Özgür Ruh: Melis Sezen

Kimseye benzemeden kendi yolunda yükselen kariyeri ve ne istediğini bilen, yüksek enerjisiyle genç oyuncular arasından hızla sıyrılan MELİS SEZEN’e sorduk: Sırada ne var?

Henüz 25 yaşında ama yeni neslin yıldızı en çok parlayan oyuncularından biri Melis Sezen. Üstelik öyle bir etki alanı var ki sürdüğü bir ruj, yaptığı ödül konuşması ya da kırmızı halıdaki bir görünümü olay yaratabiliyor. Bunun sırrı cesur ve kendiyle barışık oluşunda yatıyor. Sohbetimizin ilk cümlesinin, “Sadece kendin olma cesaretini göstermeye başladığın zaman, kendini olduğun gibi kabul ettiğin ve sevmeye başladığın an özgürleşiyorsun,” olması da tesadüf değil tabii ki. Tam yaşının insanı Melis… Enerjisi yüksek, hatta çok yüksek. Hayata karşı bitmek tükenmek bilmeyen bir iştahı var. Çalışıyor, öğreniyor, kendini ve yaşamı can kulağıyla dinliyor. Yüzünden gülümseme hiç eksik olmayan, karşısındakine hep nazik davranan, kadın meselelerini yürekten dert eden bu genç kadının anlattıklarından hepimizin öğreneceği çok şey var.

  

Herkesin olduğundan çok farklı görünmeye çalıştığı günümüzde sen tüm doğallığınla karşımızdasın. Gelecek eleştirilerden ya da toplumsal yargılardan özgür olmayı nasıl başarıyorsun? Hep mi böyleydin?
Sadece kendin olma cesaretini göstermeye başladığın zaman, kendini olduğun gibi kabul ettiğin ve sevmeye başladığın an özgürleşiyorsun zaten. Bir yolculuk başlıyor insan için. Kendini keşfetme yolculuğu. Bu yolculuk uçsuz bucaksız, tahmin edilemez ve beklenmedik ama insan ne kadar derinlerine dalıyorsa o kadar özgürleşiyor, kendi doğrularını buluyor. Kendin olma cesaretini göstermek dedim az önce aslında bence bu hayata geliş amacımız bu. Kendi gerçeğimizi yaşamak. Çünkü her birimizin içinde eşsiz, kocaman dünyalar var. Hepimiz birlikteyiz ama her birimiz biriciğiz. Fakat teknoloji çağındayız, hayatımızda çok fazla dikkat dağıtıcı unsur var ve nasıl göründüğümüzü ve kimin ne düşüneceğini düşünmekten kendimizden uzaklaşabiliyoruz hatta kendimizi unutabiliyoruz. Ancak ne zaman ki bu yolculuğa farkında olarak çıkıyorsa bir insan o zaman başkasının ne düşündüğünden, toplumsal yargılardan ve eleştirilerden uzaklaşıyor. Yapıcı değil yıkıcı eleştirilerden ve haksız, yargılardan bahsediyorum tabii burada. Özgürleşiyor ve kendini gerçekleştirmeye başlıyor. Sahnede olmak gibi. Ben kendimi bildim bileli böyleydim ama asıl kendimi keşfetme yolculuğum sahneye ilk çıkışımla başladı.

   

Hayatının bu döneminde kendini nasıl hissediyorsun?
Kendimin başka bir katmanında gibi. Yeni bir yolculuktayım. Her yolculuk gibi daha önce hiç deneyimlenmemiş. Her an yeni bir şey öğreniyorum, çok izliyor, çok dinliyorum hayatı. Kendimle savaşıyorum bazen ama sonra serbest bırakmaya çalışıyorum. Sağlıklıyım, en mutlu olduğum yerdeyim, hayal ettiğim işini yapıyorum, sevdiklerimleyim, kendimi çok şanslı hissediyorum, her şey için sonsuz şükür.

