Merve Dizdar: “Hayatımın en güzel dönemindeyim”

2 Mayıs 2024
Merve Dizdar: "Hayatımın en güzel dönemindeyim"

Merve Dizdar, sahneye ve ekrana yansıttığı her karakteriyle izleyicilerin kalplerine dokunan, yeteneğiyle olduğu kadar içtenliğiyle de hayranlık uyandıran, birlikte olmanın gücünden beslenen özel bir kadın.

Röportaj EYLÜL SOLAKOĞLU

Fotoğraflar KORAY PARLAK

Styling NAZLI KAYRAN

Nisan ayının belki de sağanak yağışlı tek gününde, The Peninsula Istanbul’un görkemli Pen Suite’inde buluşuyoruz Merve Dizdar ile. Uzun zamandır birlikte bir çekim yapmak istediğimiz oyuncu, şimdilerde Sephora’nın yeni global kampanyası We Belong to Something Beautiful’un yüzü olarak karşımıza çıkıyor. Yakın geçmiş onun için hareketli geçti. Neredeyse bir yıl önce, 76. Cannes Film Festivali’nde Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği Kuru Otlar Üstüne filmindeki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazanarak hepimize büyük bir gurur yaşattı. Dizdar için bu unutulmaz bir deneyim de olsa, esas ödül onu bu noktaya getiren süreç, oyunculuk tutkusunu yansıtabilmek. Kendisiyle gerçekleştirdiğimiz rengarenk çekimin ardından muzip kedisinin de bize eşlik ettiği, sadece kariyerinin değil hayatının da dönüm noktalarını konuştuğumuz Zoom sohbetimize başlıyoruz.

Kariyer ve özel hayatta denge

Enerjisi çok yüksek, mutlu olduğunu gözlemliyorum. “Sanırım hayatımın en güzel dönemindeyim. Kendimi şanslı hissediyorum. 2017’den itibaren başlayan, hep üzerine koyarak gittiğim, hayalini kurduğum şeyleri başardığım bir dönem. Bundan sonra ne olacağını bilmiyorum ama ilerde hayatımın bu dönemini hatırladığımda, ‘O kadar iyi bir 10 yıl geçirdim ki!’ diyeceğim. Bu beni kariyer anlamında çok tatmin ediyor. Özel hayatıma gelirsek de bence büyümek, yaş almak bana iyi geldi. Daha kendimde hissediyorum, içimdekileri daha rahat ifade edebiliyorum. Daha kolay ‘hayır’ diyebiliyorum, tabii o konuda çalışmalarım devam ediyor. Ama genel olarak böyle olmak iyi hissettiriyor.”

“Ben, ödüle giden o yolu seviyorum”

Merve Dizdar kimdir?
Fotoğraf: @instyle.tr

Kuru Otlar Üstüne, geride bıraktığımız senenin en çok konuşulan, üzerine en çok analiz yapılan filmiydi belki de. Taşrada geçen, bireysel bir hikayeymiş gibi görünen ama temelinde sosyolojik bir yapı barındıran, çok katmanlı bir film. Merve Dizdar’ın canlandırdığı Nuray Öğretmen aktivist, bir patlama sırasında tek bacağını kaybetmiş, dirayetli, mücadeleci ama özünde bir o kadar kırılgan ruhlu bir karakter.

