığı da çok önemli. Çünkü ticaret sadece mal değil, aynı zamanda güven ve anlayış da ihraç etmek demektir.

Sizce Türkiye’de kadın girişimciliğinin önündeki en büyük engel ne? Kadınlar hâlâ çoğu zaman “cesaret eden” değil, “yardım eden” pozisyonda görülüyor. En büyük engel bu algı. Finansmana ulaşmak, mentorluk almak, karar verici masalara oturmak hâlâ mücadele gerektiriyor. Kadın girişimcilere duyulan gizli kuşku hâlâ toplumun derinliklerinde varlığını sürdürüyor. Ama artık sesimiz daha gür, sayımız daha fazla. Bu algı değişiyor, biz değiştirdikçe.

Uluslararası iş birliklerinde kültürel farkların iş yönetimi üzerindeki etkisini nasıl deneyimlediniz? Bir İtalyan’la bir Alman’ın, bir İranlı’yla bir Türk’ün iş yapma biçimi çok farklı. Bazen süreç değil, insanlar işin önünü tıkar ya da açar. Kültürel farkları avantaja dönüştürebilmek için önce saygı duymayı öğrenmek gerekiyor. O zaman sadece ihracat yapmıyorsunuz, aynı zamanda güven, dostluk ve sürdürülebilir iş ortaklıkları inşa ediyorsunuz.

Girişimcilikte sizi en çok heyecanlandıran şey şu sıralar ne? Hayalini kurduğumuz bir makinenin önce çizime, sonra üretime ve ardından uluslararası pazarda talep gören bir ürüne dönüşmesi… Bu süreç hâlâ beni büyülüyor. Ayrıca Ar-Ge ekipleriyle çalışmak bana ayrı bir enerji veriyor. Türkiye’den çıkan bir sanayi markasının global bir oyuncuya dönüşmesini izlemek, en güzel motivasyon.

Yerli üretim konusunda hem sanayi hem politika tarafını bilen biri olarak, daha etkili adımlar için ne önerirsiniz? Yerli üretim uzun vadeli bir vizyon gerektirir. Ne yazık ki Türkiye’de üretici, çoğu zaman değişken para politikaları, belirsiz teşvik mekanizmaları ve kısa vadeli düzenlemelerle baş başa kalıyor. Bir makine üreticisi olarak yatırım yapmadan önce sadece ürünü değil, önümüzdeki üç yılı da hesap etmek zorundayız. Ancak bu öngörülebilirlik çoğu zaman mümkün olmuyor.

Uluslararası İletişim alanındaki geçmişiniz Ar-Ge süreçlerine nasıl katkı sağlıyor? İletişim sadece kelimelerle değil, ihtiyaçları doğru okumakla da ilgilidir. Uluslararası iletişim eğitimim sayesinde teknolojiyi sadece üretmeyi değil, aynı zamanda konumlandırmayı da öğrendim. Ar-Ge sürecinde bir fikrin evrensel pazarda neye dönüşeceğini öngörmek, teknik bilgi kadar stratejik bir bakış da gerektiriyor. Yani üretimin diliyle iletişimin dili arasında bir köprü kuruyorum.

Kariyeriniz boyunca aldığınız en kritik karar hangisiydi? Distribütörlükten üretime geçmek… Başkasının tasarladığı bir ürünü satmak güvenliydi. Ama biz yaratan olmak istedik. Bu büyük bir riskti ama aynı zamanda bizi dönüştüren bir karardı. Bugün kendi tasarımımızla sahada çalışan makineleri görmek, o kararın ne kadar doğru olduğunu bana her gün yeniden hatırlatıyor.

Zaman zaman motivasyonunuzu kaybettiğiniz anlar oluyor mu? Öyleyse nasıl yeniden enerji buluyorsunuz? Elbette oluyor. Bazen yorgunluk, belirsizlik ya da hayal kırıklıkları insanı durdurabiliyor. Ama sonra bir anda, bir çalışanınızın heyecanı, bir müşterinin memnuniyeti ya da bir fikrin gerçeğe dönüşmesiyle neden başladığınızı hatırlıyorsunuz. Ben de doğaya çıkarım, sevdiğim müzikleri dinlerim, köpeğimle yürüyüş yaparım. En çok da kendime, “Bu süreci sen seçtin, hatırlıyor musun?” derim. O an yetiyor.

Başarılı bir iş kadını olarak genç kadınlara en çok vermek istediğiniz tavsiye ne olurdu? Kendinizi ertelemeyin. Mükemmel zamanı beklemeyin. Kusurlu başlayın ama mutlaka başlayın. Cesaret bulaşıcıdır, sizin cesaretiniz bir başkasının yolunu açar. Ve unutmayın: En sağlam iş planı bile, kendinize duyduğunuz inanç kadar güçlü değildir.

Daha Fazla İçerik

Burcunuza göre 2025’te kariyerinizi neler bekliyor?

Yeni yıl sadece yeni başlangıçlar değil, profesyonel hayatta da önemli

2025 trendi Labubu: Tatlı ama karanlık

Son yılların en beklenmedik kült figürlerinden biri Labubu. Çünkü o