Geleceğe dair hedef ve hayallerin neler?
Hem kariyer anlamında soruyorum hem de özel hayatınla ilgili… Potansiyelimin en iyisine doğmak istiyorum. Hiçbir zaman belirli bir hedef koymam kendime. Hedeflerim değil basamaklarım var benim. Hedef koymak demek bir sınır belirlemek demek. Bir enerjiyi sınırlamak veya tanımlamak demek. Hesaplamak, planlamak demek. Onun yerine her gün kendimi geliştirmeye, daha iyi olmaya çalışıyorum. Sadece anda varız ve olduğumuz anda tüm enerjimizle var olduğumuzda ‘gelecek’ dediğimiz anlara yeni yollar, yeni kapılar açılıyor. Bu demek değil ki benim hayallerim yok. Hayallerim çok büyük hatta sınırsız, sonsuz. O yüzden hayallerimi somutlaştırıp kalıba sokamam, onları zihnimin öğrendikleriyle veya bildiğini sandıklarıyla tanımlamaya çalışacağı odacıklara hapsedemem. Özel hayatım için ise her şeyin en hayırlısı derim hep. 

.  

Disney Plus’ın Numen dizisinde başroldesin, Halit Ergenç’in partnerisin. Çok detay veremediğini biliyorum ama çekimlerin nasıl gittiğinden bahsedebiliriz belki.
Çok özel, çok başka bir proje. Şu anda çok bir şey söyleyemiyorum tabii ama çok heyecanlıyım. Hepimiz bunu hissediyoruz.

Bir reklam filminde kardeşin Polat’la rol aldın. Nasıl gelişti bu olay? Kardeşinle oynamak nasıl bir his?
Muhteşemdi! Bizim için çok özel çok anlamlı bir anı! En güzel reklam filmim! Sevgili Turkcell ekibinden çıkıyor fikir. Benim haberim yokken menajerimiz Ufuk Ergin’i arıyorlar, “Polat’la Melis birlikte oynasın istiyoruz bu reklam filminde, senaryoda da abla kardeş ilişkisi görüyoruz! Polat kendisi olacak,” diyorlar. Polat hemen kabul etmiş, bana da çok güzel bir sürpriz oldu. Şok oldum tabii, mutluluktan havalara uçtum. O günün heyecanı çok başkaydı. Karavanda birlikte hazırlanmak, sahnelerde birlikte olmak, en önemlisi böyle bir gün geçirmek ve böyle bir filmimizin olması çok özel. Birlikte çok eğlendik o gün.

Yakın zamanda bir dans videosu paylaştın, çok konuşuldu, Tansu Dayan parodisini yaptı hatta. Ne düşünüyorsun böyle viral olduğunda paylaştığın bir şey?
Benim içimden geliyor o an paylaşıyorum. İçimden gelmese o anın samimiyetine inanmasam paylaşmam zaten. Ama öyle videolarda demek ki her birimizi yakalayan, aslında hepimizin paylaştığı bir şey oluyor. Kalıpları düşünmeden sadece kendim olduğum videolardan bahsediyorum. Dans etmeyi çok seviyorum, türü ne olursa olsun. Kendimi bildim bileli dans hep hayatımda. Hep de olsun inşallah. Ait olduğum bir şey gibi hissediyorum. Sevdiğim şeyi paylaşıyorum ve Tansu’nun yaptıklarına da kopuyorum. Gülmekten gözümden yaş geldiği oldu. Çok yetenekli biri bence. E hep birlikte eğleniyoruz, ne mutlu bundan güzel şey mi var!

Çekimin sonlarına doğru annen yanımıza geldi, geçen kapak çekiminde de öyle olmuştu. Çok tatlı bir annen var, aranızın da çok iyi olduğu belli. Hep destek olur mu sana? Öğütler verir mi?
Çok şanslıyım böyle bir annem olduğu için. Böyle bir annenin kızı olduğum için. Annemle arkadaş gibiyiz. Her şeyimi onunla paylaşırım, bu hayatta en güvendiğim insan odur. Bize her şeyden önce insan olmayı öğretti ve özgür, kimseye bağlı olmadan kendi ayaklarımızın üstünde durmayı, bir de dürüst olmayı. Öğütler vererek değil ama paylaşarak. Ailemizde, kardeşim de ben de kendimizi hiçbir zaman küçük ve bize bir şey öğretiliyormuş gibi hissetmedik, babam da annem de her zaman bizim bir birey olduğumuzu o yüzden her şeyin paylaşılması gerektiğini ve aile olmanın buradan geldiğini gösterdiler bize. Çok şanslıyız ki güvenli bir ortam sağladılar bize, biz de daha da özgürleştik. Ama annem çok başka bir kadındır, çok güçlü, çok adil, hayatımda gördüğüm en büyük yürekli, hisleri çok kuvvetli, en yardımsever insandır. Bazı kadınlar kapsar enerjisiyle her yeri, şifalandırır da sizi ve ondan öğreneceğiniz şey hiçbir zaman bitmez. Adı Nursel, adı gibi ışık seli bence. Varlığına her an sonsuz şükür.

