Yaz güneşinin altında, Büyükada’nın huzurlu atmosferinde buluştuğumuz Hande Erçel, kariyerindeki yeni dönemi, hayatına yön veren değerleri ve içsel dünyasını Temmuz 2024 sayımızda bizimle paylaşıyor.
Röportaj EYLÜL SOLAKOĞLU
Fotoğraflar MUSTAFA NURDOĞDU
Styling NAZLI KAYRAN
Hande Erçel ile yaza Büyükada’da merhaba diyoruz

Yazın en sıcak günlerinden birinde, Büyükada’nın imza evlerinden birinde Hande Erçel ile buluşuyoruz. Uzun zaman sonra kapak konuğumuz olan Erçel ile ilk kez tanışacağım için içimde tatlı bir merak var. Sete gelip herkesle tek tek selamlaştığı andan itibaren, sadece hayranları tarafından değil, kendisini yakından tanıyanlar tarafından da neden bu kadar sevildiğini anlıyorum. Attığı her adımın merak edildiği, Instagram’da 30 milyonu aşkın takipçisi olan, güzelliğiyle olduğu kadar başarılı iş birlikleriyle de global düzeyde büyük ilgi gören Erçel, tüm bunların ötesinde çok zarif, sıcak ve alçakgönüllü.
Objektife çok yakışıyor, yakıcı güneşin altında jean ile poz verdiği dakikalardan, akşamüstü buz gibi havuza girişine kadar, günün her anında mutlu ve bir o kadar da dingin bir enerji yayıyor. Çekim adeta su gibi akıyor. Nocturne’ün yüzü olarak başarılı sezonlar geçiren, yakın gelecekte ise Rüzgara Bırak filmiyle ekrana dönecek olan Erçel ile sohbetimize başlıyoruz.
Yeni projeler ve heyecan
Hayatının mutlu, iyi bir döneminde olduğunu hissediyor ve bunu ona sorarak başlıyorum. “Huzurlu ve üretken bir dönemimdeyim. Yeniliklere heyecan duyduğum, akıştan keyif aldığım, dingin ama aynı zamanda heyecanlı hissettiğim günlerdeyim,” diyor. Erçel, kısa bir aranın ardından Netflix’de yayınlanması planlanan Rüzgara Bırak filmiyle ekrana dönmeye hazırlanıyor. Başrollerini Barış Arduç’la paylaştığı film, bir şirketler grubunun iki veliahdı olan, birbirine zıt karakterlere ve yaşam tarzlarına sahip Aslı ve Ege’nin, şirketin geleceği için atacağı adımları ve bu süreçteki maceralarını konu ediniyor.
Senaryoda kendisini çeken ne oldu? “Senaryo, okuduğum andan itibaren beni kendine bağladı. Her zaman güçlü kadın karakterleri sevdiğim için Aslı’ya da hemen çekildim. Aslı çok güçlü, işkolik, hayatının merkezine işi koymuş, duygularını bastırarak her şeyin önüne mantığı koyan bir kadın,” diye anlatıyor canlandırdığı karakteri.

Yakın zamanda başlayan çekimlerin bir kısmı İstanbul’da, bir kısmı ise Çeşme’de gerçekleşecek. Hali hazırda hayatının hareketli bir döneminde olan Erçel için bu yorucu olmasa gerek.
Son dönemde hem iş hem de tatil vesilesiyle sık seyahat ediyor, seyahati seviyor. Yakın zamanda gittiği ülkeler arasında kendisini en çok hangisinin etkilediğini merak ediyorum. “Japonya seyahati beni çok etkiledi. İlk gidişimdi ve oradaki düzene, insanların kurallara olan bağlılığına, yaşam alanlarının düzenine hayran kaldım,” diyor. Seyahat anlayışının yarı spontane, yarı programlı olduğunu söylüyor. “Kısmen planlı, kısmen spontane hareket ediyorum. Önceden görmek istediğim ve rezervasyon yapılması gereken yerleri planladıktan sonra gün içinde spontane olarak hareket edebiliyorum.”
“Aile her şey demek”
Programı ne kadar yoğun olursa olsun, her zaman ailesine vakit ayırmayı başarıyor. Kız kardeşi Gamze Erçel ve yeğeni Mavi ile olan yakın ilişkisi çok seviliyor. Peki teyze olmak onda neleri değiştirdi? “Aile her şey demek benim için,” diyerek sözlerine başlıyor ve devam ediyor, “Mavi’nin gelişiyle ablamla olan kız kardeşlik ilişkimiz başka bir boyut kazandı. Tarif edemediğim bir sevgi, kalbimi büyüttü. Mavi’nin benimle çok özel bir bağı var ve ben de bu bağı daha da güçlendirmek için her anında yanında olmaya, onunla anılar biriktirmeye çalışıyorum.”
Çok sevilen biri Hande. Sadece Instagram’da 32 milyon takipçisi var ve bu, şöhret kavramına aşina olan insanlar için bile çok fazla. Bu ilgi ona nasıl hissettiriyor? “Sevilmek, beğenilmek çok güzel ve beni de çok mutlu ediyor. Dünyanın her yanından insanlarla etkileşim içinde olmak ve onların sevgisini yakından hissetmek çok değerli. Tabii ki, ilginin getirdiği büyük bir sorumluluk da var. Bu da bunun bir parçası.”

