Röportaj: “Citadel” dizisinin kostüm tasarımcısı Sara Şensoy

Son günlerde başarılarıyla gurur duyduğumuz kadınlardan biri de Sara Şensoy… Kendisi, başrollerini Priyanka Chopra ve Richard Madden’ın paylaştığı, aksiyon dozu yüksek Prime Video dizisi “Citadel”’in kostüm tasarımcısı. Sara ile yaptığımız röportajda hem işine olan tutkusuna şahit oluyoruz, hem de projedeki yaratım sürecini keşfediyoruz.

Röportaj: Sebla Tanık

Tom Holland’in baş rolünde olduğu “Cherry” filminin, Charlize Theron’un başrolde olduğu Romain Gavras’in cektigi “Emotions” filminin, Elton John’un “Tiny Dancer”i gibi projelerinin kostüm tasarımcısı olduğunu biliyorum. Ve şimdi Prime Video’da yayınlanan Citadel’in kostüm tasarımcısısın… Citadel için çalışmaya nasıl başladın? Bu hikayeyi bizimle paylaşır mısın?
Dizinin yapımcısı birçok kez beraber çalıştığım Joe Russo, 2018’de bana “Citadel” projesinden bahsetti. Dizinin kostüm tasarımcısının benim olmamı istediklerini ve Amazon Studio’ya sunduklarını söyledi, senaryoyu gönderdiler. Ben sunumumu Amazon stüdyolarına yapıp projeyi aldım. 2019 Londra’da Bray Studio’larında 2,5 senelik hazırlık ve çekim süreci başladı.

Citadel’in yapımcıları Josh Appelbaum ve David Weil ile beraber çalışmak nasıl? Birlikte nasıl bir yol izlediniz, araştırma ve hazırlık sürecinizden bahseder misin?
Dizinin yaratıcısı Josh ile iki sene boyunca beraber Londra’da çalıştık. David daha sonra aramıza show-runner olarak katıldı, Atlanta çekimlerinde de onunla beraberdim. Tüm süreç onların yazdıklarıyla başlıyor ve şekilleniyor. Bütün ekip, yapımcılar, yönetmenler, dublörler, kameraman Tom Sigel, prodüksiyon tasarımcısı Scott Chambliss, saç ve makyajın başı Paul Gooch ile çok yakın bir şekilde çalıştım. Senaryo her an değişiyor ve departman olarak çok çabuk adapte olmanız gerekiyor. Bu da iyi bir takım çalışması ve iş birlikçi bir iletişimden geçiyor.

Genel olarak Citadel karakterlerinin kişiliklerini ve hikayelerini nasıl analiz ettin? Bu bilgiler, kostümleri nasıl etkiliyor?Karakterleri, senaryonun bana verdiğinden daha da derinleştirerek işe başlıyorum. Kâğıt üstündeki ilk sahneden önce ne yaptıklarını ve kim olduklarını sorguluyorum, motivasyonları, korkuları, beklentileri, gelecekleri vs. analiz ediyorum. Ardından bunları renk, doku, desen, duruş, şekil gibi kostüm üzerinden bir anlatıma dönüştürüyorum. Aktöre ve seyirciye senaryonun ilerleyen aşamalarına yönelik farklı semboller ve araçlar saklıyorum.

Citadel, seyirciye özellikle Priyanka Chopra’nın canlandırdığı Nadia karakteri üzerinden bir moda zevki sunuyor. Nadia ve kostümleri arasında nasıl bir bağ kuruyorsun?
Nadia, gizli operasyonda olmasına rağmen dikkat çekmekten çekinmeyen bir ajan. Açılış sahnesindeki kırmızı elbisesi veya başka bir operasyonda giydiği gösterişli yeşil elbisesi bunu vurguluyor. Nadia ajan olarak aslında tek renkli, monokromatik bir duruşa sahip. Onun renk skalasını siyah, gri ve çok nadir kullanılan beyaz oluşturuyor. Bu da onun yer altının karanlık dünyasında bir gölge olarak veya damlarda hiç ses çıkarmadan, görünmeden dolaşan bir Ninja gibi olduğunu gösteriyor. Tren operasyonunda kırmızı elbisesi ilk bakışta baştan çıkarıcı bir renk gibi gözükse de aslen ulaşmak istediği misyona ateşten bile geçecek bir enerjide olan savaşçıyı temsil ediyor. Karın bölgesi hafif açık bir elbise seçimi benim için çok önemliydi, çünkü eski Hint kültüründe anneliği temsil ediyor ki, bu da dizinin ilerleyen bölümlerine gönderme yapan önemli bir ipucu. Çantasındaki yılan, mitolojide Gorgon kız kardeşlerden saçları yılan olan ve gözlerinin içine bakan düşmanları taşa çeviren yarı tanrıça Medusa’yı temsil ediyor. Kementli kolyesi, çölde iz bırakmadan giden yılanlara benzemesini yani ajan dünyasında Nadia’nın iz bırakmadan ilerlemesini simgeliyor.