Kendini izler misin ekranda? Nasıl hissettiriyor bu sana?
Tabii ki izliyorum! Hiç kaçırmadan hem de! Ne yaptığıma bakıyorum, sahnenin nasıl olduğuna bakıyorum, karakterin duygusunu takip ediyorum, onun nasıl hayat bulduğunu, nasıl bir şeye dönüştüğünü izliyorum. Hem onu bütün işin içinde benden tamamen bağımsız hayat bulduğunu görmek ve dış göz olarak izlemek bana yardımcı oluyor hem de işimi ve karakterimi çok sevdiğim ve sahiplendiğim için çok büyük bir keyifle izliyorum her anını. Göz kırpmadan (gülüyor).

Çok çalışkan bir oğlak burcu olduğunu konuşmuştuk. Oyunculuk anlamında kendini geliştirmek için neler yapıyorsun?
Bol bol kitap okuyorum, film izliyorum. İyi işler izlemek insanı çok besleyen ve ufkunu açan bir şey ama oyunculuk sadece dışarıdan aldıklarınla geliştirilebilecek bir şey değil. Aynı zamanda kendi derinlerine dalmalı insan. Ben de kendi yolculuğumda daha derinlere dalmaya çalışıyorum, kendimi daha çok keşfetmeye çalışıyorum. Kitap okumak ve dans etmek de bu konuda çok yardımcı oluyor.

Instagram’da 1,6 milyon takipçiye sahipsin. Bu aslında büyük bir güç. Bu gücü nasıl kullanmayı tercih ediyorsun? Sanırım buna hiçbir zaman güç kullanmak olarak bakmadım ama bir şeyi ifade etmek ve onu duyurmak veya başkasına ses olmak adına büyük bir güç tabii ki. O zaman yüreğimden inandığım şeyleri paylaşmak adına her zaman kullanırım. Farkındalık uyandırmak adına, kurallar, kalıplar, kim ne derler, öyle olmalı, böyle olmamalılar, bunlar benim Instagram’ı kullanım amacımın dışında. Ruhum nasıl isterse öyle kullanıyorum, içimden nasıl gelirse. Aslında hayatta da hep yapmamız gerektiği gibi. Özgürce kendini ifade etmeli insan. Ama bir sürü kalıp, zihnimizde oluşturduğumuz düşünceler ya da yaşadığımız iç çatışmalar yüzünden kendimize engel oluyoruz, ket vuruyoruz. Özgürleşemiyoruz. Kendi kendimizi hapsediyoruz. Hem kendime hatırlatmak hem fark ettirmek ve hatırlamak adına iyi bir yöntem olabilir.

.  

Dans senin için bu tutku. İleride bir film, dizi ya da müzikalde dans eden bir karakteri canlandırmak ister misin?
Tabii ki isterim! Hayallerimden biri (gülüyor). Dansı kendimden ayrı düşünemiyorum. Dansta ruh ve beden kendini akışa bırakıyor ve başka bir şey ortaya çıkıyor. Kendimi bildim bileli dans ederim. Hep okulda da bütün dans gösterilerinde en önde dans ederdim ama lisede profesyonel olarak salsa, bachata ve tango yapmaya başladım ve bir daha asla bırakamadım. Üniversitede de devam ettim. Milonga’lar, Latin geceleri, festivaller… Her sene gösteriler. Her dansın ayrı bir ruhu var. Mesela salsa’nın sokaktan gelen ve içeriden enerji fışkıran o özgür haline bayılıyorum ama tangonun ciddiyetinde, kurallarında, tutkusunda başka bir kadın oluyorum. Başka başka benler çıkıyor içimden… Şimdi ise çok başka bir dans öğreniyorum ama o bana kalsın, sürpriz olsun. Dans bence yaşadığınızı en çok hissettiğiniz an olabilir. Çok özgür bir şey. İyisi kötüsü yok inanın. Ruhuyla dans eden her insan ışıldar. 