Kendisini takip eden, gelecekte onun gibi olmak isteyen milyonlarca genç kız varken, bu sorumluluğun farkında olması ve buna göre davranması hayranlık uyandırıyor. Her şeyde olduğu gibi, işin bir de insanı zorlayan ve yıpratan bir yönü var tabii. Hayatına eksileri olup olmadığını, yorum ve eleştirilerin onu ne kadar etkilediğini soruyorum. Linç kültürü olarak tabir ettiğimiz acımasız sanal dünya karşısında etkilenmemeyi başarıyor mu? “Günümüzün ve sosyal medyanın geldiği noktanın en büyük sorunu bu bence. Linç kültürünün alışılması gereken bir duruma gelmesi bile bana üzücü geliyor. İnsanların eleştiriyle hakaret arasındaki sınırı unutmamaları gerektiğini düşünüyorum. Birinin ekran önünde görünür bir iş yapıyor olması kimseye sınırsızca hakarete varan yorum yapma hakkı vermiyor olmalı,” diye cevaplıyor.
Duygular üzerine ve hayatla kurduğu denge
Giriş yazımda da bahsettiğim gibi çok zarif, sakin mizaçlı ve naif biri olduğunu gözlemledim. Hande’nin. Duygusal biri midir, karar alırken ne kadar mantığını, ne kadar kalbini dinler? “Genelde sakinimdir. Sakinliğimi kaybettiğimde beni görmenizi pek istemem,” diyor gülerek ve devam ediyor, “Ancak o noktaya çok zor geldiğimi söyleyebilirim. Genelde kalbimi dinleyerek akılcı kararlar alırım. Kalbimin sesi çoğu zaman doğruya yönlendiriyor beni.” Bir yılı aşkın süredir Hakan Sabancı ile birlikte. Her adımları merak konusu olan ikili, aşklarını hem gizlemeye gerek duymadan, hem de sınırlarını korumayı başararak sürdürüyorlar.

Peki Hande için bir aşkı, ilişkiyi en özel kılan, dengede tutan nedir? “Saygı. Birbirinin alanına ve önemsediklerine saygı göstermek bence her ilişkinin en önemli noktası.”
Konu, Hande Erçel’in Nocturne markasıyla olan uzun soluklu iş birliğine geliyor. Bu başarılı birliktelik, yaz sezonunda da devam ediyor. Motto’su “Sadece Hande” olan yaz kampanyası, özgür ruhlu ve kendine yeten kadınları kutlarken özgüven kavramını merkeze alıyor. Erçel bu iş birliğiyle ilgili, “Nocturne ile aile gibi olduk. Her sezon büyük emeklerle, yaratıcı bir ekip çalışması sonucunda ortaya çıkıyor. Onlarla çalışmayı çok seviyorum,” diyor. Koleksiyondaki parçalar arasında seçim yapmak zor da olsa, çekimde de giydiği pembe taş detaylı triko elbise ve kampanyanın ana kareleri arasında yer alan korse görünümlü crop üst ve pantolon takımının favorileri arasında olduğunu söylüyor.
Sanat ve günlük ritüeller
Merak ettiğim konulardan biri de, resim ve sanata olan tutkusu. Yakın zamanda bir atölye açma hayali olduğunu söylüyordu. Bu planını ve kendini yakın hissettiği akım ve sanatçıları soruyorum. “Atölye açma hayalim hazırlıklar aşamasına geldi ve her şey hayal ettiğim gibi giderse ve içime sinerse, yakın zamanda gerçek olacak diye umuyorum. Okuduğum bölümde özellikle geleneksel Türk sanatı ve sanatçılarına odaklanıyorum. Bunun yanı sıra antik Yunan ve Roma sanatı her zaman ilgimi çekmiştir, barok dönem eserlerini de çok beğeniyorum.”

Resim tutkusu dışında, şehirdeki boş zamanlarını ailesi veya kız arkadaşlarıyla geçirdiğini, yalnız zamanlarında ise köpeklerini alıp uzun orman yürüyüşlerine çıktığını söylüyor. Hareket etmek, onun hangi ruh halinde olursa olsun vazgeçilmezi. “Çok yorgun ya da tükenmiş hissettiğimde, hareket etmek zorlansam da bana iyi geliyor. Adaçayı yakmanın da enerjime iyi geldiğine inanıyorum,” diyor. Son olarak, yakın gelecekte onu en çok neyin heyecanlandırdığını soruyorum. “Şu an en çok Rüzgara Bırak için heyecanlıyım,” diyor ve tanımaktan mutluluk duyduğum, yakın zamanda da sıkça karşılacağımıza inandığım Hande Erçel ile sohbetimizi sonlandırıyoruz.
İlginizi çekebilir >>>>> Hafsanur Sancaktutan: “Şöhret amaç değil, eşlikçi”