Fotoğraf: Pexels
Kıskançlık… İlişkilerde sık sık karşımıza çıkan ama çoğu zaman tam anlamını çözemediğimiz bir duygu; bir mesaj bildirimiyle kendini hatırlatıp göz ucuyla yakalanan bir bakışta belirir, dile getiremediğimiz ihtimallerle içimizi sessizce kemirir ve tam da bu yüzden bir yandan “sevildiğimi hissediyorum” dedirtirken, diğer yandan derinlerde ince bir huzursuzluk bırakır.
Tam da burada, duygu illüzyonlarına kapılmadan fark etmeniz gereken bir ayrım var; çünkü kıskançlık, size değer verildiğini hissettirir gibi görünse de çoğu zaman arkasında kontrolün gölgesini saklar. Başta masum ve önemsiz gibi duran bu hisler, zamanla ilişkinin dengesini bozar ve hiç beklemediğiniz anda sizi tetikleyen bir güce dönüşür.
Bir bakmışsınız ki, farkında bile olmadan daha çok hesap verirken ya da özgürlüğünüzün adım adım kısıtlandığını hissederken bulmuşsunuz kendinizi. İşte tam da bu noktada sormanız gereken asıl soru şu: Partneriniz sizi gerçekten kıskanıyor mu, yoksa kontrol altına mı almaya çalışıyor?
Kıskançlıkla kontrol arasındaki fark nerede başlıyor?
Kıskançlık duygusu çoğu zaman güvensizlikten beslenir; partnerinizin hoşlanmadığınız biriyle sohbet etmesi, eski bir arkadaşla çekilmiş fotoğrafının önünüze düşmesi ya da sosyal medyada yaptığı esprili bir yorum sizi rahatsız edebilir – ki bu, oldukça insani bir duygu.
Ancak tepkiniz, karşınızdakini sürekli suçlu gibi görmeye, attığı her adıma gizli anlamlar yüklemeye ve açıklama beklemeyi bir alışkanlığa dönüştürmeye başladığında, işte o zaman kıskançlıktan değil – kontrolden söz ediyoruz demektir.
Kıskançlık bir his olduğundan; gelir, duygularınızı dalgalandırır, paylaştığınızda hafifler ve zamanla güvene dönüşebilir. Kontrol ise gizli bir mekanizma gibi; önce küçük uyarılarla başlar, sonra adım adım alanınızı kısıtlar ve sonunda ilişkinin havasını tamamen değiştirir.
Tam da bu yüzden, bu ikisi arasındaki ince çizgiyi görebilmek yalnızca kendinizi değil, ilişkinizi de korumanın en önemli adımlarından biri. Tabii, devamında duygularınızla yüzleşmek için uygulayabileceğiniz başka adımlar da var:
Duygunuzun kaynağına bakın
Kıskançlık kapınızı çaldığında durup düşünün: Bu his sevgiden mi doğuyor, yoksa güvensizlikten mi? Tetiklenmeleriniz kimi zaman kaybetme korkusundan, kimi zaman da değer görme arzusundan besleniyor olabilir. Kaynağını fark ettiğinizde duyguyu siz yönetirsiniz; görmezden geldiğinizde ise o, yavaş yavaş sizi yönetmeye başlar.
Sınırlarınızın nerede başladığını ve nerede bittiğini belirleyin
Kendi duygunuzu dile getirmek başka, partnerinizin hayatına ve alanına müdahale etmek bambaşka bir şey. ‘Birlikte daha çok zaman geçirmek istiyorum’ dediğinizde bağınızı güçlendirebilirsiniz, ama ‘Oraya gitmeni istemiyorum, o kişiyle görüşmeyeceksin’ dediğinizde özgürlüğüne gölge düşürürsünüz.
Özgürlük alanınızı hissedin
İlişkide gerçekten nefes alabiliyor musunuz? Arkadaşlarınızla buluştuğunuzda telefonunuza arka arkaya mesajlar geliyorsa, giydiğiniz kıyafet sürekli eleştiriliyorsa ya da karşı cinsle selamlaşmanız bile tartışmaya dönüşüyorsa – hatta attığınız her adımın hesabını vermek zorunda bırakılıyorsanız, yaşadığınız şey artık kıskançlık değil, açık bir kontrol işareti.
İletişim biçiminizi değerlendirin
Unutmayın, duygunuzu nasıl ifade ettiğiniz ilişkinin yönünü belirler. ‘Bana daha çok zaman ayırmanı istiyorum’ dediğinizde karşınızdakine kapıyı aralar, diyaloğa davet etmiş olursunuz. Ama ‘Beni umursamıyorsun, yine aynı şeyi yaptın’ dediğinizde o kapı kapanır ve suçlama devreye girer. Siz duygunuzu paylaşmayı seçtiğinizde bağınız güçlenir; suçlamayı tercih ettiğinizde ise aranızdaki mesafe giderek açılır.
Tekrarlayan döngüyü fark edin
Kıskançlık çoğu zaman konuşulur ve geride bırakılır. Fakat aynı tartışma yeniden yeniden gündeme geliyor, partneriniz her defasında kendini açıklamak zorunda kalıyorsa – artık ortada basit bir duygu değil, kontrolün kurduğu bir döngü vardır. Bu döngü görmezden gelindiğinde ilişkinin enerjisini yavaş yavaş tüketirken; fark edilip üzerine adım atıldığında ise kırılır ve yerini taptaze bir başlangıç alır.
Sevgiyle gücü ayırt edin
Kıskançlık bağ kurmak ister, kontrol ise sahip olmak. Bu ayrımı fark ettiğinizde ilişkinizi gölgeleyen güç savaşlarını geride bırakır, sevginin özgürleştiren ışığında yeniden inşa edebilirsiniz.
Tüm bu adımlar aslında tek bir noktaya çıkıyor: Kıskançlıkla kontrol arasındaki ince çizgiyi görebilmek, hem kendinizi hem de ilişkinizi korumanın en önemli anahtarı.
Çünkü kıskançlık fark edildiğinde bağı güçlendirebilir; kontrol ise görmezden gelindiğinde sevgiyi yavaş yavaş tüketir. Siz de sevginin kısıtlandığında değil, özgür bırakıldığında büyüdüğünü hatırlayarak ilişkiniz için sağlıklı adımlar atabilirsiniz.
İlginizi çekebilir >>>>> Öz sabotaj döngüsünden çıkmanız için 8 öneri
