Fotoğraf: Sex and the City (@hbomaxtr / PPR izniyle)
Sex and the City’nin en cesur sesi, kalıpları yıkan Samantha Jones, Kim Cattrall’ın yorumuyla sadece bir karakter değildi. Döneminde kadınların arzuları, sınırları ve özgürlükleri hakkında söylenmemişleri söyleyen bir ikondu. Cattrall 69. yaşını kutlarken, Samantha’nın aklımızda dönüp duran sözlerini ve onlardan çıkardığımız dersleri hatırlıyoruz.
“New York’taki herkesin hakkımda ne dediğini umursasaydım, evden hiç çıkamazdım”
Bu cümle aslında günümüzün sosyal medya çağında geçerliliğini fazlasıyla koruyor. Kadınların seçimleri, kıyafetleri, ilişkileri, hatta bedenleri hala başkalarının yorumlarına açık gibi görülebiliyor. Samantha’nın tavrıysa net: Yaşamını başkalarının gözüne göre değil, kendi keyfine göre kur.
“Ne senin ne de toplumun beni yargılamasına izin vermeyeceğim”

Bu söz aslında Samantha’nın en yakın arkadaşı Carrie’ye cevabıydı. Yakın akadaşların birbirini yargıladığı, “fazla” ya da “yanlış” etiketleriyle birbirini köşeye sıkıştırdığı anları hepimiz tanıyoruz. Samantha’nın duruşu ise çok net: Bedenim, ilişkilerim ve seçimlerim bana ait. Arkadaş bile olsak, kimsenin benim sınırlarımı çizme hakkı yok. Samantha’nın bu tavrı bize şunu hatırlatıyor: Dyanışma, birbirini korumak ve birbirinin seçimlerini yargılamamakla başlıyor.
“Bir adam toplantıda sinirlenirse ‘delikanlı’, bir kadın sinirlenirse duygusal oluyor”
Samantha’nın bu sözleri, iş dünyasındaki çifte standardı tek cümleyle özetliyor. Erkek öfkesini güç göstergesi sayan kültür, aynı tepkiyi kadın verdiğinde “duygusal” diye küçümsüyor. Bu yalnızca toplantılarda değil, gündelik hayatta da geçerli.
“Seni seviyorum ama kendimi daha çok seviyorum”

İlişkilerde “önce ben” demek hala çoğu zaman bencillik gibi algılanıyor. Oysa Samantha’nın söylediği, tam tersine sağlıklı bir denge. Kendine bakmazsan, sınırlarını korumazsan, kimseyle dürüst bir bağ kuramazsın. Kendi ihtiyaçlarını görmezden gelmek aşk değil, tükeniş olabilir.
“Tarzım değil”

Carrie, Big’le yaşadığı yasak ilişkiyi anlatırken Samantha’ya “Beni biraz da olsa yargılamak istemiyor musun?” diye sorar. Samantha’nın cevabı: “Benim tarzım değil” Ama bugün aynı sözü farklı bir yerden de okuyabiliriz: Yargısız olmak, zararı görmezden gelmek değil. Aksine, utandırmadan sorumluluğu hatırlatmak demek. Gerçek dostluk, “sen kötü bir insansın” demek değil, “bunu durdurmalısın, yanındayım” diyebilmek.
“Biliyorsunuz, ben her zaman bedenimi olduğu gibi sevdim”

Carrie, Samantha, Charlotte ve Samantha bir masanın etrafında otururlarken, hepsi özgüvensiz olduğu yönlerini sayıyor. Ancak sıra Samantha’ya gelince… Sadece sessizlik! Güzellik endüstrisinin “değiştir” diye fısıldadığı dünyada Samantha’nın kendinden emin tavrı, bedeniyle barışmanın özgürleştirici gücünü gösteriyor. Kusur ya da eksik aramadan aynaya bakabilmeyi hatırlatıyor.
Geçtiğimiz gün 69 yaşına giren Kim Cattrall’ın Samantha’sı, herkesin kendi hayatlarının başrolünde olabileceğini kanıtlayan en güçlü referanslardan biri.
İlginizi çekebilir >>>>> Hoşçakal Carrie Bradshaw: And Just Like That ekrana veda ediyor