Citadel’de çalışırken belki de yapımcı ve yönetmenden daha çok oyuncularla iletişimdesin. Onlar seçimlerine nasıl katılım sağlıyor? Fikir ve görüşleri ne derece etkili?
Bu bir iş birliği ve işimin en güzel tarafı bu alışveriş çünkü aktörün kostüm üzerinden karakteri hissetmesi performansı açısından en önemli unsur. Genelde aktörler fitting odasına ilk kez gelinceye kadar karakterleriyle çok derin bağ kurmamış oluyorlar. Ne zaman ki onun ayakkabısını, şapkasını veya gözlüğünü takıyor, çıplaklıktan kurtularak bir karakter doğumuna giriyor. Bu süreçte aktör ile birbirimizi besliyoruz ve güven çok önemli. Beraber aynada karakterin can bulduğunu görmek çok değerli bir ödül. Dublör içeren sahnelerde de aktörün rahatı ve güvenliği çok önemli ve benim isimin bir parçası. Burada da onların görüşleri benim seçimlerime yön veriyor.

Bu bir casus dizisinde karakterler arası güç dengesini ve farklılıkları kostümler aracılığıyla nasıl vurguluyorsun? Kostümler karakterler karakterlerin konumunu anlatmakta bir rol üstleniyor mu?
Birçok unsur var bunu vurgulamak için, renkler, şekiller, dokular, kıyafet katmanları, duruş gibi… Mesela Richard Madden’in oynadığı iki karakter Mason ve Kyle’ın renk skalası birbirine çok benziyor. Fakat Mason; kendinden emin, sırları ve karanlık bir geçmişi olan bir karakter onun renkleri daha keskin, derin lacivert tonları iken, Kyle daha bulanık mavi ve gri tonlarını taşıyor çünkü iç dünyasında da kendini çok sorgulayan bir karakter. Başka bir örneği ayakkabıları üzerinden verebilirim. Mason’ın botları daha yüksek topuklu ve kamalı, Kyle’in ise daha düz ve yere yakın. Bu Richard’ın iki karakterinin farklı duruşları olmasına yardım etti.

Bir kumaşla ilk kez temas etmeden önce nasıl bir çalışma yapıyorsun? Kağıt üzerinde çiziyor musun, tasarlıyor musun? Süreç nasıl işliyor?
Benim için çalışma ilk önce analiz ile başlıyor, senaryoyu ilk defa okurken projedeki karakterler için bir hayat ağacı çıkarırım. Daha sonra derin bir araştırmaya başlarım. Bu süreçte istediğim şekiller, renkler, dokular, desenler bana ilham verir ve eskizlerden sonra kumaşlara geçip kumaşlar ile manken üzerinde denemeye geçerim. Değişken olabiliyor bu süreç, kumaş ilk önce karakter içinde konuşabiliyor. Bulunca “tamam bu karakter” diyorum. Kumaş ve şekli bulduktan sonra studio ve yönetmen ile final kostüm çizimlerini paylaşıyorum. Onların onayı olduktan sonra kumaşı kesmeye ve kostümü yaratmaya başlıyoruz.

Londra Central Saint Martin’s’de Kostüm ve Sahne Tasarımı okurken avangart sinema, deneysel performans ve giysi psikolojisine özel olarak ilgi gösterdiğini duydum. Aradan geçen uzun yıllar bu ilgi alanlarını ne yönde değiştirdi ve geliştirdi?
Aradan 20 sene geçti, tabii ki her gördüğünüz, deneyimlediğiniz, okuduklarınız bakış açınızı genişletiyor. Her projede hayata geçirdiğim karakterlerde yeni bir done, teknik anlamda kazanç sağlıyorum. Bu söylediklerinizle hala ilgileniyorum fakat derinlikleri farklı. Bu meslekte meraklı olmak en geliştirici şey diyebilirim.

İlgili Makaleler