Santoni ile Lorenzo Vitturi arasındaki işbirliği, ham malzemelerin zarif bir dönüşümle usta zanaate evrilişini on beş fotoğraf ve dört heykelden oluşan bir seriyle yansıtıyor.
Fotoğraf bölümü, Origine derisinin boyanıyor, Venedik lagününe daldırılıyor ve doğayla etkileşimiyle yalnızca birkaç saniye varlığını sürdüren geçici heykellere dönüşüyor oluşunu yakalıyor. Süreç, dönüşüm üzerine bir düşünce alanı açıyor ve malzemenin özündeki güzelliği kutluyor. Her kare, Venedik’in suyu, havası ve ışığıyla şekilleniyor ve birer dönüşüm hikâyesi anlatıyor.

Atölyede ise Santoni’nin ikonik malzemeleri – boyalı Origine deri, taban derisi ve Seta dana derisi – üfleme Murano camı, Venedik boncukları ve Peru yünü iplikleriyle buluşuyor. Malzemeler kesiliyor, dikiliyor, şekillendiriliyor ve bir araya geliyor. Uzak dünyalar arasında bir diyalog kuruluyor, yüksek hassasiyetli kesim ve dikiş camın kırılgan inceliğiyle karşılaşıyor. Bu birleşim, zanaat ile sanatın kesiştiği noktayı çağrıştırıyor.
Bir araya gelen her malzeme ve teknik, zanaatkârların uzmanlığını gözler önüne seriyor, her esere hayat veriyor ve her birini eşsiz kılıyor. Camın şeffaflığı, Santoni’nin imza malzemelerinin dokusunu ve rengini ortaya çıkarıyor, yansıyan ışık oyunları heykellere derinlik ve hareket katıyor.

Projenin özünde, heykel ve görsel anlatım aracılığıyla Santoni’nin malzemelerinin üstün kalitesi ve Maison’un köklü zanaatkârlık tutkusu kutlanıyor. Mükemmellik ve ham malzemelerin dönüşümü merkeze alınıyor, her bir parça salt bir obje olmanın ötesine geçiyor ve zanaatkâr mirasının özgün bir ifadesine dönüşüyor.