Role nasıl hazırlandığını soruyorum. “Genelde rolüme çalışmaya başlarken önden bir karar vermiyorum: diyor ve devam ediyor, “Hiçbir karakter için ‘şu şöyletlir, bu bence bunu yapar, bunu yapmaz’ gibi kesin cümleler kurmuyorum. Her karakter de tıpkı her insan gibi her şeyi yapabilir, hissedebilir. Bu nedenle kafamda kurarak başlamamıştım, bir metne, dramaturjiye tabii ki uyuyorsunuz ama keskin çizgilerim yoktu. Hepimiz engelli adayıyız ve engel aslında bedene değil, hislere çarpıyor. Bedenin izde böyle büyük bir değişim olunca hayatınıza nasıl devam edeceğinizi düşünüyorsunuz, o yüzden asıl zorlu olan bu duygudurumunu işleyebilmekti. Nuray’ın kendini yeniden keşfetme, dünyada var olduğu yeri bulabilme arayışına çok saygı duyuyorum. Oralardan anlamaya çalıştım onu, provalara da başlayınca zaten aydınlanma geldi. Oyunculuk sezgisel bir şey bana göre. Yönetmen, oyuncu arkadaşlar, her şey bir faktör ama en nihayetinde oyuncuya ait oluyor karakter ve sezgisel olarak ilerliyor.”

Nuray karakteri ona, 76. Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandırdı. Bu, bir oyuncu için gerçekten unutulmaz bir deneyim olmalı. “Çok büyük bir ödül. Tıpkı diğerleri gibi çünkü Türkiye’de kazandığım ödüller de ülkenin en büyük ödülleri. İlk hissim çok yoğundu, hayalime doğru adım adım ilerledim, çabaladım ve kazandım. Sonraki birkaç gün onun heyecanı sürdü. Bir süre sonra, bir sabah uyandım ve her şey aynıydı. Bu kadar global bir ödül alınca, çabaladığınız hedefe ulaşmış olmanın getirdiği bir boşluk olabiliyor. Benim için esas önemli olan ödül almak değil, beni oraya götüren süreç. Ben, ödüle giden o yolu seviyorum. Festivalle ilgili en çok aldımda kalan, Cannes’ın sokağı. Filmler izlediğimiz, insanların bunun için güzel giyindiği, inanılmaz sanatçılar, filmler ve yönetmenlerin olduğu… Festival boyunca o sokak hep şenlikti, kutlamak Bu beni çok etkiledi, orada olduğum süre boyunca da bir sürü film izledim, harikaydı.”

Merve Dizdar için “Ömer” dizisinin anlamı

Merve Dizdar röportaj
Fotoğraf: @instyle.tr

İki sezondur rol aldığı Ömer dizisi, bu ay itibariyle final yapıyor. Orada hayat verdiği Nisa karakteri de, kendine göre zor bir yolculuğu olan, hayatı mücadelelerle geçen, bedeller ödemiş bir kadın. Merve, dizideki karakterlerin her birinin dönüşüm yolculuğunu sevdiğini söylüyor. “Nisa’nın hayatı çok zor, beş çocuğu var. Ona hep sıkıntı yaratan bir kocası var. Fakat çok güçlü bir karakter. O kadar çocuğun sorumluluğunu alıp tek başına mücadele etmesi, ailesine bile yeri geldiğinde karşı çıkabilmesi çok önemli. Hayatta insan seçimi gerçekten çok belirleyici. İnsan genelde olgunlaştığında, belli bir yaşa geldiğinde anlıyor seçimlerinin yanlış olduğunu. O da anladı.”Çok özel bir işti Ömer, herkesi çok seviyorum. Orada çalıştığım için çok mutluyum”

Rolün ağırlığından arınmak

Beyin, rol ve gerçeği birbirinden ayırt etme konusunda başarılı olsa da, bu kadar ağır mücadelelerden geçen, acı çeken karakterlere hayat vermek mental olarak zorlayıcı olsa gerek. Özellikle de söz konusu Merve gibi, karakterin en derin katmanına kadar inen biri olduğunda. Burada da beden hafızası giriyor devreye. “Oyunculukta bana göre en temel şeylerden biri bedeni unutmamak. İlk zamanlarıma bakıyorum, sanki sadece hisler, mimikler üzerine kuruluymuş gibi geliyor her şey ama öyle değil. Oyunculuğun zor bir meslek olma sebeplerinden biri bu, birçok bileşen bir araya geliyor ve bunu çoğunluğa beğendirmeniz gerekiyor. Bir sezon boyunca başka bir kişiyi canlandırıp içselleştirince, üzerinizde illa ki bir şey kalıyor. Uzun süre Nisa gibiydim, ondan önce iki sezonum Gülben gibi geçti. İş bitince, enerjisel olarak bir temizlenmeye ihtiyaç var tabii.”