Bu aralar en çok dert ettiğin, canını en çok sıkan konular neler?
Kadının ‘hayatta kalma’ mücadelesi vermek zorunda kalması, bırakılması! Kadın cinayetleri, kadın bedeninin objeleştirilmesi, fiziksel ve psikolojik şiddet, ayrımcılık… İnsanların vicdanı uyanık değil, insanların yürekleri çer çöple dolmuş kimse farkında değil, insan olmak ne demek unuttuk. Güçlü sandıklarımız güçlü mü gerçekten? Güç bu mu? Hiçbir kadın ‘hayatta kalma mücadelesi’ vermek zorunda olmamalı! Her kadın özgürce yaşamalı! Yaşamak için geliyoruz bu dünyaya, hayatı doğuran kadına bu yapılanlar kabul edilemez hiçbir zaman.

Sektörde hiç ayrımcılığa maruz kaldın mı? Bu durum seni nasıl etkiledi?
Tabii ki kaldım. Ayrımcılık sadece bizim sektörümüze özgü bir şey değil her sektörde olan bir şey. Maalesef ki başka başka meselelerin konu olduğu bir durumda ortaya çıkan bir şey bu. O yüzden hiçbir zaman üstüme alınmam ayrımcılığı. Bana ait bir şey değil, yapan kişinin kişisel korkularından kaynaklanan bir şey. Sistemi daha iyi öğrenmenizi, nasıl başa çıkacağınızı, nasıl başkaldıracağınızı daha iyi görmenizi sağlıyor. Duruş gösteriyorsun. O noktada benim yaptığım şey hep kendi doğrumdan devam etmek oldu. Bir insan doğru bildiğinden şaşmadığında ve kendi yolunda yürümeye inançla devam ettiğinde ayrımcılık ne ki? Kim artık ne ayrımcılığı yapabilir?

Yaşamda sana yol gösteren bir motto’n var mı?
İnan, inancını hiç kaybetme, elinden gelenin en iyisi yap gerisini teslim et, akışa bırak. 

Sence aşk ne? Ve sen nasıl bir sevgilisin?
Aşk acayip bir şey. Tanımlanamazlardan. Başka başka türleri var bence. Gerçekten bir harmoni hali. Ben nasıl bir sevgiliyim? Ben bence kocaman seven bir sevgiliyim. Gözlerin içine baka baka seven bir sevgiliyim. Bir sevgi kelebeği gibi hissediyorum bazen. Sonra kızıyorum kendime, niye bu kadar dönüşüyorsun böyle diye. Niye kendine engel olmuyorsun bu kadar gösteriyorsun, ne gerek var diyorum? Ama bu gereklilik konusu değil tabii. İçimden sevgi fışkırınca fışkırıyor ne yapayım (gülüyor). Sonra düşünüyorum en güzel şey bu zaten, içimizden sevgi fışkırabilmesi, yaşa, bunun için buradayız.

Alışveriş yaparken en çok neye para harcarsın?
Parfüm ve ayakkabı. 

Röportaj: CEREN ARSEVEN
Fotoğraf: DENİZ ÖZGÜN – ASİTANE
Styling: NAZLI KAYRAN
Styling Asistanları: Ekin Su Oktar, Hilal Özdemir
Saç: Nuri Şekerci / Mood Mode Tr
Makyaj: Ali Rıza Özdemir / Ali Rıza Özdemir Make Up Academia
Fotoğraf Asistanları: Emre Taştekin, Melih Ayaktaş
Mekan: Atevi Binicilik Kulübü

İlgili Makaleler