Kariyerinde dönüm noktası: “Yutmak”

Merve Dizdar
Fotoğraf: @instyle.tr

Konu, kariyerinin dönüm noktaları arasında tanımladığı tiyatro oyunu Yutmak‘a geliyor. Orada bir trans bireyi canlandıran Merve, Afife Tiyatro Ödülleri Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu başta olmak üzere birçok ödül kazandı. “Çok zor bir oyundu. Dayak yediğim bir sahne vardı. Bu işin eğitimini ne kadar almış olsam da, her oyun bu sahneyi nasıl oynayacağımı sordum kendi kendime. Beden öyle ilginç ki, belli bir oyun sayısından sonra zaten kendisi ne yapması gerektiğini biliyor, kalıba giriyor. Beynimiz kadar güçlü bana kalırsa.”

Tiyatro, sinema ve diziler arasında

Sinema, tiyatro, müzikal dizi… Her alanda tecrübesi var, hepsinin kendine göre zorlukları ve rahatlıkları olduğunu söylüyor. Oyunda her gün yeniden deneyip üstüne koyabilecek olmanın güzel olduğunu, sinemanın gücünü büyüsünü ve zamansızlığını sevdiğini söylüyor. Dizilerde ise üç saate yakın bölümler çekmenin büyük bir performans gerektirdiğini vurguluyor. Aşka aşık denir ya, o da oyunculuğa aşık tam anlamıyla.

“Hepsini yapmaya çalışıyorum çünkü işin sadece oynama kısmıyla ilgileniyorum. En sevdiğim şey oynamak,” diyor. Hayatı setlerde geçiyor, çok yoğun çalışıyor. Bunun bilinçli bir tercih olduğunu, boş durmayı sevmediğini, çalışmanın onu canlı tuttuğunu söylüyor. “Aylarca ara verip sonra setlere ya da tiyatro sahnesine geri dönmek istemem. Hazırlıklı olmak, hazır kalmak önemli. Tatil yapıp arkasından spora bile dönemiyorsunuz bazen. Ben pek tatilci bir insan olmadığım için bu tempo bana çok uyuyor. Şimdi bir ara vereceğim ama bu arada yine işler yapmış olacağım kendimce.”

“Bence herkesin bir pişme süresi var”

Merve Dizdar: "Hayatımın en güzel dönemindeyim"
Fotoğraf: @instyle.tr

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü’nden mezun olmasıyla başlayan uzun soluklu kariyerinde karşılaştığı zorlukları ve bunları nasıl aştığını merak ediyorum. Birçok meslekte maalesef hala tanık olabildiğimiz ayrımcılığı Merve de yaşadı mı? Dürüstçe cevap veriyor. “Bunu kadın erkek ayrıştırmadan söyleyeceğim çünkü erkek oyuncu arkadaşlarımın da kariyerlerinde ilerlerken çok zorluklar yaşadıklarını gördüm. 2003 mezunuyum, İzmir’den İstanbul’a geldiğim dönemlerde bana göre oyunculuk yapmak daha zordu. Çok çalıştım, çok seçmeye girdim. Bu yolda zorlandım çünkü mesleğin kendisi zordu. Zorluk kelimesini negatif anlamda kullanmıyorum, bence herkesin bir pişme süresi var. Nasıl ki hemen doktor olamıyorsanız, oyunculuk için de geçilmesi gereken aşamalar var ve ben o aşamaların hepsinden geçtim. Konservatuarda da, yüksek lisans yaptığım dönemde de hocalanmız sert eleştiriler yapardı bize. İlk işlerimizde ne kadar iyi olabiliriz ki zaten? Bu süreçlerden geçince kişisel algılamıyorsunuz hiçbir eleştiriyi.”

“Farklılıklarımızla güzeliz”

Konu, Sephora’nın yeni global kampanyası We Belong to Something Beautiful’a geliyor. Temeli kapsayıcılık üzerine kurulu, güzelliğin her halini kutlayan bir kampanya. Merve’ye bu iş birliğini soruyorum. “Hala büyülü geliyor. Çok mutluyum, kendi adıma çok doğru bir buluşma olduğunu düşünüyorum. Sephora’yla hayata bakış açımız çok benziyor. Fikir bana geldiğinde, incelediğimde sanki beni tanıyorlar gibi hissettim. Ben de tıpkı Sephora gibi hayatta kimseyi ayrıştırmamak gerektiğini düşünüyorum. İnsanların nasıl istiyorlarsa öyle yaşamaları gerektiğine inanıyorum. Farklılıklarımızla güzeliz. Topluluk anlayışım, birlikteliği seviyorum. Mesela tiyatroda da ansambıl oyuncu kadrosunu seviyorum. İnsanlar birbiriyle temas halinde olunca hayat güzel bir yer oluyor. Sephora bünyesinde de bir sürü marka var. Bu da bir birliktelik mesela.”

İşin içinde bolca renk olması da onu cezbeden unsurlardan biri olmuş. “En sevdiğim şey renk! Gözüme sürdüğüm simli bir far bile beni bütün gün mutlu edebilir.” Makyaj yapmayı sevdiğini, günlük makyajında genelde hafif bir görünüm tercih ettiğini ve en sevdiği ürünün rimel olduğunu söylüyor. Konu bakım olduğunda da sade ama etkili bir rutini var. “Geceleri mutlaka yüzümü temizliyorum. Sabah da temizliyor, sonrasında göz kremimi ve günlük kremimi uyguluyorum.”

“Melankolik dönemlerim oluyor ama hemen toparlıyorum”

Bir süredir mutlu bir beraberliği var. Sohbetimizin başında hayatının her bakımdan en güzel döneminde olduğunu söylediğini hatırlatıyorum, bu mutlaka ilişkisine de yansıyordur. “Bahsettiğim gibi zaman içinde kendimin çok daha iyi farkına vardığımı ve iyileştirmeye çalıştığımı gözlemliyorum. Bu yüzden ilişkilerim her bakımdan daha sağlıklı. Tabii ki benim de melankolik dönemlerim, hiçbir şey yapmak istemediğim zamanlar olabiliyor ama çok uzun sürmüyor, hemen toparlıyorum.”

Merve Dizdarın geleceğe dair hayalleri

Sohbetimizi sonlandırırken, uzak gelecek için nasıl hayalleri olduğunu soruyorum. Tam da bunu düşündüğü bir dönemde olduğunu söylüyor. “Değişikliği seviyorum, iyi geliyor ama ne yapmak istediğime henüz karar vermedim. Oyunculuk benim için iş gibi değil, en büyük keyfım. Aldıma gelen her şey oyunculukla ilgili,” diyor ve gülerek sözlerini tamamlıyor, “Bu konudaki heyecanım bitmediği için diğer projeleri düşünme noktasına gelemedim henüz.

İlginizi çekebilir>>>>> Birce Akalay: “Şimdilerde daha çok kendi merkezimdeyim”

Daha Fazla İçerik

ay tutulması burçları nasıl etkileyecek?

7 Eylül Ay tutulması burçları nasıl etkileyecek?

7 Eylül'deki Ay tutulmasını saat 21:12’de yaşıyoruz. 15 derece balık
Love Bombing tuzağına düşen 4 burç

“Love Bombing” tuzağına en kolay düşen 4 burç

İlişkilerde yoğun duygusal bağ kurmayı seven bazı burçlar, "love bombing"in